Erişilebilirlik

16 Mart Amerikan Basınından Özetler


Boston Globe Japonya’daki nükleer krizle birlikte Amerika’nın da kendi nükleer santrallerinin durumunu gözden geçirmesi gerektiğini belirtiyor. Gazete şöyle diyor:

‘Normal şartlar altında nükleer güç, bir ülkenin enerji kaynaklarının istikrarlı parçalarından biri olabilir. Ancak Japonya’daki Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki gelişmeler faciayla sonuçlandı. İşçiler ölüm pahasına kendi yaşamlarını ortaya koyuyor, binlerce kişi bölgeyi terk ediyor. Felaketin çevreye verdiği zarar çok uzun yıllar süreceğe benziyor. Bu nedenle Amerika’nın kendi nükleer santrallerinin güvenliğini çok dikkatli şekilde gözden geçirmesi gerekiyor, özellikle de Massachusetts eyaletindeki Pilgrim Nükleer Santrali gibi hükümetten ruhsatının uzatılması talebinde bulunan santrallerin durumunun iyi değerlendirilmesi şart. Obama Yönetimi nükleer enerji rönesansına ısınmaya başlamıştı. Ancak Japon yetkililer tsunami felaketinden sonra nükleer reaktörlerde nelerin yolunda gitmediğini iyice anlayana kadar Amerikan Hükümeti’nin yeni nükleer santrallere verilecek federal kredi garantilerini dondurması gerekir. Japon halkı, nükleer santrallerinin güvenli olduğuna inanıyordu. Ancak güvenlik konusunda verilen garantiler boş çıktı. Aynı durumun Amerika’da da yaşanmasına kesinlikle izin verilmemeli.’

Christian Science Monitor, Başkan Obama’nın Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında zor seçimlerle karşı karşıya olduğunu bildiriyor. Libya ve Bahreyn’de silahlı güçlerin kullanılmasının, uçuş yasağı uygulanıp uygulanmaması gerektiği sorusunun ve petrolün oynadığı rolün Başkan Obama’nın atacağı adımları zorlaştıracağını öne süren gazete, istikrar sağlamanın demokratik ortamda daha kolay olduğunu, Başkan Obama’nın kararlarını alırken bu ilkeyi kendine rehber olarak alması gerektiğini bildiriyor. Yazının devamı şöyle:

‘Tunus ve Mısır’da gerçekleşen devrimler geriye dönüp baktığımızda oldukça kolaydı. Ancak Libya ve Bahreyn’de durum, netlik kazanmış değil. Başkan Obama ve Batı dünyasının yapacağı seçimler daha zorlu olacak. Bu ayaklanmalarda güç kullanılıyor olması durumu zorlaştırıyor. Uluslararası toplum uçuş yasağı konusunda farklı görüşlere sahip. Almanya ve Amerika bir başka Müslüman ülkede savaşa girme tehlikesinden korkuyor. Son kamuoyu yoklamaları Amerikalıların üçte ikisinin Afganistan’ın savaşmaya değer olmadığını, yüzde 63’nünse Amerika’nın Libya’ya müdahale etme sorumluluğu olmadığını düşündüğünü gösteriyor. Amerika’nın bir askeri üssünün bulunduğu Bahreyn’deyse olağanüstü hal ilan edildi. Ülkedeki Sünni-Şii bölünmesi durumu daha da zorlaştıran bir faktör. Libya’daysa Washington’un işini kabilelerarası bölünme zorlaştırıyor. Bu ülkelerin halkları sabırlı olacak mı? Rejimler gerçekten değişecek mi? Peki ya ayaklanmaların silah zoruyla bastırılması ne sonuçlar doğuracak? Bu sorular Obama’nın Ortadoğu’ya ilişkin alacağı kararlarda büyük rol oynayacak.’

Washington Post ise Başkan Obama’nın iki hafta önce ‘Kaddafi artık çekilmeli’ dediğini ancak Kaddafi’nin bu mesajı hala almadığını öne sürüyor. Gazete, Bahreyn’deki gelişmelerle Ortadoğu’da demokrasi yanlılarını bastırma girişimlerinin ivme kazanması karşısında Başkan Obama’nın hala bir strateji geliştirmediğini öne sürüyor ve şöyle diyor:

‘Amerika, müttefikleriyle birlikte hareket ederek Kaddafi’ye karşı yaptırımlar uygulamayı tercih etti. Uçuş yasağı uygulaması ve direnişçilere silah yardımı konusundaysa, Obama Yönetimi, Birleşmiş Milletler, NATO, Afrika Birliği ve Arap Birliği’nin somut desteğinin alınması yönünde ısrarcı. Obama’nın bu konudaki kaygılarını anlıyoruz. Ancak Kaddafi’nin ordusu zayıf. Libya halkıysa değişime susamış. Kaddafi’nin elde edeceği zafer Amerika açısından büyük riskleri beraberinde getiriyor. Güçlenen bir diktatörün Batı’nın çıkarlarına karşı düşmanca yaklaşım sergilemesi olasılığı çok yüksek. Ancak Amerika’nın liderliği olmadan uluslararası toplumun bir adım atmayacağı açıkça görülüyor. Tarihi bir değişime ön ayak olma fırsatı kaçmak üzere olabilir.’

XS
SM
MD
LG