2022 yılının son politika toplantısını bugün tamamlayan ABD Merkez Bankası (FED), faiz oranlarını 50 baz puan arttırdı. Dün başlayan toplantılar, enflasyondaki sürpriz düşüş, faiz artış hızının yavaşlatılması konusundaki görüş birliği ve parasal sıkılaştırmanın duracağı beklentisinin arttığı bir dönemde yapıldı.
FED yetkilileri, son haftalarda, gecelik faiz oranını 50 baz puan arttıracakları yönünde sinyaller vermişti. Bu sinyaller, faiz oranlarının ekonomiyi yavaşlatmak ve enflasyonu düşürmek için gereken seviyeye yaklaştığının, faizleri dört kez art arda 75'er baz puan arttıran FED’in daha yumuşak adımlar atacağının işareti olarak algılanmıştı.
Dün açıklanan ve piyasaları sevindiren Kasım ayı enflasyon verileri, borsa ve bono piyasalarında FED'in bu eşiğe beklenenden daha yakın olduğu yönünde hava oluşturmuştu.
Bugün beklenen 50 baz puanlık faiz artışıyla birlikte federal fon oranı yüzde 4,25 ila yüzde 4,50 aralığına yükseldi. Federal fon oranına bağlı sözleşmeleri olan yatırımcılar, FED'in Şubat ve Mart aylarında çeyrek puanlık artışlara geri döneceğini ve politika oranını yüzde 5'in hemen altında bırakacağını öngörüyordu.
Faiz kararına ilişkin açıklamasını yerel saatle 14.30'de yapacak olan FED Başkanı Jerome Powell, FED'in gelecek toplantılarında ne gibi kararlar alınacağıyla ilgili ayrıntılar paylaşacak.
Powell'ın açıklamasının FED'in son faiz kararından ziyade FED'in politikasında yeni bir aşamaya işaret edecek ekonomik tahminlere odaklanması bekleniyor.
Faiz oranlarının zirve yapacağı bir ortamda, yeni tahminler hem yıl içinde enflasyonda beklenen ilerlemeyi hem de daha yüksek faiz oranlarının artan işsizlik ve daha yavaş ekonomik büyüme açısından yaratabileceği maliyeti gösterecek.
Yatırım idaresi şirketi Vanguard'dan baş küresel ekonomist Joe Davis, enflasyonu kontrol altına almak için son adımları atmaya hazırlanan FED yetkililerinin olası iş kayıplarını akıllarında tuttuğunu, bu açıdan 2023'ün ilk yarısının odak noktası olduğunu kaydetti.
Davis, yetkililerin önümüzdeki aylarda ücret ve istihdam artışlarının yavaşlayıp yavaşlamadığını analiz ederken "işgücü piyasası belirleyici faktör olacak" dedi. Powell, şu anda sıcak olan istihdam piyasasında bir miktar soğumanın, ekonominin sürekli olarak daha düşük enflasyona doğru gittiğinin önemli bir işareti olacağını söylemişti.
"Para politikalarını sıkılaştırma döngüsünün sonuna gelmek üzereyiz"
FED yetkilileri, bu yıl beklenenden hızlı yükselen fiyatlar karşısında hazırlıksız yakalanmış, özellikle Haziran ayında FED toplantısından hemen önce açıklanan enflasyon verileri, fiyatların hızla arttığına işaret etmişti. Bu durum, FED'in faiz oranlarını daha hızlı yükseltmesine neden olmuştu.
Şimdiyse enflasyonun beklenenden daha hızlı düşmesi, başka sorunları beraberinde getirebilir.
Yükselmeye devam eden Tüketici Fiyatları Endeksi, Kasım ayında, yıllık bazda yüzde 7,1 arttı. Ancak bu oran, son 40 yılın en yüksek enflasyon oranının yüzde 9'la kaydedildiği ve zirveye ulaştığı Haziran ayından bu yana düşüş gösterdi.
Enflasyonun aydan aya yükselme hızı daha da belirgin şekilde geriledi.
Brookings Enstitüsü'nden Wendy Edelberg, çalkantılı gıda ve enerji fiyatları hariç tutulduğunda, çekirdek enflasyonun son 3 ayda yıllık bazda yüzde 4 civarında seyrettiğini, bu oranın FED'in hedeflediği seviye çok yaklaştığını söyledi. Edelberg, "Sıkılaşma döngüsünün sonuna çok yaklaştık" dedi.
FED’in hedef enflasyon oranı yüzde 2.
FED Başkanı Powell, geçen yılın sürprizleri göz önünde bulundurulduğunda, enflasyonla mücadelenin sonuna gelindiğini açıklama konusunda isteksizlik sergiliyor, enflasyon oranındaki tek bir aylık değişimin, bu eğilim sona erene kadar ikna edici olmayacağında ısrar ediyordu.
Ancak mali piyasalarda büyük bir felakete ya da işsizlik oranında ciddi bir yükselmeye yol açmadan para politikasında son 40 yılın en hızlı değişimine imza atan FED yetkilileri, ekonomiyi aşırı stres altına sokmamak için daha dikkatli adım atma konusunda fikir birliği içinde.
Powell, bu haftaki FED toplantılarından önce kamuoyuna yaptığı son açıklamada, enflasyonun bir süre daha yüksek seyretmesinin kendisini neden kaygılandırdığını ve ekonomiyi resesyona sürüklememek için aşırı sıkı politika uygulamak istememesini ortaya koymuştu.
