Erişilebilirlik

Dolardaki Artış Sonrasında Merkez Bankası Faiz Yükseltir mi?


Haziran ve Temmuz aylarını yatay seyirde geçiren Dolar/TL kuru, 6 Ağustos’ta tarihi zirve olan 7,25’i aşarak neredeyse her hafta yeni bir zirve gördükten sonra 10 Eylül’den bu yana her iş günü yeni rekor kırdı ve bugün 7,68’i aştı.

Türk Lirası'nın ABD Doları karşısında yılbaşından bu yana uğradığı değer kaybı ise yüzde 28’i geçti.

Yalnız Amerikan para birimi değil, Euro da artışını sürdürüyor. Bugün bankalar arası piyasada 8,99 TL’yi gören Avrupa Birliği para birimi Euro, serbest piyasada 9 TL’nin üzerinde fiyatlarla işlem görüyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında yüzde 24 olan ‘‘politika faizi’’ olarak bilinen repo ihale faizini kademeli olarak indirmeye başlayan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 2020 yılının Mayıs ayında, politika faizini yüzde 8,75’ten yüzde 8,25’e çektikten sonra Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında faizi sabit tuttu.

Peki, dövizde sürekli artışın olduğu bir süreçte, Perşembe günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz oranında bir değişiklik olabilir mi?

Prof. Güneş: ‘‘3-4 puan faiz artışına piyasalar hızlı reaksiyon verir ama ben o ışığı göremiyorum’’

Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hurşit Güneş, Merkez Bankası’nın daha fazla gecikmeden faiz artışına gitmesi gerektiğini söylerken bugünkü siyasi konjonktürde bunun çok kolay olmayacağını da dile getirdi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Prof. Güneş, ‘‘Belli bir sınır içinde dalgalanmasına izin versek de döviz kurunu ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ bir halde bırakamayız. Hükümetin faiz artışına karşı olduğu sır değil ama Merkez Bankası özerkliği ele geçirip - ben o ışığı görmesem de - herkesi şaşırtarak faizi yükseltip likiditeyi daha da sıkılaştırsa piyasa çok hızlı reaksiyon verebilir. Türk Lirası çabucak değer kazanabilir. Yani 300-400 baz puan artışa giderse (yüzde 8,25 olan politika faizini yüzde 11,25 ya da yüzde 12,25’e çekerse) enflasyon konusunda da önemli bir adım atmış olur. Tabii uluslararası bir anlaşma da mesela Çin’le yapılacak bir swap anlaşması da elini güçlendirir. Bu dışarıya karşı da güçlü bir sinyal olur. Bir de her gün mesela 10 milyon dolarlık döviz satışları yapabilir. Bu ayda 300 milyon dolar eder ki rezervlere zarar da vermez. Böylelikle Merkez Bankası, kurdaki oynaklıktan rahatsızım mesajı vermiş olur. Geç yapılan faiz hamlesinin etkisi az olur, ya da çok yüksek bir artış gerektirir ki o zaman daha zarar verici olacaktır’’ dedi.

Merkez Bankası’nın faizde değişikliğe gitmeyeceği yönünde beklentiyse oldukça yaygın.

Prof. Ulusoy: ‘‘Faiz artışı dolardan kaçışa yol açmalı ama ben bunun olmayacağına garanti veririm’’

Yeditepe Üniversitesi’nden Veysel Ulusoy da bu görüşteki ekonomistlerden biri. Ancak Ulusoy’a göre, sınırlı bir artışın dahi piyasada ciddi bir etki oluşturması mümkün değil.

VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Prof. Veysel Ulusoy, ‘‘Merkez Bankası’nın politika faizi, Mayıs ayından bu yana yüzde 8,25 ama geç likidite penceresi yüzde 11,25. Serbest piyasada ise faiz yüzde 14 düzeyinde. Gecelik repo faizinin kağıda yazılmasının aslında bir anlamı yok. Bugün tartışmamız gereken konu, Merkez Bankası’nın faiz artışına gidip gitmeyeceği değil, bu faize kimin nasıl tepki vereceğidir. Bunu tartışmalıyız. Böyle bir artış büyümeye yansır mı? Yansırsa nasıl yansır? Tüketici harcamaları nasıl gelişir? Tasarruf artar mı? Normalde ne olması lazım? Faiz artışında TL mevduatlarının yoğunlaşması ve dolarizasyonun son bulması yani dolardan kaçış olması lazım gelir. Ama bunun olmayacağını ben bugünden garanti ederim. Çünkü makro dengeler o kadar bozuk ki. Enflasyon veri setinin sorgulandığı, Tüketici Güven Endeksi’ndeki sorun kalemlerinin bir anda değiştirildiği bir dönemdeyiz. Bunlar güvensizlik yaratıyor’’ dedi.

Prof. Ulusoy: ‘‘Orta vadede enflasyonun kontrol edilememe olasılığı var’’

Dün dört alt endeksten ikisinin güncellemesiyle TÜİK Güven Endeksi’nin 79,4’ten 82,0’a çıkması sonrası, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ‘‘Veriler iyi geliyor. Yılı tahminlerden iyi bir noktada tamamlayacağız inşallah’’ yorumunda bulundu.

Hükümetin 2020 yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 8,5. Ancak enflasyonun görece düşük seyrettiği yaz aylarını yüzde 11,77 enflasyonla kapatan Türkiye’nin, sonbahar aylarında makası kapatması mümkün mü?

Prof. Ulusoy, ‘‘Ben neredeyse 25 yıldır orta vadeli programları takip ederim. Buralardaki hedeflerin tutturulduğuna pek şahit olmadım. Merkez Bankası’nın bu yılki faiz hedefi yüzde 5. Bunun tutturulamayacağı açık. Hedeften sapmalar olduğu görülüyor. Bunun da ötesinde ben enflasyonun kontrol edilememe olasılığı olduğunu düşünüyorum. Bir araştırma grubu olarak biz oluşturduğumuz veri setiyle her gün, günlük enflasyon oranını açıklamaya başladık. 1 Eylül’den bugüne üç haftalık enflasyonun, çift hanelerde olduğunu gördük. Sloganvari bir yönetimle, kalem ve kağıtla veri seti oluşturmak maalesef sahte bir zenginlikten başka bir şey getirmez’’ dedi.

Prof. Güneş: ‘‘Tüketici Güven Endeksi hala karamsar, Akdeniz’de gerilim ve Corona pandemisi sürüyor’’

TÜİK’in açıkladığı Tüketici Güven Endeksi’ndeki değişiklikleri incelemediğini ancak verilerin bir iyileşmeden ziyade karamsarlıkta, nispi bir düşüşe işaret ettiğini vurgulayan Profesör Güneş, veri setlerinde şeffaflık olmamasının güvensizlik yarattığını, salgın ve siyasi gerilimlerin de dövizi yükselttiğini belirtti.

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Güneş, ‘‘Güven endeksi yükseliyor deniyor da hala 80’de. 100’ün altı karamsarlık demek. Durum şu; tüketici daha çok karamsardı biraz daha az karamsar oldu. Bu da hala karamsarlık sürüyor demek. Peki, neden böyle? Döviz kuru, Ağustos’ta sıçradı, Doğu Akdeniz’de gerilim hala sürüyor ve pandemi hala tehlikeli pozisyonunu koruyor. Şu anda bu durumda değişiklik yok. Bu arada TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri de güvenilir bulunmuyor. Çünkü vatandaşa çarşıda pazarda açıklanandan daha farklı bir enflasyon veriyor. O zaman TÜİK bu fiyatları hangi kurumlardan aldığını açıklamalı ve daha şeffaf olmalı ki güven geri gelsin. Döviz kurundaki yükselişe gelirsek, Türkiye 2020 yazında döviz gelirlerinin önemli bir kısmını yitirdi. Türkiye’nin turizm gelirleri pandemi kaynaklı ciddi bir düşüş yaşadı. Ayrıca Türkiye’den yabancı çıkışı başladı. Yabancılar borsada satıp, bir miktar da kısa vadeli TL piyasasında, TL’den dövize dönüş yapıp çıktılar. Bir de şu var; 2020 başından beri gerek tüzel kişiler gerek özel kişiler 24 milyar tutarında dolar satın aldı. Tüm bunlar dövizi yükseltti. Türkiye’nin özel ve kamu olarak toplam 430 milyar dolar dış borcu olduğunu da hatırlamak gerek’’ diye konuştu.

STÜDYO VOA

EKOTÜRK Stüdyo VOA
lütfen bekleyin
Embed

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG