Erişilebilirlik

29 Mayıs Amerikan Basınından Özetler


29 Mayıs Amerikan Basınından Özetler
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:03:41 0:00

Washington Post, haftasonunda Washington'a komşu Maryland eyaletindeki Ellicott City’de yaşanan sel felaketiyle ilgili ayrıntıları ana sayfasından aktarıyor. Gazete, daha iki yıl önce meydana gelen, iki kişinin ölümüne, 20 milyon dolarlık maddi hasara yol açan benzer çaptaki selden sonra yaralarını anca saran kent sakinlerinin, bir kez daha yıkımla karşı karşıya olduğunu yazıyor. Habere göre kent sakinleri, selin sorumlusunun, kent etrafında son yıllarda hızla artan yapılaşma olduğu görüşünde. Selin hızlandığı anda bir kadına yardım etmek amacıyla harekete geçen bir kişinin sel sularına kapılarak kaybolduğu ve henüz bulunamadığı bildiriliyor. Maryland Ulusal Muhafız Birliği'ne mensup olan 39 yaşındaki Eddison Hermond'u arama çalışmaları hala sürüyor. 1772 yılında kurulan Ellicott City'nin 2011'den bu yana üçüncü kez sele teslim olması, kent merkezindeki iş yerlerinin bir kez daha yeniden inşa edilip edilmemesi gerektiği tartışmalarına hız kazandırdı. İş sahipleri, iş yerlerini bir kez daha temizleyip, inşa edip açabilmeleri için öncelikle belediyenin altyapıyı yenilemesi gerektiğini savunuyor.

Washington Post bugün ayrıca Başkan Trump'ın Amerika'nın ulusal güvenlik ve ekonomik güvenceyle ilgili çıkarlarını birbiriyle ilintili hale getirmesinin müttefikleri şaşkınlığa uğrattığını yazıyor. Gazete, geçen hafta Ticaret Bakanlığı'nın yabancı otomobillere yüzde 25 oranında gümrük tarifesi uygulamasıyla sonuçlanabilecek bir girişimde bulunmasının, özellikle Meksika, Kanada, Japonya ve Almanya'yı olumsuz etkileyebileceğini bildiriyor. Trump'a göre Amerikan piyasalarının ithal otomobillerle dolması, Amerika'nın kendi imalat tabanına zarar veriyor ve ulusal güvenliği tehdit ediyor. Eski bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisine göre Trump'tan önce gelen başkanlar, ulusal güvenlikle ilgili meseleleri ticari çıkarlardan hep ayrı tuttu ve bu iki alandaki politikaları ayrı kulvarlarda yürüttü. Ancak yetkiliye göre Trump, ekonomik çıkarlarla ulusal güvenliği aynı kulvara sokarak, ikisinden de ödün vermeyi kolaylaştırıyor. Trump ayrıca ulusal güvenlik gibi, bir ülkenin çıkarları açısından hayati önem taşıyan bir kavramı gelişigüzel kullanarak, anlamının içini boşaltıyor. Yabancı otomobillere yüzde 25 gümrük vergisi uygulanmasına karşı çıkan Amerikan Ticaret Odası Başkanı Thomas Donohue ise, ”Trump'ın yaptığının ulusal güvenlikle ilgisi yok. Trump'ın asıl amacı, vergi tehdidini kullanarak Meksika, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Avrupa Birliği'yle yürütülen ticaret anlaşmalarında avantaj sağlamaya çalışmak,” şeklinde konuştu.

New York Times ise Başkan Trump'ın özellikle Rusya soruşturmasını rayından çıkarmak için başvurduğu komplo teorilerinin, kamuoyunun Amerikan kurumlarına olan güvenini sarsma amacı taşıdığıyla ilgili bir değerlendirmeye yer veriyor. Gazete, Trump'ın, eski Başkan Obama'nın Demokrat Parti'nin başkan adayı Hillary Clinton'a 2016 seçimlerinde üstünlük sağlamak amacıyla kampanyasına casus sızdırdığı şeklindeki iddialarının nesnel gerçeklere zarar verdiğini, kamuoyu güvenini sarstığını, medya ve hükümet hakkında şüphe uyandırdığını yazıyor. Değerlendirmeye göre Trump, başkan olmadan önce de hükümetin 11 Eylül 2001 terör saldırılarından haberi olduğu, Obama'nın Amerika'da değil Kenya'da doğduğu, Anayasa Mahkemesi üyelerinden Antonin Scalia'nın aslında öldürüldüğü gibi komplo teorilerini sık sık dile getiriyordu. Ancak artık başkanlık makamında oturan Trump'ın kampanyasına derin devletin karıştığı gibi suçlamalarda bulunması, marjinal komplo teorilerinin Oval Ofis'e taşındığını gösteriyor. Başkanlık tarihçisi ve biyografi yazarı Jon Meacham'a göre Amerikan kamuoyu, başkanın ağzından çıkan bu komplo teorilerine, ”madem bunları başkan söylüyor, o zaman mutlaka bir doğruluk payı vardır,” şeklinde bir inanışla yaklaşıyor. Trump, gerçeklik payı olmayan, doğrulanmamış bu şüpheli suçlama ve imalarını, sosyal medyanın da körüklemesiyle kendi gerçeklik anlayışını dayatmak için kullanıyor. Trump'ın bu taktiğe başvurmasının bir başka nedeni de sorumluluk almaktan kaçınmak ve suçu, özellikle haber medyasının üzerine atmak.

New York Times'ın bir başka ana sayfa haberiyse Amerika'nın dört bir yanını saran opioid, yani afyon bazlı ağrı kesici salgını ve bu salgının yol açtığı bağımlılık ve ölümlerle ilgili. Gazete, ilaç firması Purdue Pharma'nın, şimdiye kadar, 1996 yılında piyasaya sürdüğü OxyContin adlı narkotik ağrı kesicinin bağımlılık yarattığından haberdar olmadığını şeklinde açıklamalarda bulunduğunu hatırlatıyor. Ancak Adalet Bakanlığı'nın gizli bir raporuna göre Purdue Pharma'yı soruşturan federal yetkililer, firmanın, ilacın piyasaya çıkmasından birkaç yıl sonra ağır bağımlılık yarattığının farkına vardıklarını, ancak bu veriyi sakladıklarını ortaya çıkardı. Rapora göre Purdue Pharma yetkilileri, OxyContin haplarının toz haline getirilerek tıpkı kokain gibi burun yoluyla çekildiği, eczanelerden çalındığı ve bazı doktorların ilacı el altından satmakla suçlandığına dair haberler almaya başladı. Ancak firma buna rağmen ilacı, benzerlerinden daha az bağımlılık yaptığı şeklinde pazarlamaya devam etti. Savcılık makamı, dört yıl süren soruşturmadan sonra Purdue Pharma'nın üç üst düzey yöneticisinin sahtecilikle suçlanması tavsiyesinde bulundu. Ancak zamanın başkanı George W. Bush döneminin Adalet Bakanlığı yetkilileri, tavsiyeler doğrultusunda hareket etmek yerine 2007'de meseleyi anlaşmayla çözüme kavuşturma yolunu seçti. Firmanın üç üst düzey yetkilisi toplam 634 buçuk milyon dolar para cezası ödedi. O dönemde Adalet Bakanlığı'nda görev yapan ilgili yetkililer, habere göre New York Times'ın sorularına yanıt vermedi. Gazete, narkotik ağrı kesici bağımlılığının son yirmi yılda 200 binden fazla can kaybına yol açtığını hatırlatıyor.

XS
SM
MD
LG