Erişilebilirlik

'Türkiye'nin Orta Asya Politikası Yok'


Geçtiğimiz günlerde Amerikan Kongresi’nde Helsinki Komisyonu bünyesinde yapılan bir oturuma, sürgündeki Özbek muhalefet lideri Muhammed Salih de katıldı.

Amerika’nın Andican’daki kanlı olaylarda, Özbekistan hükümetinin payını sorgulaması; ardından da bu ülkedeki Amerikan üslerinin durumunun yeniden tartışılması, iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden gündeme oturttu. Son olarak Özbekistan yönetimi, üslerin "bedelinin ödenmesi" karşılığında Amerika'nın kendi toprakları üzerindeki askeri varlığını sürdürebileceği yönünde karar aldı.

Halen sürgün yaşamını Almanya’da sürdüren Muhammed Salih, önceki hafta Washington’daki düşünce kuruluşlarında temaslarda bulundu. 1990lı yılların başında Türkiye’de kaldıktan sonra İslam Kerimov hükümetinin baskısıyla, Avrupa’ya gitmek zorunda kalan Muhammed Salih, radyomuza verdiği demeçte, Amerika-Özbekistan ilişkilerini değerlendirdi ve Türkiye’den beklentilerini anlattı.

Özbek muhalefet lideri Muhammed Salih, Alparslan Esmer'in sorularını yanıtladı. Muhammed Salih, Amerika'nın Özbekistan'daki İslam Kerimov rejimiyle ilişkilerinin bozulacağını tahmin ettiğini söylerken, Türkiye'nin Orta Asya politikalarını yetersiz bulduğunu belirtti. Salih ayrıca, Washington'dayken Özbek muhalefetinin birleşmesi yönünde karar alındığını kaydetti. Radyomuzda tamamını yayınlayamadığımız söyleşinin tüm metnini www.amerikaninsesi.com İnternet sitesinde yayınlıyoruz:

Muhammed Salih'le Söyleşi:

VOA: Sayın Muhammed Salih, Özbek muhalefetinin önde gelen temsilcilerinden, önde gelen liderlerinden birisiniz. 1990’lı yılların başından beri bir sürgün hayatı yaşıyorsunuz. Kendi ülkenize gidemiyorsunuz. Öncelikle kendi hikayenizi bize anlatabilir misiniz?

MUHAMMED SALİH: 1985 yılında, Perestroika döneminde siyasete girdim. Ondan beri siyasetin içindeyim. Biz daha Sovyet döneminde Özbekistan’ın bağımsızlığını istedik. Erk (Özgürlük) Partisi olarak, halkımızın Sovyetler Birliği’nden özgürlüğünü istedik ve bu özgürlük için mücadele ettik. Sovyetler Birliği yıkıldı ve biz de siyaseten özgür olduk. Ama halkımız özgürlüğe kavuşamadı. Bugün ülkenin başında eski Komünist bir diktatör oturuyor. Bu (lider) halka verilmiş özgürlüğün tümünü kendisi aldı ve halk hala kölelik altında yaşıyor. Bizim için mücadelemiz 1985’ten 2005’e kadar hiç değişmedi. Biz hala özgürlük için mücadele ediyoruz. Ben 1991’de cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldım Erk Partisi’nden. Seçimde ilk olarak yüzde 33 oy aldığımı söylediler. Dört saat sonra “Biz yanlış yapmışız, yüzde 15 oyun” dediler. Sonra da 12,7 diye bitirdiler. Benim birinci olduğum anonsunu yapan radyo bölüm müdürünü de işten attılar. Kerimov, böyle sahtekarlıkla hileyle seçimi kazandı. Ama seçimden sonra da biz yine çalışmak istedik. Yapıcı bir muhalefet oluşturmak istedik. Kerimov bize izin vermedi. Seçimlerden hemen sonra bize büyük baskılar yapmaya başladı. İnsanlarımızı hapse attı. Gazetelerimizi kapattı ve bir yıl içinde teşkilatımızı darmadağın etti. Beni de bir süre hapsettiler. Uluslararası kuruluşların ve Batı devletlerinin baskılarıyla bizi çıkardılar. Ondan sonra da Azerbaycan’a gittim, rahmetli Azerbaycan cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey’le görüştüm. Ondan sonra da Türkiye’ye geçtim. Türkiye’de de bir yıl kaldım ve oradan, Kerimov’un baskısıyla çıkmak zorunda kaldım. Böylece, 1993 Nisan’ından beri, 12 yıldan fazla bir süredir, bir sürgün hayatı yaşıyorum.

VOA: Şu anda Norveç’te mi yaşıyorsunuz?

MS: Ben Almanya’da yaşıyorum, ama Norveç’in seyahat belgesini taşıyorum. Hiçbir ülkenin vatandaşı değilim. Olmayacağım da. Özbekistan bizim vatanımız. Biz Özbekistan vatandaşıyız.

VOA: Bir süredir Washington’dasınız. Temaslarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

MS: Birçok düşünce kuruluşunda temaslarımız oldu. Konuşmalar yaptık. Özbekistan sorunlarını onlara anlattık. Biliyorsunuz bu kuruluşlar çok önemli ve Amerika dış politikasına yön veren kuruluşlar. Onların önde gelen temsilcileriyle konuştuk. Özbekistan’daki ve Orta Asya’daki durumu anlattık. Kongre üyeleriyle bir araya geldik. Mesela Senatör Sam Brownback, Lindsey Graham, milletvekilleri Ileana Ross-Lehtinen ve Ted Poe ile görüştüm. Bir de Kongre’nin Helsinki Komisyonu’nda bizim için bir toplantı düzenlendi. Andican olayları masaya yatırıldı. 29 Haziran’da oraya konuşmacı olarak katıldım.

VOA: 11 Eylül terör saldırılarından sonra biliyorsunuz, Amerika’nın Özbekistan’la çok yakın ilişkileri oldu. Özbekistan’da bir Amerikan üssü bulunuyor. İki ülke ilişkileri şu zamanlara kadar iyiydi, en azından Andican olaylarına kadar. Ondan sonra Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri, Andican olaylarının bağımsız bir komisyon tarafından soruşturulması yönünde baskı yapmaya başladılar. Hatta geçen ayın sonuna kadar süre tanınmıştı Özbekistan’a. Bu süre içinde ilişkilerde gerginlik yaşandığını biliyoruz. Siz Washington’a geldiğinizde, genel olarak Özbekistan’la ilgili aldığınız tepkiler neydi?

MS: Tüm görüştüğüm Amerikalı politikacıların görüşü, Andican olaylarına nispeten bakış açıları, çok netti. Kerimov’un rejimine nispeten bunların münasebeti negatifti. Bunu açıkça söylüyorlar zaten. Andican olayları, bir nevi Batı’nın gözünü açtı. Biz zaten yıllarca konuştuk Kerimov’un mütecaviz rejim olduğunu hep söyledik ve Andican olayları, bunun büyük bir ispatı olarak ortaya çıktı. Benim aldığım izlenim, bu da Batıli politikacıların üzerinde çok büyük etki yaptı. Bizim söylediklerimizi çok anlayışla karşıladılar. Helsinki Komisyonu’ndaki toplantıda bize böyle bir toplantını hiç daha önce olmadığını söylediler, o kadar etkilendiler. Gerçekten facianın kapsamını, ne kadar büyük olduğunu gördüler. Bu katliamın büyük bir cinayet olduğunu gördüler. Belki Amerika’nın Özbekistan konusunda hala bir kararı yok. Sanıyorum Amerika’nın (Özbekistan’la) münasebeti önceki gibi olmayacak. Zaten Kerimov, çoktan Çin ve Rusya’ya yüzünü çevirdi ve onlarla şimdi stratejik ortaklığa imza attı. Şimdi de Amerika’ya kafa tutmaya başladı.

VOA: İlişkiler daha da kötüye migidecek diyorsunuz yani?

MS: Bence kötüye gidecek...

VOA: Önceki gün Şangay toplantısı sırasında, Amerika’dan Özbekistan’daki askeri güçlerini çekme takvimi vermesi istenmişti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

MS: Bunun gündeme gelmesinde, Orta Asya bölgesinin liderleri çok büyük rol oynadı. Özellikle Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, bunun bence öncü teşebbüsçülerinden biridir. Kerimov bugün Batı’yla çalışmayı kafasından çıkardı ve hiçbir şekilde geri dönüşü olmadığını görünce, Çin ve Rusya’ya yüz verdi. Bu samimiyetinin ispatı olarak da bu inisiyatifi ortaya attı. Tabi çevredeki, Kırgızistan ve Tacikistan gibi daha küçük devletlerin liderleri, ağabeylerinin dediğini yaptı. Onlar ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan Özbekistan’a hep bağımlı kaldı. Bir uydu gibi hareket ettiler. Rusya ve Çin’in de istediği buydu zaten. Zaten böyle birşeyi düşünüyordum. Çünkü Kerimov’un karakterini çok iyi biliyorum. Yaranmak için her şeyi yapar, her şeyi satar. (Kerimov) Andican olaylarının hemen ardından, 10 gün kadar sonra Çin’e gitti. Daha sonra da Moskova’ya gitti. Orada da (Rusya Devlet Başkanı) Putin’le görüştükten sonra, Şangay toplantısı için bu planı hazırladı.

VOA: Özbekistan muhalefetine gelirsek. İçeride çok güçlü ve demokratik olup olmadığı sorgulanan bir rejim var. Onun dışında muhalefetin durumu nedir Özbekistan’da?

MS: Özbekistan muhalefeti yıllarca çok büyük baskı altında yaşadı. Eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde hiçbir muhalefet grubu, Özbekistan’daki kadar baskı görmüş değil. Rejim o kadar güçlü, çünkü muhalefet de çok güçlüydü. Yarı yasal bir şekilde çalıştı ve bugün açıkça yasal durumda olmamıza rağmen büyük baskı altındayız. Her bir faaliyetimizin arkasında daima ajanlar bizi izliyor. Muhalefet bugün mevcuttur. Burada yeni bir karar açıkladık. 11 sivil toplum örgütü ve iki muhalefet partisi birleştik ve Birleşik Özbek Demokratik Koalisyonu’nu kurduğumuzu ilan ettik. Birleşme süreci artık başladı.

VOA: Bölgedeki demokratikleşme çabaları Özbekistan ve bölgedeki diğer ülkeleri nasıl etkiliyor?

MS: Komşularımız bizden daha demokratik bir ortamda bağımsızlıklarını kazandı. Mesela Kırgızistan çok demokratik bir ülkeydi. Kazakistan da, demokrasiye kayan bir ülkeydi. Ama Kerimov’un demokrasi karşıtı rejimi, bunları etkiledi. O onlardan etkilenmedi.O ülkeler de otoriter yönetimlere kaymaya başladı. Biliyorsunuz, (Kırgızistan eski Cumhurbaşkanı Asker) Akayev son dönemde, küçük bir diktatör olmuştu. Kerimov, hem lider olarak, hem de Özbekistan adına bu ülkeleri çok etkiledi.

VOA: Türkiye’de yaşadığınıza dikkat çektiniz. Kerimov’un baskısı sonucu ayrılmak zorunda olduğunuza dikkat çektiniz ayrıca. Şu aşamada Özbek muhalefetinin bir temsilcisi olarak, Türkiye’ye bir mesajınız var mı?

MS: Türkiye’ye... Bilmiyorum... Orası bizim vatanımız. Türkler bizim kardeşlerimiz... Türkiye’nin başı sağ olsun. Türkiye bizim için örnek bir ülke... Zihniyet olarak biz hep Türkiye’ye baktık. Sovyet döneminde hep bu arzuyla yaşadık.

VOA: Bölgenin demokratikleştirilmesi konusundaki çabalarda Türkiye’nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

MS: Türkiye’nin Özbekistan ya da Orta Asya politikası maalesef yok. Bugüne kadar olmadı. Ben Türkiye’ye ilk kez gittiğimde Dışişleri Bakanlığı’nda küçük bir brifing verdim. O zaman, “Biz çok hazırlıksız yakalandık. Bizim Orta Asya politikamız maalesef olmadı. Sovyetler Birliği aniden çöktü ve biz de böyle yakalandık, ama şimdi bizim kardeşlerimiz hakkında düşünmemiz lazım,” diyorlardı. Bakın bu 12 yıl önce. Aynı şeyi bugün de konuşuyorlar. “Biz hazırlıksız yakalandık, politikamız yok” diye. Ne diyelim. Türkiye’nin politikası olması lazım. Orta Asya cumhuriyetlerine yönelik politikasını hiç olmazsa 12 yıl sonra oluştursun Türk kardeşlerimiz.

VOA: Sayın Muhammed Salih, Amerika’nın Sesi radyosuna vakit ayırdınız, sorularımız yanıtladınız. Çok teşekkürler.

MUHAMMED SALİH: Ben de teşekkür ederim, sağolun...

XS
SM
MD
LG