Amerikan basını dün Başkan Trump'ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösterdiği Yargıç Brett Kavanaugh ve Kavanaugh'yu 36 yıl önce kendisine cinsel saldırıda bulunmakla suçlayan psikoloji profesörü Christine Blasey Ford'un Senato Adalet Komisyonu'nda verdikleri ifadelerin ayrıntılarına geniş yer ayırıyor.
Washington Post'ta yayınlanan Dan Balz imzalı haber, Kavanaugh'nun onay sürecinin partizan bir kavgaya dönüştüğü ve Kavanaugh Anayasa Mahkemesi üyesi olsa da olmasa da, bu sürecin Washington'un üzerinden uzun süre çıkmayacak bir leke bıraktığı yorumunda bulunuyor. Balz, günümüzün partizan siyasi ikliminde Anayasa Mahkemesi'ne atanacak üyelerin seçiminin toplumdaki kutuplaşmaları derinleştireceğini yazıyor. Yazar, ilk ifadeyi veren Ford'un açılış konuşmasında gerek komisyonun gerekse tüm toplumun önünde olmaktan korktuğunu söylediğini, ancak son derece sakin, güçlü, açık, dikkatli ve inandırıcı bir ifade verdiğini kaydediyor. Balz, Yargıç Kavanaugh'nun ifadesinin ise partizan söylemlerle dolu olduğunu yazıyor. Bunun en açık kanıtı, Kavanaugh'nun, onay sürecini, Demokrat Partililer'in kendisine karşı giriştiği ”eşgüdümlü karakter suikasti” olarak tanımlaması. Kavanaugh'nun, ”Son iki haftadır süren çabalar, Başkan Trump ve 2016 seçimlerine yönelik öfkenin körüklediği, iyi hesaplanmış ve hazırlanmış siyasi bir plan. Yargı sicilimle ilgili olarak haksız şekilde korku uyandırdılar, Clinton'lar adına intikam almaya giriştiler,” şeklindeki sözleri de Balz'a göre oturumun siyasi bir havaya sokulmasının net örnekleri.
New York Times ise yayınladığı ”Brett Kavanaugh Neden İnandırıcı Değildi” başlığını taşıyan başyazısında Christine Blasey Ford ve Brett Kavanaugh'nun verdikleri ifadelerin tarz ve tutum açısından birbirinden çok farklı olduğunu kaydediyor. Başyazı şöyle devam ediyor: ”Ford'un sakin, ağırbaşlı ve haysiyetli olduğu anların tam tersine Kavanaugh kavgacı ve parlamaya hazırdı. Ford her soruya tam olarak yanıt vermeye istekliydi, hatta komisyona yeterince yardımcı olup olmadığı konusunda kaygı içindeydi. Kavanaugh ise bazı senatörlere karşı açık bir şekilde küçümseyici davrandı. En önemlisi ise Ford'un inandırıcı ve sarsılmaz göründüğü anların tersine Kavanaugh'nun bazı sorulara kaçamak yanıt vermesi, inandırıcılığının sınırlarını zorlamasıydı. Açılış konuşmasının yarım saatini Senato'daki Demokratlar'a ve sol kanada adını, kariyerini, ailesini ve hayatını mahvettikleri gerekçesiyle öfkeyle çıkışarak geçirdi. Kavanaugh'nun öfkesi, masum olduğuna inandığı düşünülürse anlayışla karşılanabilir. Ancak bu öfke aynı zamanda tüm ülkeyi bir yargıç olarak doğru tutumu sergileyeceğine inandırmaya çalışan biri açısından tedirginlik verici. Kavanaugh'nun Adalet Komisyonu'ndaki Demokrat Partili senatörlere yönelik saygısızlığı ise açık görüşlü ve adil olup olmayacağı hakkında soru işaretleri uyandırıyor ve onyıllar boyunca mahkemede Cumhuriyetçiler'in savaşçısı olabileceğini akıllara getiriyor.”
Los Angeles Times ise dünkü oturumla ilgili olarak ”Anayasa Mahkemesi'nde Kendine Acıyan, Öfke ve Nefret Dolu Birisini Gerçekten de İstiyor muyuz?” başlıklı, Robin Abcarian imzalı bir makaleye yer veriyor. Abcarian, Ford'un saygılı, sakin ve ciddi, Kavanaugh'nun ise yer yer gözyaşı dolu, saldırgan açıklamalarını dinledikten sonra Ford'un inandırıcı, Kavanaugh'nun ise inandırıcılıktan uzak olduğunu söylemekten başka çare kalmadığını yazıyor. Yazar şöyle devam ediyor: ”Kavanaugh, Amerikan Anayasa Mahkemesi'nde hayat boyu sürecek göreve uygun aday değil. Bunun nedenleri kendine acıyan tavrı ve öfkesi. Senato Adalet Komisyonu'ndaki Demokratlar'ı Clinton'lar ve solcu muhalifler için intikam peşinde olmakla suçlaması. Demokrat Senatör Amy Klobuchar'ın hiç kendinden geçecek kadar sarhoş olup olmadığı sorusuna alaycı bir şekilde, ”Bilmem, peki ya siz?” diye yanıt vermesi. Ford'un suçlamalarının FBI tarafından soruşturulmasını isteyip istemediği sorusuna açık ve net yanıt vermeyi reddetmesi. Kavanaugh'nun öfkesi, abartarak iddia ettiği gibi hayatının ve ailesinin cinsel saldırı suçlaması yüzünden zarar gördüğünü söyleyen biri için anlayışla karşılanabilir. Ancak bu tür tavırları özellikle kadınların hayatı üzerinde çok fazla kontrolu olan Anayasa Mahkemesi'ne üye olacak birinden beklemiyoruz ve bu tavırları hak etmiyoruz.”