Erişilebilirlik

11 Nisan Amerikan Basınından Özetler


New York Times, Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçi Partililerin yarattığı bütçe krizinin, verilen ödünler son derece zarar verici, hala hasta olan ekonomide yapılan kesintiler çok ciddi olmasına rağmen şimdilik aşıldığını, Washington’un arka sokak köpeklerinin dalaştığı bir yer olarak yansıyan imajınınsa kolay kolay akıllardan silinmeyeceğini yazıyor. Tüm kozları ellerinde tutan Cumhuriyetçilerin korku içindeki Demokratları sağa çekmeyi başardığını belirten gazete, Cumhuriyetçi partililerin bir sonraki krizin temellerini de atmaya başladığını söylüyor ve şöyle diyor:

‘Varılan son anlaşmanın tüm ayrıntıları kamuoyuna açıklanmadı, ancak görünen o ki çok daha kötüsü olabilirdi. Beyaz Saray Cumhuriyetçilerin özellikle eğitimde peşinde oldukları en yıkıcı kesintileri kabul etmeyi reddetti. Mali reform ve sağlık reformu daha az fonla da olsa devam edecek. Sağ kanat kürtaj ve çevre konularındaki kesinti taleplerinden vazgeçti. Kesintilerin yarısından fazlası ekonomiye ve en çok yardıma muhtaç olanlara daha az zarar verecek alanlarda yapıldı. Ama yine de Cumhuriyetçiler 38 buçuk milyar dolarlık kesinti koparmayı başardı. Çalışma, Sağlık ve Eğitim Bakanlıklarının programlarında 13 milyar dolar tutarında kesintiye gidilecek. Dışişleri Bakanlığı ve yabancı yardımsa 8 milyar dolar kaybedecek. Karayolu, demiryolu gibi projeler askıya alınacak. Öte yandan savunma harcamaları Cumhuriyetçilerin önerdiği gibi 7 değil 5 milyar dolar artacak. Ancak tüm bunlar içinde en kötüsü, Cumhuriyetçilerin kamuoyunu kısa vadeli bütçe kesintilerinin ekonominin yararına olacağı konusunda kandırmış olmasıdır. Başkan Obama Cumhuriyetçi Parti’nin hükümeti açık tutmak için ne kadar sorumsuzca kesintiler dayattığını halka anlatmalıydı. Temsilciler Meclisi şimdi de bir sonraki düelloyu bekliyor. 16 Mayıs’a kadar federal borç tavanının yükseltilmesi gerekiyor. Ancak Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner, mali disipline sahipmiş rolü yapan partisinin tavanı yükseltmesi olasılığının bulunmadığını açıkladı. Bu gerçek bir tehdit. Bir sonraki hesaplaşma çok daha ciddi olacağa benziyor.’

Los Angeles Times ise Başkan Obama’nın terörle mücadele konusunda güttüğü politikaların Başkan Bush dönemindekilerle örtüştüğünü yazıyor. Obama’nın bir önceki yönetimin ulusal güvenlik politikalarına sıkı sıkıya sarıldığını belirten gazete şöyle devam ediyor:

‘Başkan Obama geçen hafta 11 Eylül saldırılarını planlayan Hamit Şeyh Muhammet ve diğer dört teröristin Amerika’da sivil mahkemede değil, Guantanamo Cezaevi’nde askeri mahkemede yargılanmasına karar verdi. Başkan Bush’un terörle mücadeleye ilişkin politikalarını şiddetle eleştiren Obama şimdi Bush’un politikalarının aynısını uyguluyor. Adalet Bakanı Eric Holder 2009’da 11 Eylül’ün sorumlularının New York’ta sivil mahkemede yargılanacaklarını açıklamıştı. Ancak New Yorklular teröristlerin İkiz Kuleler’in yıkıldığı yerde yargılanmasının rencide edici olacağını ve diğer teröristleri mıknatıs gibi çekeceğini savunmuştu. New York’ta kopan kıyamet planları suya düşürdü. Böylece Guantanamo, Başkan Obama’nın verip de tutmadığı sözlerinin bir sembolü haline geldi. Obama daha başkanlığının ilk haftasında Guantanamo’nun kapatılması için talimat vermiş, ‘bu ülkeyi savaşırken, teröristlerle mücadele ederken bile yüceltecek temel anayasal değerleri yeniden yerine oturtmak’ istediğini söylemişti. Ancak Guantanamo hala açık, hem de Muhammet’in davasına hazırlanıyor. Obama Guantanamo’nun varlığının El Kaide’nin terörist yetiştirmesine yaradığını söylemişti, ancak cezaevinin kapatılması konusundaki isteği azalmışa benziyor. Başkan bu amacından vazgeçmemeli çünkü Guantanamo açık kaldıkça Obama istemeden de olsa Bush döneminin politikalarını sürdürmüş oluyor. Obama ayrıca Bush’un ulusal güvenlik politikasının parçalarından Yurtseverlik Yasası’nın üç maddesinin süresinin uzatılması kararını da imzalamıştı. Obama’nın Bush döneminin terörle mücadele konusundaki en kötü politikalarına son vereceğine inananlar hayal kırıklığına uğramakta haklı.’

Washington Post ise Freedom House adlı insan hakları örgütünün Avrasya bölümünden David J. Kramer ve Sam Patten’ın Kazakistan’da demokratikleşme sürecinin duraksamasına ilişkin ortak kaleme aldıkları bir yazıya yer veriyor. Yazı özetle şöyle:

‘Kazakistan’da yapılan seçimlerden oyların yüzde 95‘ini alarak zaferle çıkan Nursultan Nazarbayev ülkesinin demokrasi yolunda emin adımlarla ilerlediğini söylemişti. Ancak 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan’ın tam tersine demokrasiden uzaklaştığı gözleniyor. Kazakistan’daki gerçekler Nazarbayev’in sözleriyle uyuşmuyor. 3 Nisan’da alelacele yapılan seçimleri ele alalım. Nazarbayev seçimlerin hür ve adil yapılacağına dair ellerinden geleni yaptıklarını söylemişti. Peki o zaman neden seçimler bir yıl öne alındı? Muhalefet partileri ve adaylarının kayıtlarının tamamlanması için yeterince zaman tanınmadı. Sürekli engellerle karşılaşan bu adayların parlamentoya girmek için çok yüksek olan yüzde 7 barajını aşmaları zaten imkansızdı. Kazakistan ayrıca basın özgürlüğü konusunda da en alt sıralarda yer alıyor. Petrol ve doğalgaz zenginliği Kazakistan’ın ekonomik büyümesini körükleyen bir etken, ancak ekonomik büyüme anlamlı siyasi reformlarla desteklenmiyor. Nazarbayev iktidar koltuğunda kalmak için elinden geleni yaptığı sürece Kazakistan yanlış yolda ilerlemeye devam edecek.’

XS
SM
MD
LG