Erişilebilirlik

16 Ağustos Amerikan Basınından Özetler


16 Ağustos Amerikan Basınından Özetler
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:37 0:00

New York Times, İsrail'in Beyaz Saray'ın baskısıyla Demokrat Partili iki Müslüman kadın Kongre üyesi, İlhan Ömer ve Rashida Tlaib'in İsrail'i ziyaret etmesini engellemesiyle ilgili haberi aktarıyor. Gazete, Başkan Trump'ın yoğun baskısı altında kalan Netanyahu Hükümeti'nin Ömer ve Tlaib'in İsrail'e ayak basmasına izin vermediğini, ancak daha sonra işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan ninesini ziyaret etmesi için Tlaib'e izin çıktığını yazıyor. Habere göre iki Amerikan vatandaşına karşı yabancı bir gücü harekete geçirmesi, Trump'ın, daha önce hiçbir Amerikan başkanının yanına yaklaşmaya cesaret edemediği bir çizgiyi aşması anlamını taşıyor. Gazeteye göre ülke içindeki muhaliflerini hedef almada sınır tanımadığını gösteren Trump, böylelikle partizanlığı ülke sınırları dışına da çıkarmış sayılıyor. Ömer ve Tlaib'e yönelik bu hamle, önümüzdeki ay İsrail'de yapılacak kritik seçimlerden önce Başbakan Netanyahu ve Trump arasındaki ortaklığı da pekiştirmişe benziyor. New York Times, ”Trump ve Netanyahu neden korkuyor?” başlığını taşıyan bugünkü baş yazısındaysa Ömer ve Tlaib'e yönelik yasağın bir güç gösterisi değil, zaafiyet ve tahammülsüzlük belirtisi olduğunu kaydediyor. Baş yazı özetle şöyle devam ediyor: ”İnsanın midesi, bir Amerikan başkanının, Amerikan Kongresi'nin iki üyesine yasak koyması için İsrail'e baskı yapması fikrini kolay kolay kaldıramıyor. Trump'ın Beyaz Saray'a girdiğinden beri çiğnemediği gelenek hemen hemen kalmadı gibi. Ama sırf kendi tabanındaki bağnazların içini gıcıklamak için Amerika'nın İsrail'le olan özel ilişkisini riske atmak, siyasi rakiplerini cezalandırmak için yabancı bir lidere bel bağlamak, en temel demokratik ilkeleri çiğnemek, Trump için bile bir ilk. İki lider, Amerika ve İsrail arasında nesiller boyunca kurulan partilerüstü ilişkiyi tehlikeye atıyor. Sadece zayıf liderler, getirisi çok az, ama götürüsü çok fazla bir riski alır. Özgüveni olan liderler hiçbir zaman bu kadar büyük bir risk altına girmez.”

Washington Post ise Mayıs ayında tamamlanan genel seçimleri açık ara farkla kazanan, Hindistan'ı laik bir cumhuriyetten çok bir Hindu ülkesi olarak kabul eden Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin ”Yeni Hindistan” vizyonu ve Keşmir'in bu vizyondaki yeriyle ilgili haberi aktarıyor. Habere göre 70 yıldır özerk olan, Hindistan'ın çoğunluğu Müslüman nüfusa sahip tek eyaleti Keşmir'in bu statüsünü kaldıran Başbakan Modi, komşusu Pakistan'la olan gerginlikleri tırmandırdı. Keşmir'in özerk statüsünü kaldırmak, Hindu milliyetçilerinin uzun süredir gündemde tuttuğu bir talepti. Modi'nin seçim zaferi ise 200 milyon Müslüman'ın yaşadığı 1,3 milyar nüfuslu Hindistan'da Hindu üstünlüğünü egemen kılacak bir politikanın yolunun açılması anlamına geliyor. Keşmir kararı, Başbakan Modi'nin ”Yeni Hindistan” vizyonunun da neye benzediği konusunda ipuçları içeriyor. Modi, Keşmir'de yapılan değişikliğin ulusal birliği güçlendireceğini ve bölgenin kalkınmasını sağlayacağını söylüyor. Ancak kararın şiddet içerikli sosyal karmaşaya yol açabileceği korkusu, Modi hükümetinin Keşmir'de telefon hatlarını ve internet erişimini kesmesine, yüzlerce yerel siyasetçiyi tutuklamasına, seyahat kısıtlaması getirmesine yol açmıştı. Muhalifler ise Keşmir kararının Modi'nin antidemokratik güdülerinin bir göstergesi olduğu görüşünde. Modi'nin önce Keşmir'in özerklik, sonra da eyalet statüsünü kaldırması ve kimilerine göre bölgeyi ”koloni” statüsüne indirmesi, bazı Hint hukukçulara göre Anayasa'yı ihlal ediyor.

Wall Street Journal ise Başkan Trump'ın danışmanlarıyla yaptığı ve ciddiyet derecesi farklılıklar gösteren bazı görüşmelerde Amerika'nın Danimarka'ya ait özerk bir ada olan Grönland'ı satın alıp alamayacağını gündeme getirdiğini yazıyor. Habere göre Trump, akşam yemeklerinde, toplantılarda ve ayaküstü görüşmelerde danışmanlarına, Amerika'nın Grönland'ı satın alma olasılığı olup olmadığını sordu. Gazetenin konuyu yakınen bilen iki kaynağına göre Grönland'ın zengin doğal kaynakları ve jeopolitik önemiyle ilgili konuşmaları dikkat ve ilgiyle dinleyen Trump, Beyaz Saray avukatından, Grönland'ı satın alma konusuna eğilmesini istedi. Bazı danışmanları, Grönland'ı satın almanın akıllıca bir ekonomik hamle olacağını savunurken diğerleri, bunun hiçbir zaman gerçekleşemeyecek, geçici bir fantezi ve heves olduğunu savunuyor. Gazete, Amerika'nın Grönland'ı satın almasının ciddi şekilde gündeme gelmesi durumunda bile bunun nasıl gerçekleşebileceğinin bilinmediğini kaydediyor. 56 bin nüfuslu Grönland, Danimarka Krallığı'na ait özerk bir bölge. Amerika, Grönland'ı, ulusal güvenlik çıkarları açısından önemli bir coğrafi bölge olarak kabul ediyor. Danimarka ve Amerika arasında on yıllar önce imzalanan bir anlaşma uyarınca Amerikan Ordusu, Amerika'nın Grönland'daki Thule Hava Üssü'nde neredeyse sınırsız hakka sahip. Kuzey Kutup Halkası'nın bin 200 kilometre güneyinde kurulu olan Thule Hava Üssü'ndeki radar istasyonu, Amerikan balistik füze erken uyarı sisteminin bir parçası. Üs aynı zamanda Amerikan Hava Kuvvetleri Uzay Komutası ve Kuzey Amerika Uzay ve Havacılık Savunma Komutası tarafından da kullanılıyor. Grönland, coğrafi olarak Kuzey Amerika'nın bir parçası sayılsa da siyasi ve kültürel açıdan Avrupa'ya sıkı sıkıya bağlı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dönemin başkanı Harry Truman, Grönland'ın jeopolitik önemiyle ilgilenmeye başlamıştı. Truman, 1946'da Danimarka'ya, adayı 100 milyon dolar karşılığından satın almayı teklif etmiş, ancak Danimarka teklifi reddetmişti. Amerika, 1867 yılında da Grönland ve İzlanda'yı satın almak için girişim başlatmış, ancak başarılı olamamıştı. Amerikan Savunma Bakanlığı 2018'de Çin'in Grönland'da üç havaalanı inşaatını finanse etme girişimini engelleyerek Çin'in adada ekonomik nüfuz elde etme çabalarını raydan çıkarmıştı. Kimileri, Grönland'ı satın alma fikrini, Amerika'nın Alaska'yı Rusya İmparatorluğu'ndan satın almasına benzetiyor ve Trump'ın bu fikrin peşinden nereye kadar gideceğini merak ve kaygıyla izliyor.

XS
SM
MD
LG