Erişilebilirlik

Mercan: 'Avrupa'nın ekseriyeti Irak için BM'den yeni karar bekliyor' - 2003-01-31


Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi başkan yardımcılarından ve Türk heyeti başkanı Hasan Murat Mercan, Türkiye dahil bir çok ülkenin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Irak’a askeri müdahale için yeni bir karar almasını istemesinin ne anlama geldiğini anlattı. Mercan, ilk kez katıldıkları Konsey çalışmalarındaki izlenimlerinin yanısıra, izleyecekleri yeni politika hakkında da radyomuza açıklamalarda bulundu.

Avrupa ülkelerinin çoğu ve Türkiye, Irak’a askeri bir müdahale için öncelikle Birleşmiş Milletler’den yeni bir karar çıkartılmasından yana görünüyorlar... Niçin? İşi yokuşa sürmek için mi? Barışçı girişimlere zaman tanımak gayesiyle mi? Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından olan Eskişehir Milletvekili Murat Mercan’a göre hayır:

"Bu mesele artık Amerika’nın meselesi olmaktan çıkar, uluslararası toplumun meselesi haline gelir. Bence bu çok önemli bir fark. Uluslararası camianın içinde bulunduğu bir olaya duyarsız kalamazsınız. katkının boyutları, Türkiye’nin katkısının boyutlarının sınırları hükümetin bileceği bir iş ama, tamamen dışında kalmak demek kendinizi uluslar arası camiadan soyutlamak demektir. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarına çok aykırı işler yapmış olursunuz. Ben bu açıdan çok önemsiyorum. BM kararı olmadan yapılacak olan bir harekat da BM kurumsal yapısı üzerine büyük bir darbe vuracaktır. Maliyeti, faturası da bütün dünya için önümüzdeki yıllarda çabuk hissedilecektir. BM korumak bağlamında bile bu karar çok önemlidir."

Türk Hükümeti’nin sütten ağzı yananın, yoğurdu üfleyerek yediği gibi bu kez çok temkinli davrandığı ve Turgut Özal dönemindeki gibi atak hareket etmediği izlenimi hakim. Tek sebep işin parasal maliyeti mi? Murat Mercan’a göre, hayır:

"Kimse savaş istemez. Savaşın maliyeti, her zaman savaşmamanın maliyetinden daha fazladır. Hele hele bölgede bizim 91 yılından bu yana çektiğimiz sıkıntılar, katlandığımız ekonomik kayıplar, sosyal dokumuzda meydana gelen bozukluklar, Körfez savaşının yarattığı maliyetleri Türkiye çekti ve çekiyor. O bakımdan elbette ki biz tedbirli davranacağız, kılı kırk yaracağız, bütün alternatifleri düşüneceğiz, savaş yapmak kolay da bitirmek çok zor. Irak’a girilir, Bağdat düşürülebilir ama sonrası senaryolarında çok büyük flûluk var, çok büyük belirsizlik var. Bunları anlamadan, belli mutabakatlar sağlamadan karar almanın çok zor olduğunu düşünüyorum doğrusu."

Avrupa Konseyi tarihinde ilk kez yeni seçilmiş milletvekillerinden oluşan Türk Heyeti’nin yetki belgelerinin onaylandığı bir oturuma, Türkiye Başbakanı da davet edildi. Bu ne anlama geliyor?

"Avrupa Konseyi’ndeki hava çok değişmiş. Son yapılan anayasa ve uyum yasalarındaki değişiklikler Avrupa Konseyi parlamenterlerinin tavrını gerçekten çok değiştirmiş, bunu görmek gerçekten bizim için çok sevindirici oldu. Sayın Başbakan’ın 1.gün ilk oturumda tüm genel kurula hitap etmesi tabii ki bizi çok sevindirdi. Zannediyorum ki, bu bunun bir göstergesi. Ayrıca bir başka şey daha var tabii, Sayın Başbakan uzun yıllar Avrupa Konseyi’nde on yılı aşkın bir süre görev yaptı. Burada kendisine çok büyük bir sevgi ve saygı var. Bunun sonucu olarak bu fırsat kendisine tanındı. Bu bizler için, Türkler için, Türkiye için bir gurur vesilesi oldu."

Ama çatlak sesler çıkmaya devam etmiyor değil. Murat Mercan umursamıyor:

"Bunlara takılıp kalmayı, Türkiye’nin stratejik perspektifi açısından hiç doğru bulmuyoruz. Artık böyle çıkan bir iki çatlak sesin bizim yolumuzu değiştirmede hiçbir önemi yok. Bunlar bugün de olacaktır, sonra da olacaktır, önemli olan yaratılan havadır, önemli olan yaratılan imâjdır, önemli olan Türkiye’nin çizdiği perspektiftir."

Murat Mercan başkanlığındaki Türk heyeti konularına hakim, birkaç dili konuşabilen, yurtdışında eğitim yapmış veya yaşamış üyelerden oluşuyor. Başkan Mercan da Başbakan Gül gibi ekibiyle, değişim vaad ediyor:

"Türkiye artık Avrupa Konseyi’nde sürekli olarak kendi meselelerini konuşan, kendi meselelerini savunan, kendi meseleleriyle ilgilenen bir pozisyon almayacak. Elbette bunlarla da uğraşacak ama Türkiye hem bir bölgesel aktör hem bir global aktör olarak Avrupa Konseyi’ndeki bütün meselelerle ilgilenmeye çalışacak. Bütün meselelere katkıda bulunmaya çalışacak. Yani bu dönemden itibaren bir Avrupalı gibi davranacaktır Konsey’de... Ancak böyle biz hem Konsey’deki havayı değiştirebiliriz, hem de gerçekten Avrupalı olabiliriz ve ancak böyle AB’ne girmeye aday olabiliriz. Yeni dönem bence çok önemli bir dönem."

Değişim sürecinde elbette yapılması gerekenler de var. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi monitoring diye adlandırılan sürekli izlenen ülkeler grubundan çıkartması Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Türk Hükümeti için hem moral kaynağı olacak, hem de kurucu ülke Türkiye’yi yeni üyeler veya aday olmak isteyenler tarafından parmakla gösterilmekten kurtaracak. Ama Türkiye de Konsey’e yardımcı olmak zorunda:

"En büyük görev Türkiye’ye düşüyor. Türkiye’deki hükümete düşüyor. Bizlere düşüyor. Bunun iki tane şartı var; Avrupa Konseyi’nin gündeminde olan Türkiye’ye ilişkin negatif noktaların giderilmesi. Hükümet bu konuda çok yoğun bir çaba harcıyor. Uygulamaya yönelik problemler var. O problemlerin çok hızlı bir şekilde giderilmesi gerekiyor. İkincisi de bütün bu insan hakları bağlamında, demokratikleşme bağlamında yapılan iyileştirmelerin Avrupa Konseyi’nde çok iyi bir şekilde anlatılması, bütün Avrupa’da çok iyi anlatılması gerekiyor. O görev de bizlere düşüyor. İcraatı hükümet yapacak, lobisinin yapılması da başta Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız olmak üzere herkesin üzerinde görev."

Avrupa’daki Türkler Kopenhag Zirvesi öncesinde kendilerine düşen görevi yaptılar. İmzalar topladılar, mektuplar yazdılar, üyesi oldukları partiler nezdinde baskı kurdular. Murat Mercan bunun süreklilik kazanmasından yana:

"Çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Türkiye açısından çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Hedefimiz Türkiye’yi Avrupa’ya entegre etmektir. Entegrasyonun yaratacağı sinerjiyi çok uzun uzun konuşacağız bundan sonra. Uzun uzun tartışacağız. Avrupa’da yaşayan ve Avrupa toplumuna entegre olmuş, kendi kültür ve kimliği ile ama Avrupalı mentaliteyle, Avrupalı bakışla yaşayan, Avrupa toplumuna katkıda bulunan vatandaşlarımızın bizim çabamıza çok büyük katkısı olacağına inanıyoruz. Türk diasporasının bu çerçevede büyük katkısı olacağına inanıyoruz. Bizlerin tüm toplantıları bu çerçeve içinde olacaktır. Hedef budur, bu hedeften de vazgeçmedik. Avrupa’daki vatandaşlarımızın katkılarını ve desteklerini bekliyoruz."

Evet, şimdi Avrupa’nın karşısında değişim vaad eden bir iktidar ve yeni bir ekip var. Ama Avrupa da önce uygulama, demeye devam ediyor. Onların da ağzı geçmişte sütten yandı. Sonradan dökülen makyajlar gördü, verilip de tutulmayan sözler yüzünden kandırıldığı hissine kapıldı. Şu sırada yeni iktidar ile bir balayı havası yaşandığını Strasbourg ve Brüksel’de kimse inkâr etmiyor. Sadece süreklilik kazanıp, kazanmayacağı merak ediliyor.

XS
SM
MD
LG