Erişilebilirlik

Fransa Ruanda Soykırımındaki Rolünü Araştırıyor


Ruanda, Nisan 1994’te başlayan ve 100 gün boyunca, yaklaşık 1 milyon Tutsi’nin, Hutiler tarafından katledildiği soykırımın 25’inci yılını anıyor. Ruanda'yı soykırımdan kurtaran Cumhurbaşkanı Paul Kagame, ülke tarihinin en karanlık sahnesini oluşturan 7 Nisan’ı ulusal yas günü ilan etti. Ruanda hükümeti tarafından soykırımı planlamakla suçlanan Fransa’nın Cumhurbaşkanı emmanuel Macron da, her yıl 7 Nisan’da "Ruanda Soykırımı’nı anma günü" ilan etti. Macron, Fransız devletinin soykırımın ortağı olduğu iddialarının araştırılması için de Tarihçiler Komisyonu kurdu.

Ruanda'da Hutular'ın Tutsiler’i katlettiği katliamın 25'inci yıldönümü, Başkent Kigali’deki törenlere anıldı. Cumhurbaşkanı Paul Kagame, 30 kadar devlet başkanını törenlere davet etti, ancak yaklaşık 10 devlet başkanı katıldı. Törenler, Cumhurbaşkanı Paul Kagame ve eşi, Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Musa Faki Mahamat ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in katılımıyla yakılan hatıra meşalesinin ateşlenmesiyle başladı. Meşalenin ateşini sembolik olarak o yıl doğan ve bugün 25 yaşında olan, 'soykırım sonrası nesli' temsil eden 3 genç taşıdı. Meşale, 100 gün boyunca sürecek ulusal yas için, 100 gün boyunca yanmaya devam edecek.

Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, 1 hafta sürecek anma törenleri ile 100 günlük ulusal yas sürecini, törendeki konuşmasıyla başlattı. Ardından katliamda yaşamını yitiren 250 bin kişinin yattığı Gisozi mezarlığına çelenk konuldu, şarkılar söylendi, mumlar yakılarak yaşamını yitirenler anıldı.

Törenlere Kongo, Nijer, Çad, Cibuti devlet başkanlarının da aralarında bulunduğu pek çok Afrika lideri katıldı. Konuşması merakla beklenen Cumhurbaşkanı Paul Kageme "1994’te yalnızca cesetler vardı, şimdi ışıklar altındayız. Nasıl bu noktaya ulaştık ? Artık Ruandalılar bir aile. Hiçkimse ve hiç birşey artık, bir Ruandalı’yı öbürüne karşı getiremeyecek. Bu bizim kararlı hedefimizdir. 25 yıl sonra hepimiz hala buradayız, yaralı, kalbi kırık ama yenilmeden bir aradayız" dedi. Soykırım işlediklerini kabul eden eski sorumlulara ve katılan devlet başkanlarına teşekkür eden Kagame, "Ruanda’ya acı çektirmek isteyenlere sesleniyorum. Kimse bunu artık başaramayacak. Bunu yapmalarına izin vermeyeceğiz. Biz artık birlik içinde büyük bir güç olduk ve kimse bizim gücümüzü küçümsemesin" diye konuştu.

Belçika başbakanı özür diledi

Törende konuşan Belçika Başbakanı Charles Michel ise, 1994’de uluslararası toplumun büyük hatası olduğunu kabul ederek Ruanda halkından ülkesi adına özür diledi : "Burada tarihteki hatasını gözlerinizin içine bakarak, olanlarda kendi payını ve sorumluluğunu kabul etmek isteyen bir ülke adına konuşuyorum. Ülkem adına sizden özür diliyorum. Burada yaşananlar uluslararası toplumun bir başarısızlığıdır."

Soykırıma karşı Mücadele Ulusal Komisyonu Başkanı Jean-Damascene Bizimana, uluslararası toplumun soykırımdaki rolüne parmak basarak, "Her türlü işarete rağmen, kimse kılını kıpırdatmadı. Şimdi de suçluları iade etmeyi ya da yargılamayı reddediyorlar. Bu ülkelerden bazılarında soykırımcılar rahatça yargılanmadan yaşamlarını sürdürüyorlar" diyerek isim vermeden Fransa’yı hedef aldı.

Charles Michel gibi anma törenlerine katılarak özür dilemesi beklenen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, 'gündeminin yoğun olması' nedeniyle törenlere katılamayacağını bildirdi. Macron, törenlerden 2 gün önce,Cuma günü, Ruanda soykırımı ve Fransa'nın rolü konusunda bir açıklama yaparak, bundan böyle soykırım ididası ile Fransa’da bulunan kişiler hakkında adalet mekanizmalarının güçlendirileceğini taahhüt etti.

Fransa 7 Nisan’ı anma günü ilan etti

Fransa Cumhurbaşkanı Macron'u törende, soykırımdan sağ olarak kurtulmayı başaran Ruanda asıllı iktidar partisi milletvekili Herve Berville temsil etti. Ancak Elysee Sarayı’ndan törenlerin başladığı anda yaptığı bir açıklama ile, Ruanda halkı ile dayanışma duygularını açıklayan Macron, 7 Nisan’ı Fransa’da da Tutsi soykırımını anma günü olarak ilan ettiğini açıkladı. Macron, soykırımın 25’inci yıldönümü dolayısıyla, "Fransa’nın soykırımdaki rolünün belirlenmesi için" bir Tarihçiler Komisyonu kurulacağını belirtti. Türkiye’nin "Ermeni soykırımı iddialarının" araştırılması için Fransa’ya önerdiğine benzer bir komisyon kuran Macron, tarihçilerin 1990-1994 yılları arasndaki gizli Fransız arşivlerini tarayarak Fransa’nın, soykırımdaki rolünün belge ve bilgilerle gün ışığına çıkması talimatını verdi. Soykırım anmalarından bir gün önce yapılan bu açıklama ilişkilerin yumuşaması için bir mesaj olarak değerlendirildi. Elysee’ye göre, tarihçiler Komisyonu, bilimsel bir çalışma yürüterek, Fransa’nın soykırımdaki rolüne ilişkin gölgede kalan detayları ortaya çıkarak.

Tarihçiler Komisyonu

Fransa’da bu konudaki iddia ve polemiklere son vermeyi hedefleyen Macron’un talimatıyla oluşturulacak komisyonda 8 tarihçi ve araştırmacı görev alacak. Araştırmacılara, önemli bölümü bilinen Fransız Dışişleri belgelerinin yanısıra Savunma Bakanlığı ve Fransız Dış İstihbarat birimi DGSE’ye ait belgeler de açılacak. Ayrıca, dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterand’a ait olan ve 2021’e kadar gizli kalması öngörülen belgeler de tarihçilerin araştırmasına açılacak. İki yıl boyunca çalışmasını sürdürecek olan Komisyon, sonunda bulgularını içeren bir raporu Macron’a sunacak. Rapor aynı anda kamuoyuna da açıklanacak.

Ruanda soykırımdan sağ kurtulanların kurduğu güçlü derneklerden İbuka’nın Fransa yöneticisi Marcel Kabanda, Cumhurbaşkanı Macron ile konuya ilişkin görüşmesinin ardından bu adımı, "Bir araştırma komisyonu kurulması güçlü bir jest. Şimdi bunun nasıl çalışacağını kontrol etmek lazım. Beklemek gerekiyor. Endişelerim var, çünkü genellikle bu tür adımlar hep hayal kırıklığı ile sonuçlandı" sözleriyle değerlendirdi.

Ruanda arşivlerinin açılması sözü, 2015 yılında, bir önceki Cumhurbaşkanı François Hollande tarafından da verilmişti. Ancak araştırmacıların çalışmaları, dönemin belgelerinin çoğunun 'gizlilik' engeline takılması nedeniyle sonuçlanamamıştı. Elysee bu sorunun aşılması için gizli belgeleri ‘öngörülen resmi tarihten önce yayımlamamaları’ koşuluyla tarihçilere açmayı kabul etti. Ancak iktidarın akademik dünyayı bölen bu konuda bölgeden, yani Ruanda’dan hiçbir uzmanı bu komisyona almaması, komisyonun bağımsızlığı konusunda eleştirilere neden oldu.

Elysee, buna paralel olarak, Fransa’daki soykırım suçlularının yakalanması ve yargılanabilmesi için polisin ve Paris Soykırım Mahkemesi’nin elinin güçlendirilmesine söz verdi.

25 yıl önce ne oldu?

Ruanda’da bugün hala yaraları kapanmayan olaylarda, Nisan ve Temmuz 1994 yılında 3 ay boyunca, BM’ye göre geneli Tutsi olan 800 bin kişi öldürüldü. Olaylar, Tanzanya’dan, isyancı milisler Ruanda Yurtseverler Cephesi (RYC) ile barış müzakerelerinden dönen Cumhurbaşkanı Juvenal Habyarimana’nın Falcon 50 tipi uçağının, nereden geldiği belirlenemeyen bir füze tarafından 6 Nisan 1994’te düşürülmesiyle başladı. Habyarimana’nın öldürülmesinden bir gün sonra, Hutu hükümetinin talimatıyla Tutsi soykırımı başladı.

Katliamlar, Ruanda Silahlı Kuvvetleri (FAR) ve Interahamwe Hutu milislerinin yanı sıra Tutsi karşıtı propagandayla kontrolden çıkan çok sayıda Hutulu sivil tarafından gerçekleştirildi. Yaklaşık 100 gün süren katliamlar sonucu 800 bin ila 1 milyon Tutsi katledildi. Soykırım, 4 Temmuz'da, Paul Kagame liderliğindeki Ruanda Yurtsever Cephesi'nin önderliğindeki Tutsi güçlerinin Kigali'ye girmesiyle sona erdi. O zamandan beri Ruanda'nın güçlü adamı olan Kagame, ülkesinin bu korkunç hafızayı aşması için çalışıyor.

Karanlıkta kalan sorular

Ruandalılar’ın hafızasına bir travma olarak kazınan olaylara ve Fransa'nın soykırımdaki rolüne ilişkin halen aydınlatılmayan pek çok soru işareti var. Ruanda soykırımı üzerine doktora tezi hazırlayan araştırmacı Florent Piton’a göre soykırım, 19’uncu yüzyıldan itibaren Almanlar’ın, ardından da Belçika’nın Ruanda’yı sömürgeleştirmesi sonrasında ortaya çıkan bir ırkçı akımın topluma yerleşmesi sonucu olarak ortya çıktı. Piton, "Batılı sömürgeci ülkeler, kendi topraklarında zaten mevcut olan ırkçı anlayışı Ruanda’da yaydı. Sömürgeci ülkeler için (Belçika ve Almanya) Tutsiler üstün ırktılar ve ülkeyi yönetmek bu ırkın hakkı idi. Aslında her ikisi de yoksul sınıfı temsil eden Hutu ve Tutsiler arasındaki bu yapay ırkçı ayrışma, sömürgeci ülkeler tarafından inşaa edildi" diye anlatıyor.

Bu ırkçı ideolojinin yayılması sonucu ayrımcılığa maruz kalan Hutular, 1959 yılında ayaklanarak, yüzlerce Tutsi’yi öldürdü ve binlercesinin de yurt dışına kaçmasına neden oldu. 1990’lı yılların başına gelindiğinde, komşu ülkelere kaçan sürgündeki Tutsiler, Ruanda’ya giriş yapmaya başladı. Bugünkü cumhurbaşkanı Paul Kagame başkanlığındaki Ruanda Yurtsever Cephesi (RYC), 1994 yılı Temmuz ayında tüm ülkenin kontrolünü aldı.

Kagame’nin soykırımın ortağı olmakla suçladığı Cumhurbaşkanı François Mitterand tarafından yöneltilen Fransa, Habyarimana rejimini destekliyordu. Ruanda yönetimi, Fransa’nın soykırıma rağmen rejimi desteklemeye devam ettiğini ve hatta Fransız askerlerinin geleceğin soykırım suçlularını eğittiği konusunda ısrar ediyor. İnsani yardım amacıyla BM şemsiyesi altında ülkede görev yapan Turkuaz operasyonunun amacından saptığı iddia ediliyor.

Aralarında Guillaume Ancel'in de bulunduğu pek çok eski Fransız subay, Fransız iktidarını Hutu rejimine RYC’nin durdurulması için askeri destek vermekle ve soykırımcılara karşı savaşanları durdurmakla suçluyor.

Üstelik cumhurbaşkanı Juvenal Habyarimana’nın Falcon uçağının mürettebatı Fransızlar’dan oluşuyordu. Ancak uçağı düşüren füzenin kaynağı hakkında pek çok soruşturma açılsa da sonuç alınamadı.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG