LONDRA —
Irak’ta yapılan seçimler, Ortadoğu’nun istikrarı konusunda kaygı duyan Avrupa ülkeleri açısından önemli etkilere yol açabilir. Ancak Avrupalı liderler Irak’tan daha farklı sorunlara yoğunlaşmış durumda. Üstelik Irak’la ilgilenseler bile, bu ülkedeki gidişatı değiştirebilecek güce sahip değiller.
Irak’ta uzun süredir devam eden etnik ve mezhepsel rekabet, son seçimlerle kanlı biçimde kendini gösterdi. Ülkede kutuplaşma iyice artmış durumda. Geçen Eylül’deki bir saldırıda üç oğlunu birden kaybeden bir Irak vatandaşı da durumu daha iyi özetleyemez: “Bundan böyle ne bir Sünni Iraklı Şii adaya, ne de Şii bir Iraklı Sünni bir adaya oy verir. Bu artık kaçınılmaz bir gerçek.”
Tüm bu gerginliğe rağmen seçim süreci devam ediyor. Seçimde güvenliğin sağlanması için güvenlik kuvvetleri oylarını önceden kullandı.
Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin, Saddam Hüseyin’i devirip binlerce asker kaybettiği ve demokratik bir sistem inşa ettiği Irak’ta yaşananlar önemli bir dönemece gelindiğini gösteriyor.
Son yabancı askerin Irak’ı terk etmesinden iki yıl sonra Batılı liderlerin en önemli dış gündemi Irak ve diğer Arap ülkelerindeki iç gelişmeler değil, ama Ukrayna, NATO ittifakının geleceği ve İran’la nükleer görüşmeler.
Myriam Benraad, “Ben bölgenin tamamen unutulduğunu söyleyemem, ama şu anda Avrupalılar için önceliğe sahip değil,” diyor.
Paris’teki Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde Ortadoğu uzmanı Myriam Benraad, Skype üzerinden sorularımızı yanıtladı: “Avrupa devletlerinin politikaları tarihi bir kriz içinde. Eğer demokratik reformları destekleme yönündeki prestijini korumak istiyorsa, Avrupa bölgesel politikalarını canlandırmak zorunda.”
Benraad, Avrupa devletlerinin Iraklı liderleri etkilemesinin daha az bürokratik olmaktan ve ekonomik sorunlara daha az odaklanmaktan geçeceğini, üst düzey liderlerin demokrasi ve insan hakları gibi konulara daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini söylüyor: “Avrupa’nın olaylara nüfuz etme, müdahale etme kapasitesi var mı? Eskisi gibi olduğunu söyleyemem.”
Batılı liderler, Mısır’ın önce diktatörlükten İslamcı bir hükümete, ardından yeniden diktatörlüğe kayışına; Suriye’deki iç savaşa ve Devlet Başkanı Beşar Esat’ın yeniden yükselişine; Amerika’nın başlattığı Ortadoğu barış girişimini bozan Filistinliler’in yeni bir siyasi ittifak kurmasına engel olamadı.
Uzmanlar, hem bölgesel gelişmelerde yaşanan hayal kırıklığı, hem de öne çıkan diğer konuların, Batılı yetkilileri Ortadoğu’da kontroldan çıkan olayları önlemek yerine, yapıcı bir varlık gösterebilmek için potansiyel fırsatları değerlendirmeye ittiğini söylüyor.
Irak’ta uzun süredir devam eden etnik ve mezhepsel rekabet, son seçimlerle kanlı biçimde kendini gösterdi. Ülkede kutuplaşma iyice artmış durumda. Geçen Eylül’deki bir saldırıda üç oğlunu birden kaybeden bir Irak vatandaşı da durumu daha iyi özetleyemez: “Bundan böyle ne bir Sünni Iraklı Şii adaya, ne de Şii bir Iraklı Sünni bir adaya oy verir. Bu artık kaçınılmaz bir gerçek.”
Tüm bu gerginliğe rağmen seçim süreci devam ediyor. Seçimde güvenliğin sağlanması için güvenlik kuvvetleri oylarını önceden kullandı.
Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin, Saddam Hüseyin’i devirip binlerce asker kaybettiği ve demokratik bir sistem inşa ettiği Irak’ta yaşananlar önemli bir dönemece gelindiğini gösteriyor.
Son yabancı askerin Irak’ı terk etmesinden iki yıl sonra Batılı liderlerin en önemli dış gündemi Irak ve diğer Arap ülkelerindeki iç gelişmeler değil, ama Ukrayna, NATO ittifakının geleceği ve İran’la nükleer görüşmeler.
Myriam Benraad, “Ben bölgenin tamamen unutulduğunu söyleyemem, ama şu anda Avrupalılar için önceliğe sahip değil,” diyor.
Paris’teki Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde Ortadoğu uzmanı Myriam Benraad, Skype üzerinden sorularımızı yanıtladı: “Avrupa devletlerinin politikaları tarihi bir kriz içinde. Eğer demokratik reformları destekleme yönündeki prestijini korumak istiyorsa, Avrupa bölgesel politikalarını canlandırmak zorunda.”
Benraad, Avrupa devletlerinin Iraklı liderleri etkilemesinin daha az bürokratik olmaktan ve ekonomik sorunlara daha az odaklanmaktan geçeceğini, üst düzey liderlerin demokrasi ve insan hakları gibi konulara daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini söylüyor: “Avrupa’nın olaylara nüfuz etme, müdahale etme kapasitesi var mı? Eskisi gibi olduğunu söyleyemem.”
Batılı liderler, Mısır’ın önce diktatörlükten İslamcı bir hükümete, ardından yeniden diktatörlüğe kayışına; Suriye’deki iç savaşa ve Devlet Başkanı Beşar Esat’ın yeniden yükselişine; Amerika’nın başlattığı Ortadoğu barış girişimini bozan Filistinliler’in yeni bir siyasi ittifak kurmasına engel olamadı.
Uzmanlar, hem bölgesel gelişmelerde yaşanan hayal kırıklığı, hem de öne çıkan diğer konuların, Batılı yetkilileri Ortadoğu’da kontroldan çıkan olayları önlemek yerine, yapıcı bir varlık gösterebilmek için potansiyel fırsatları değerlendirmeye ittiğini söylüyor.