Washington Post yazarı Jackson Diehl, Türkiye’nin hala bir müttefik olup olmadığını sorguluyor. Yazar, WikiLeaks İnternet sitesinin açıkladığı belgelere göre bu sorunun Washington’un da kafasını karıştırdığını belirtiyor:
“Eski Büyükelçi Eric Edelman, Erdoğan’ı iğneleyici bir biçimde otoriter ve yalnız biri olarak tanımlıyor. Büyükelçi James Jeffrey, Erdoğan’ın İsrail’den nefret ettiğini ve bölgesel güç çabasının hiçbir başarı kazanmadığını kaydediyor. Ancak raporlarda Erdoğan’ın siyasi yeteneklerinden ve Türkiye’nin Lübnan, Pakistan ve hatta Suriye’deki rolünden övgüyle söz ediliyor. Aslında Erdoğan, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah gibi rakipleriyle kıyaslandığında, Arap sokaklarının kahramanı olmak için daha cazip görünüyor. Son tahlilde Türkiye, Avrupa ticaretine ve yatırımına bağımlı bir ülke… Demokratik bir Irak’ı, nükleer silahı olmayan bir İran’ı ve Afganistan’da NATO’nun başarılı olmasını istiyor. İsrail’in varlığını tanıyor. Aslında Türkiye gerçek bir demokratik Müslüman ülke… Bu da onu alışılagelenlere kıyasla daha zor bir müttefik yapıyor.”
Los Angeles Times Pew Araştırma Merkezi’nin yedi Müslüman ülkede yürüttüğü İslam ve politika başlıklı araştırmanın sonuçlarını yayınlıyor. Haberde, Türkiye’ye ilişkin ilginç sonuçlara yer veriliyor:
“En çelişkili sonuçlar Türkiye’den geldi. Ankete katılanların sadece yarıdan biraz fazlası, İslam’ın siyasetteki rolüne ilişkin olumlu düşünceler bildirdiler. Türkiye son yıllarda laik siyasi sistem ile giderek daha da coşkulu hale gelen Müslüman nüfus arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Ankete katılanlar Müslümanların büyük bir kısmı, özellikle de yükselen muhafazakar dalga karşısında kendilerini tehdit altında hissedenler, kendi ülkelerinde kökten dincilik ile modernleşme yanlıları arasında bir mücadele yaşandığını belirttiler. Bu yönde görüş bildirenlerin çoğu, kendilerini modernlik yanlısı olarak tanımladılar. Türkiye’de bu oran % 74’ü bulurken, Lübnan’da % 84’e ulaştı. Pakistan ve Türkiye gibi, Filistin davasıyla güçlü tarihi, kültürel ve siyasi bağları olmayan ülkelerde, Hizbullah ve Hamas’a olumsuz bakanlar çoğunlukta...”
USA Today bütçe açığını azaltmak için kurulan komisyonun hazırladığı raporun, komisyonda yeterli oyu alamadığını hatırlatıyor. Gazete, şimdi mali reform için en önemli görevin Obama’ya düştüğünü vurguluyor:
“Tarih bize, başkanın liderliği olmadan bütçe konusunda hiçbir ciddi uzlaşma gerçekleşmediğini gösteriyor. Obama’nın böyle bir liderlik gösterip göstermeyeceğini, Şubat başında bütçe tasarısını açıkladığında göreceğiz. Şu ana kadar Obama’nın kendi kurduğu komisyona verdiği destek çok sınırlı oldu. Obama, komisyonun önerilerinin, üzerinde çalışılacak unsurlar içerdiğini söylemekle yetindi. Komisyon üyeleri, bütçeyle ilgili samimiyetsiz ve cansız açıklamaların gerçekten öze dönük bir tartışmaya dönüştürülmesi için bir fırsat yarattılar. Ancak bu fırsatın değerlendirilmesi, başkanın bu konuda gerekli iradeyi göstermesine bağlı…”
Boston Globe 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da yapılması kararının ardından ciddi şüphelerin dile getirildiğini hatırlatıyor. Ancak gazete, Katar hükümetinin stadyumlara çevre dostu klimalar takma kararını destekliyor:
“Katar, 12 yeni stadyum inşa edecek ve bu stadyumları yeşil klimalarla soğutacak. Bu karar çelişkili gibi görünse de, yenilenebilir enerji konusunda önemli bir dönüm noktası olabilir. Sistem, topladıkları güneş enerjisini depolayabilen ve stadyumların üzerine yerleştirilecek kolektörlerden oluşuyor. Stadyumlar kullanılmadığında ise, toplanan enerji Katar’ın elektrik şebekesine aktarılacak. Böylesine şaşırtıcı bir kararı haklı çıkartmak için yeşil enerjinin kullanılması garip gelebilir. Ne var ki, bu yöntemle Katar, sadece dünya kupasına iyi bir ev sahibi olacağını değil, aynı zamanda yenilenebilir enerji konusunda da öncü olabileceğini gösterebilir.”