Erişilebilirlik

6 Ekim Amerikan Basınından Özetler


6 Ekim Amerikan Basınından Özetler
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:03:04 0:00

Washington Post Las Vegas saldırısından sonra Amerika’nın en güçlü silah lobisi olan Ulusal Silah Birliği’nin (NRA) sürpriz bir çıkış yaparak yarı otomatik silahların tam otomatik silahlar gibi ateş etmesini sağlayan aksesuarların yasaklanması çağrılarına katıldığını bildiriyor. Habere göre NRA, bu aksesuarların kısıtlanması gerektiğini dile getiren Cumhuriyetçi çevrelere katılma kararı aldı. Ancak bu hamlenin, Ulusal Silah Birliği’nin bir adım daha ileri giderek, son yıllarda büyük can kaybına neden olan silahlı saldırılardan sonra yapılan silah kontrolü yasa değişikliği çağrılarına katılacağı anlamına gelip-gelmediği henüz belli değil. NRA’den dün gelen açıklama, silah aksesuarlarının ek kısıtlamalara tabi tutulması gerektiği yönünde. Gazete, Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell’ınsa silah aksesuarları kısıtlamasının masaya yatırılması konusunda sessiz kalan tek Cumhuriyetçi Kongre lideri olduğuna dikkat çekiyor.

Washington Post bugün ayrıca Amerika’da silahlı saldırılar sırasında polis ve acil yardım görevlilerinin olaylara aynı anda müdahale etmesi şeklindeki yeni yaklaşımın Las Vegas saldırısından sonra çok sayıda hayat kurtardığını yazıyor. Habere göre daha önceki saldırılarda olay yerine önce güvenlik güçleri müdahale ediyor, güvenliğin sağlandığından emin olunca acil yardım ekiplerinin olay yerine girmesine ve yaralıları tedavi etmesine izin veriyordu. Oysa Las Vegas’ta tüm ekiplerin aynı anda yardıma koşması ve polislerin itfaiye ve sağlık ekipleri etrafında koruma çemberi oluştururken acil tıbbi müdahalelerin yapılması, son derece etkili oldu. Nevada eyaletindeki polis ve itfaiye ekipleri, 2010 yılından bu yana saldırılara karşı geliştirdikleri bu yeni yaklaşımın tatbikatını yapıyorlardı. Ancak tüm ekipler, tatbikatlardan edindikleri deneyimlerden ilk kez Las Vegas’taki saldırı sonrasında yararlandı.

Washington Post’un bir başka ana sayfa haberi ise İran’la yapılan nükleer anlaşmayla ilgili. Habere göre Başkan Trump, önümüzdeki hafta, İran’ın, nükleer faaliyetlerinin kısıtlanması amacıyla yapılan anlaşmanın şartlarına uyduğunu doğrulamayacak ve topu, Kongre’ye atacak. Bu durumda yüz sandalyeli Senato, İran’a yönelik yaptırımların yeniden devreye sokulması kararını 49’a 51 çoğunlukla kabul edebilecek. Gazete, Trump’ın bu hamlesinin, Amerika’nın İran’a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya başlamasına ve uluslararası anlaşmanın raydan çıkmasına yol açabileceğini kaydediyor. Trump ayrıca ”Amerika’nın çıkarlarına ters” şeklinde tanımladığı anlaşmadan çekilerek Amerika’nın Avrupalı ortaklarıyla arasının açılmasına da neden olabilir. Anlaşmanın tarafları arasında yer alan İngiltere, Fransa ve Almanya, İran’ın anlaşma şartlarını ihlal etmediğine inanıyor ve şartları yeniden müzakereye açmayı reddediyor. Avrupa Birliği’nden bir yetkili, ”Amerika’nın uluslararası yükümlülüklerimizi yerine getirmemizi engellemesine göz yummayacağız” şeklinde konuştu. Amerika’nın İran’a yönelik yaptırımları yeniden devreye sokması durumunda bu sefer İran, Amerika’nın şartlara uymadığını savunabilir ve anlaşmanın Avrupalı tarafları, Çin ve Rusya’yla aynı çizgiye gelerek Amerika’yı tecrit edebilir. Gazete, adının açıklanmasını istemeyen Avrupalı bir yetkilinin bu durumun ”çok ağır bir kriz” anlamına geleceğini söylediğini bildiriyor.

New York Times ise ana sayfasında, Katalonya’daki referandumdan sonra İspanya’da yeniden alevlenen milliyetçiliği ele alıyor. Gazete, milliyetçiliğin İspanya’da 1975’te ölen diktatör Francisco Franco’yla özdeşleştirildiğini ancak Katalonya’daki bağımsızlık çağrılarıyla birlikte İspanyol halkının yeni dalga milliyetçiliği kucakladığını yazıyor. Habere göre 2020’li yıllara yaklaşırken Avrupa’da giderek yükselen milliyetçilik hem bazı tehlikeleri, hem de kimlik ve aidiyet duygusunu beraberinde getiriyor. Katalonya’dan çıkan ayrılıkçı sesler, İspanya’nın Bask ve Galiçya bölgelerinde de yerel kimliklerin daha baskın hale gelmesine ön ayak olabilir.

New York Times bugün ayrıca Hollywood’un en etkili simalarından yapımcı Harvey Weinstein’e yönelik cinsel taciz suçlamalarını gündeme getiriyor. Gazete, Oscar ödüllü yapımcının 30 yıl boyunca en az sekiz kadının kendisine yönelttiği cinsel taciz suçlamalarını gizli anlaşmalara vararak sessiz sedasız örtbas ettiğini yazıyor. Gazete, haberi, yapımcının sahibi olduğu Miramax ve Weinstein Company’de görev yapan ve adlarının açıklanmasını istemeyen iki kaynağa ve anlaşmalarla ilgili kayıtlara dayandırıyor. Habere göre Weinstein, 1990’da New York’ta genç bir asistanla, 1997’de bir aktrisle, 1998’de Londra’da yine genç bir asistanla, 2015’te İtalyan bir mankenle ve yine 2015’te bir asistanla cinsel taciz suçlamalarının üzerini kapatmak için anlaşmaya vardı. New York Times, yürüttüğü araştırma sonucunda 30 yıl boyunca çok sayıda kadının Weinstein’in tacizine uğradığını ortaya çıkarttı. Bunlar arasında ünlü aktris Ashley Judd da yer alıyor. Judd’ın anlattıkları, birçok kadının yönelttiği suçlamalarla aynı çizgide. Weinstein’in bundan 20 yıl önce kendisini Los Angeles’taki ünlü Peninsula Oteli’ndeki odasına çağırdığını söyleyen Ashley Judd, ”Weinstein, kendisine masaj yapmamı, duş alırken kendisini izlememi istedi” şeklinde konuşuyor. Gazete, Harvey Weinstein’in sahibi olduğu şirketlerdeki görevine bir süreliğine ara vereceğini açıkladığını bildiriyor.

XS
SM
MD
LG