Erişilebilirlik

Euripides Evriviades'le Söyleşi


Rumların kontrolündeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Washington Büyükelçisi Euripides Evriviades Amerika'nın Sesi stüdyolarına konuk oldu. Evriviades, Barış Ornarlı'nın sorularını yanıtladı.

Euripides Evriviades'le Söyleşi

BARIŞ ORNARLI: Annan Planı konusunda hükümetinizin görüşü nedir? Annan Planı ‘öldü mü?’

EURIPIDES EVRIVIADES: Şu anda, bu şekliyle, Annan Planı tarih oldu. Nedeni, Annan Planı halk oyuna sunuldu, ve halk tarafından reddedildi. Ancak, biz o kadar idealist değiliz. Gerçekçi davranıyoruz. Bu tür planların tamamıyla yok olacağını düşünmüyoruz. Biz, Annan Planının özüne ve esas amacına bağlıyız: O da, Kıbrıs’ta iki kesimli, iki toplumlu federal bir Cumhuriyetin oluşturulması. Bunun anlamı da, halkın yüzde 18’ini teşkil eden Kıbrıslı Türklerle, halkın yüzde 80’ini teşkil eden Kıbrıslı Rumların siyasi açıdan eşit olmaları demek. Planın özü bu, ve bu ve diğer bazı konular hala geçerli... Ancak, Annan Planının bu şekli tarih oldu. Aradan iki yıl geçti, ve ileriye dönük olmamız gerekiyor.

BO: Türk hükümeti, Kıbrıs hükümetine Annan Planı konusundaki kaygılarını öncelik sırasına göre düzenleyerek bildirmesi çağrısında bulundu. Papadopulos hükümeti Annan Planı konusundaki kaygılarını bildirecek mi?

EE: Başkan [Papadopulos] planın reddedilme nedenlerini, detaylı olarak, referandumlardan hemen sonra Genel Sekretere gönderdi zaten. Bu konular, 28 Şubat’ta Genel Sekreterle Paris’te yaptığı görüşmede de gündeme geldi. Bizim yapmayı kabul etmediğimiz şey şu: Annan Planında beğenmediğimiz her satırı, her maddeyi, istediğimiz her değişikliği bildirmeyeceğiz. Bu, arabayı atın önüne koşmaktır. Biliyorsunuz, kimse kendi başına müzakere edemez. İstediğimiz bütün değişiklikleri önceden bildiremeyiz – üstüne üstlük bunu talep ettikleri gibi ‘nihai bir şekilde’ yapamayız. Nihai bir şekilde demek, son kararımızı bildirmemizi istiyorlar. Bu da, arabayı atın önüne koşmaktır. Bakın, biz yeni bir girişim başlatmaya hazırız; yeni bir müzakere süreci. Başkanın Genel Sekreterle Paris’te buluşmasının nedeni buydu.

BO: Annan Planında beğenmediğiniz maddeleri özetler misiniz?

EE: Öncelikle, hiçbir ülkenin tek bir bloktan oluşmadığını unutmamalıyız. Planın reddedilme nedenlerinden biri, bence şu: Annan Planı kabul edilseydi, Kıbrıs’ın hala üç sahibi olacaktı. Bu bir nevi yeni emperyalizmdir. Çünkü Kıbrıs’ın çıkarları, diğer ülkelerin veya garantör ülkelerin çıkarlarıyla uyuşmuyor. Bakın, ben size bir Kıbrıslı olarak hitap ediyorum... ‘Kıbrıslı-Rum’ olarak değil. Ben bir Kıbrıslıyım, Rum kökenliyim, bundan da gurur duyuyorum. Türk kökenli Kıbrıslılar da bundan gurur duyuyorlar. Yani Annan Planının reddedilmesinin nedenlerinden biri, Kıbrıs’ta hala derebeyleri bulunacaktı. Annan Planıyla birlikte, Kıbrıs’ta 1960’lı yılların modası geçmiş sistemi yeniden kurulacaktı. Belki bu sistem 1960’lı yıllar için uygundu; ancak 2006 yılında, Avrupa Birliği’ne üye bir Kıbrıs için uygun değil. Diğer bir konuysa, devletin işlevliği... Bu da çok önemli. Devlet, yeni oluşan siyasi bir durumda işlevliğini kaybetmemeli. Bu yeni siyasi durum da, Avrupa Birliği’dir. Biz artık Avrupa Birliği üyesiyiz. Kıbrıs adasının tümü Avrupa Birliği üyesi, Kıbrıslı Türkler dahil.

BO: Peki, biraz Avrupa Birliği’nden bahsedelim. Kıbrıs adasında çözüm ile Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması arasındaki ilişkiden bahsetmek istiyorum. Türkiye Avrupa Birliği’ne giremezse, Kıbrıs’ta çözüme varılamayacağından kaygı duyuyor musunuz? Bu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

EE: Önce temel konulardan başlayalım. Coğrafya, alın yazısıdır. Ne Kıbrıs’ı ne de Türkiye’yi alıp başka yere götüremeyiz. Türkiye bölgesel bir süper güçtür. Kıyılarımızda, hareketleri tahmin edilebilir, demokratik ve Avrupalı bir Türkiye’nin olması bizim çıkarımızadır. İşte bu nedenle, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını destekliyoruz. Biraz konunun dışına çıkmama izin verirseniz... Burada düşünce kuruluşlarında katıldığım toplantılarda, veya görüştüğüm Amerikalı yetkililer, bunu asla itiraf etmiyor; ve bu beni üzüyor: Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girmesi, Türkiye’nin pahasına olmamıştır. Eğer Türkiye, bugün Birlik üyeliğine daha yakınsa, bunun nedeni, Atina’da gerçekleşen bir değişimdir. Atina’da, Türkiye’nin üyeliğini destekleyen bir konuma gelinmesinin kaynağı da Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne alınmasıdır. 1995: Türkiye’yle Gümrük Birliği anlaşması yapıldı; Kıbrıs üyelik müzakerelerine başladı. 1999, Helsinki: Adada çözüm tercih edilir, ama Kıbrıs’ın üyeliğine ön şart değildir; Türkiye üyeliğe resmen aday olmuştur. Aralık, 2003: Çetin pazarlıklardan sonra, Kıbrıs altı ay içinde tam üye olacaktır; Türkiye tarih için tarih aldı, Ekim’de de üyelik müzakerelerine başladı. Ankara’da anlaşılması gereken şey şu: Avrupa Birliği’ne üyelik müzakereleri aşamasında seçim sizde değil. Türk gazetelerinde ‘müzakereler başlıyor;’ ‘pazarlığa hazırız’ gibi başlıklar okuyorum. Bu yanlış bir tanımlama. Burada pazarlık yapılmayacak. Kimse Avrupa Birliği’yle müzakere edemez. Bu süreçten geçen herkes bunu biliyor. Avrupa Birliği verir; aday ülke alır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin bütün üye devletlerine bir sorumluluğu var: ahlaki ve hukuki bir sorumluluğu var. Bu devletlere Kıbrıs da dahil. Şimdi, çözüm arayışı konusunda öncelik, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin. Bu konuda herkes hemfikir. Ancak, artık bu yeni gerçeği de kabullenmemiz gerekiyor. Kıbrıs, bir Avrupa Birliği üyesi. Tartıştığımız konuların pek çoğu Birlik bünyesinde halledilecek. Örneğin, Annan Planında, Kıbrıs’ta iki Merkez bankası kurulması öngörülüyordu. Kıbrıs 2008 yılında Euro’ya geçecek. Tek bir merkez bankasının bu olaydan sonra ne kadar etkili olabileceğini bilemiyorum. Biz, Avrupa Birliği’nde faal olmak istiyoruz, Kıbrıslıların menfaatleri için...

BO: Benim edindiğim izlenim şöyle: Dışişleri Bakanı Gül’ün, Kıbrıs Eylem Planını açıklamasından sonra, Kıbrıslı Türklerin izolasyonuna son verilmediği sürece Türkiye herhangi bir adım atmayacak. Papodopulos hükümetinin görüşü nedir?

EE: Bize göre, ‘izolasyon’ sözcüğü sıkça kullanılan ve Kıbrıslı Türklerin siyasi konumunun güçlendirilmesini amaçlayan bir örtmece. Ancak, neden bahsettiğimizi tanımlayalım. Ateş-kes hattının [Türk ve Rum kesimleri arasındaki sınır] kısmen açılmasından bu yana 10 milyon kişi geçiş yaptı. Kıbrıslı Türklerin kişi başına geliri, iki kat arttı. Hükümet kontrolündeki bölgeye [Kıbrıs’ın Rum kesimi] 10 bin Kıbrıslı Türk gelip çalışıyor. Barışa bir fırsat verin... Burada bir şeyler oluyor. Örneğin, Famagusta konusunda bazı önerilerimiz var. Varoşa, sahiplerine iade edilmesi ve bu malların kullanılmalarına son verilmesi koşuluyla, Famagusta limanı, Avrupa Birliği’yle birlikte ortaklaşa idare edilebilir. Larnaka limanında Kıbrıslı Türkler için bir bölgenin ayrılması öneriliyor, ihracat yapmaları için. Burada bir şeyler oluyor. Ancak, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün önerdiği gibi, doğrudan ticaret, hava ve deniz limanların açılması, hayır olmaz. Buna hayır diyoruz, çünkü, bu adanın birleşmesi yönünde atılmış bir adım olmuyor. Bütün girişimler adanın birleşmesi yönünde yapılmalı. Ben çok umutluyum. Benim vermek istediğim mesaj umutludur; tehlike mesajı değildir. Geçmişte bazı olaylar olmuştur. 2005 yılının Kıbrıs’ı, 1960’lı veya 1970’li yılların Kıbrıs’ı değildir. İleriye dönük olmalıyız.

BO: Kıbrıs [Rum] Devlet Yayın Kurumu’nun bir kamuoyu yoklamasından bahsetmek istiyorum. Ankete göre, Kıbrıslı Rumların yarısı, Kıbrıslı Türklerle bir arada yaşamak istemiyor. Yaş grubu düştükçe, bu oran artıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz, sizce bir sorun teşkil ediyor mu?

EE: Bu anketi ben de gördüm; ama olaya daha geniş anlamda bakmalıyız. Yoklamaların nasıl yapıldığını biliyorsunuz. Soruların nasıl sorulduğu bile önemli. İnsanlar, hala Annan Planını düşünüyor. Çünkü, çözüme Annan Planında öngörüldüğü gibi varılması düşünülüyorsa, insanların tepkisi bu ankette görüldüğü gibi oluyor. Annan Planı, pek çok anlamda, Kıbrıs sorununa çözüm getirecek araç değildi. Başka sorunlara çözüm getirebilirdi. Hatta Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilgili sorunlarına çözüm getirecekti. Bu, bir Kıbrıslı olarak beni üzüyor. Pek çok ülke, farklı nedenlerden dolayı, farklı dönemlerde, Kıbrıs’ı, kendi dış politikalarının uzantıları olarak kullandılar. Artık ‘yeter’ diyorum. Kıbrıs, Kıbrıslılarındır. Ateş kes hattındaki geçişlerden söz ettik. Bu, bence, soruların bile nasıl sorulduğunu bilmediğimiz bir kamuoyu yoklamasından daha önemli. Ben, sözünü ettiğiniz anket konusunda kaygılı değilim. Bence biz, daha temel sorunlara eğilmeliyiz: güvenlik gibi. Ada nüfusunun yüzde 18’ini oluşturan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların nüfusun yüzde 80’ini oluşturmasından dolayı güvenliklerinden kaygı duyuyorlar. Ada nüfusunun yüzde 80’ini oluşturan Kıbrıslı Rumlar ise, Türkiye’nin 43 bin askeriyle orada olmasından dolayı güvenliklerinden kaygı duyuyorlar. Türkiye olaya ciddiyetle yaklaşıyor. Burada, ikili bir güvenlik sorunu yaşıyoruz. Buna çözüm bulmalıyız. Bu sorun silahlanmayla giderilemez. Bu sorun, adanın silahsızlanması ve Avrupa Birliği üyeliğiyle gelen güvenlik duygusu sayesinde çözümlenebilir. Avrupa Birliği, sorunları, benimseyerek çözmüştür. Tecrübemiz bunu gösteriyor. Kimse bugün Fransa’yla Almanya’nın savaşabileceğini düşünemez. Güvenlik olgusu bir değişimden geçmiştir. İnsanlar, elbette güvenlik istiyor. İnsanlar, iyi bir yaşam, çocuklarını okutmak, sağlık hizmetleri, düşük vergi oranları ve ekonomik fırsatlar istiyor. Avrupa Birliği sayesinde bunlara erişebiliriz. Avrupa Birliği, tarafsızdır. Kimi zaman Kıbrıs haklıdır diyor, kimi zaman Kıbrıs haksızdır diyor. Türkiye’nin Birliğe katılmak istediğinden memnunum. Demek ki, ortak bir noktamız var.


BO: Çözüm konusunda umutlu musunuz?

EE: Ben sizin izleyicilerinize üç mesaj göndermek istiyorum. “Biz barış istiyoruz.” Barış istiyoruz: Adadaki statüko her iki toplum açısından sürdürülemez. “Yeniden birleşmek istiyoruz.” Yeniden birleşmek, iki kesimli, iki toplumlu federal bir cumhuriyet istiyoruz. “Kıbrıslı Türklerle yaşamayı umut ediyoruz.” Birlikte olmalıyız. Ben umutluyum. Avrupa Birliği sayesinde yeni bir siyasi durum söz konusu ve benim mesajım umutludur. Durumu değiştirdiğinizde, sorunu da değiştirmiş oluyorsunuz. Yunanistan zaten üye. Türkiye de üye olmak istiyor, demek ki hepimizin ortak bir vizyonu var. Bu memnuniyet verici. Biz, yeni bir müzakere süreci başlatmak konusunda istekliyiz, çünkü bir daha başarısız olamayız. Bu bir felaket olur...

BO: Teşekkür ederim.

EE: Ben teşekkür ederim.

XS
SM
MD
LG