Erişilebilirlik

OECD: 'Ekonomik Kriz Göçmen İşçileri de Etkiliyor'


Ekonomik krizden en ağır etkilenen grupların başında yabancı işçiler geliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün araştırmasına göre bu durum yabancı işçilerin geldiği ülkeler kadar çalıştıkları ülkelere de zarar veriyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, zengin ülkelerdeki işgücünün yüzde 10’unu yabancıların oluşturduğu görüşünde. Bu kişilerin çoğu normal zamanlarda yerli halkın çalışmak istemediği işlerde çalışıyor. Ancak ekonomik sorunlara paralel olarak işsizlik de artınca, işsiz kalan yerli çalışanlar, yabancı işçilerin çalıştığı alanlara ilgi duymaya başlıyor. Hükümetler de bu eğilimi destekliyor, bir yandan yabancı işçileri vatanlarına geri dönmeye teşvik ederken, bir yandan da, yeni açılan alanlarda yerli işçilere öncelik tanınmasını sağlamaya çalışıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün yeni yayınladığı rapora göre, OECD ülkelerine göçün, 1980’li yıllardan bu yana ilk kez azalması bekleniyor. Örgüt uzmanlarından Thomas Liebig, OECD ülkelerindeki işsiz sayısının, yabancı işçiler arasında çok daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.

Thomas Liebig, işsizlik oranının yabancı işçiler arasında çok daha yüksek olmasını çeşitli unsurlara bağlıyor. Birincisi, yasal ya da kaçak, yabancı işçilerin çoğunun ekonomik krizden en fazla etkilenen sektörlerde çalışıyor olması. Bunların başında inşaat, yiyecek, otelcilik ve imalat sanayi gibi sık sık dalgalanma gösteren sektörler geliyor. İkinci neden ise, yabancıların daha çok, kalifiye olmayan, yarım gün, geçici veya mevsimlik işlerde çalışması.

1960 yılında kurulan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30 üyesi var. Örgütün esas amacı İkinci Dünya savaşından ağır zarar gören Batı Avrupa'nın yeniden imarı ve ekonomik yönden güçlenmesiydi. OECD’nin hedefi zamanla değişti, üye ülkelerde halkın yaşam standartlarının iyileştirilmesine, ekonomik kalkınmanın desteklenmesine ve işsizliğin azaltılmasına ağırlık verilmeye başlandı. Şu anda örgüt bünyesinde, tarım, balıkçılık, enerji, çevre koruma, sanayi, deniz taşımacılığı, eğitim, tüketici hakları, bilim ve teknoloji, turizm ve iletişim alanlarında çalışmalar yapılıyor. OECD üyeliği için, demokratik ilkelere, insan haklarına ve açık pazar ekonomisine bağlı olmak şart.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü üyesi ülkelerde dünyanın neredeyse her yerinden insanlar çalışıyor. Örneğin Avrupa’daki yabancı işçilerin çoğu Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden. Amerika’daki yabancı işçilerin yarıdan fazlası ise Orta, Latin ve Güney Amerika’dan. Uzmanlara göre son yıllarda İspanya, İrlanda ve İngiltere’de görülen ekonomik patlamadan kısmen yabancı işçiler sorumlu. Bu işçilerin ülkelerine gönderdiği milyarca dolar ise, sadece geride bıraktıkları aileleri için değil hükümetleri için de önemli bir döviz kaynağı.

OECD uzmanı Thomas Liebig, İspanya’daki ekonomik mucizeye katkıda bulunan her 10 yabancı işçiden birinin artık işsiz olduğuna dikkat çekiyor.

Liebig, yabancı işçilerin OECD ülkelerine kendi ülkelerindeki ekonomik sorunlar nedeniyle gittiğini ve bu sorunlar çözülmediği için de geri dönmelerinin kolay olmayacağını savunuyor. Çünkü yabancı işçi, kaçak da olsa, çalıştığı ülkede elde ettiği kazancının bir kısmını kendi ülkesine gönderebiliyor. Ekonomi uzmanı Thomas Liebig, çalıştığı ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olmayan bu insanlara ayrım yapıldığını vurguluyor ve para ödülleri gibi teşvik önlemleriyle geri gönderilmelerinin imkânsız olduğunu ileri sürüyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, üye ülkelerden, yabancı işçilere kapıyı kapamamaları çağrısında bulundu.

XS
SM
MD
LG