USA Today gazetesi Irak’ın iç savaşa sürüklenmesini önlemek için güçlü ve etkin bir yönetim gerektiğini vurguluyor; ve başbakanlığa getirilen Cevat el Maliki’nin böyle bir hükümet kurup kuramayacağını sorguluyor. Maliki’nin geçmişte Şii milislere ve şeriat yönetimine destek verdiğini hatırlatan gazete, bununla birlikte yeni başbakanın pragmatist tavrının olumlu bir özellik olabileceğini vurguluyor.
“Lübnan ve Bosna’da olduğu gibi, Irak’ta da yönetim kaçınılmaz olarak farklı gruplar arasında bir iktidar paylaşımına dayanacak. Bu gruplar, içişleri bakanlığının yanı sıra, dışişleri, savunma, maliye ve petrol bakanlıklarını ele geçirmek için mücadele veriyor. Bu, elbette ideal bir çözüm değil ama doğru bir liderlik altında işlevli olabilecek bir yöntem. Ve görünen o ki, Irak’ın son umudu da buradan geçiyor.”
Christian Science Monitor gazetesi de, Irak’ın yeni başbakanı Maliki’nin öncelikli olarak Şii milisleri denetim altına alması gerektiğini vurguluyor. Irak’taki gelişmelerle Kuzey İrlanda ve Lübnan’daki mezhep çatışmaları arasında paralellik kuran gazete, savunma ve içişleri bakanlıklarına getirilecek kişilerin, milisleri silahsızlandırmayı göze alması gerektiğini belirtiyor.
"Yeni kurulacak hükümet, silahlı kuvvetlere sızmış olan milisleri de ayıklamalıdır. Güvenlik güçlerinin beceri ve sadakati, iyi bir eğitimle artırılmalıdır. Hepsinden önemlisi de, Maliki, gerçekten bir birlik hükümeti kurmalıdır. Şiilerin, Sünni Arapların ve Kürtlerin, kendilerini Iraklı olarak görmesine uygun bir zemin oluşturulmalıdır."
Usame Bin Ladin’in yayınladığı son ses kaydını değerlendiren Washington Times gazetesi, El Kaide liderinin sadece Batılıların hayatını değil, Müslümanların hayatını da önemsemediğini ifade ediyor. Bin Ladin’in Sudan’da Birleşmiş Milletler barış gücü askerlerinin sevk edilmesine karşı çıktığını belirten gazete, bu ülkedeki çatışmalar nedeniyle on bilerce Müslüman’ın hayatını kaybettiğini hatırlatıyor.
"El Kaide liderinin saplantılı düşünceleri, ılımlı Arap hükümetleri açısından önemli bir sınav niteliği taşıyor. Şimdiye kadar bu hükümetler de, Batı destekli bir barış gücünün Sudan’ın Darfur bölgesine gitmesine karşı çıkıyordu. Oradaki insanların hayatını kurtarmaya yönelik hiçbir alternatif sunmadan, kendi vatandaşlarının işgal ordularına karşı duyduğu tepkiye uygun davranıyordu. Usame Bin Ladin’in son açıklamaları acaba bu hükümetlerin utanmasına ve konuyu yeniden düşünmesine yol açar mı? Yoksa bu hükümetler, bir teröristle aynı dili konuşmaktan memnun mu?"
Los Angeles Times yazarı Elizabeth Mehren, Ermenilerin soykırım iddiasının Massachusetts eyaletindeki devlet okullarında nasıl anlatılması gerektiği konusunda yıllardır süren bir davayı hatırlatıyor. Soykırım iddiasının altı yıl önce müfredata girdiğini ancak başlangıçta hem Türk hem de Ermeni tezlerine yer verildiğini kaydeden yazar, daha sonra Türkiye’nin görüşlerine yer verilmemeye başlandığını kaydediyor.
"Davayı açan Bostonlu avukat Harvey Silverglate, davanın soykırımın inkarıyla değil, bütün tarafların kendi görüşlerini ifade edebilme hakkıyla ilgili olduğunu savundu. Tarafların karşıt görüşleri susturmaya çalıştığı bir kültür savaşı döneminde, bu davanın daha büyük bir önem taşıdığını vurguladı. Dava, özellikle en büyük Ermeni diasporasına sahip olan California’da büyük bir ilgiyle izleniyor."