Türkiye ile Almanya arasında 1961 yılında yürürlüğe giren İşgücü Göçü Antlaşması’nın üzerinden elli yıl geçti. Bu tarih Türkiye’den yurtdışına, Almanya’dan ABD’ye, Avustralya’dan İsveç’e, Mısır’dan Kanada’ya çok sayıda ülkeye sayısı milyonları bulan insanın çalışmak, daha iyi koşullar altında yaşayabilmek için göçünün de tarih sayfalarındaki başlangıcı olarak kabul ediliyor. Türkiye'den büyük umutlarla ayrılarak Almanya'ya gelen ve adları 'gurbetçi' veya 'Almancı'ya çıkan Türk vatandaşlarının, bu ülkeye göç etmeye başlamalarının ardından geçen 50 yıl sonunda sayıları 3 milyona yaklaştı.
Almanya’daki en kıdemli Türk gazeteci olarak tanınan Ahmet Külahçı, yapılan tüm eleştiri ve olumsuz imaja rağmen, göç sürecinin bir başarı hikayesi olduğu görüşünde.
Türkler‘in Almanya’da nesilden nesile uyum sağladığını, ancak din, örf ve adetlerini korumaya özen gösterdiklerini belirten ve 31 zıldır gazetecilik yapan Hürriyet gazetesi Almanya muhabiri Ahmet Külahçı, Türkler‘in diğer göçmenlere kıyasla geldikleri ülkeye olan bağını da bununla açıklıyor.
Türklerin yaşadıkları ülkelere kültürlerini de götürdüklerini hatırlatan Külahçı, Almanya’da Türk kültürü dendiği zaman döner büfelerinin akla geldiğini, ancak bunun yetersiz kaldığını ve Türklerin artık tümüyle bu ülkenin bir parçası ve ev sahibi olduğunu savunuyor.
“Bundan 50 yıl önce çalışmak için Almanya'ya gelen Türk göçmenlerin her birinin ayrı hikayesi var” diyen Ahmet Külahçı, uyum konusunda Alman tarafının yaptığı baskının yanlış olduğunu, bu engebeli süreçte yaşanan sorunların doğal olarak ve zamanın akışı içinde çözüleceği görüşünde.
Göçün 50’nci yılı Almanya’da çok sayıda etkinliğe sahne oluyor. Konu Türkiye’de İstanbul ve Ankara’da da bugünlerde göçün kültürel, politik ve toplumsal yansımaları ağırlıklı; sergi, okuma, konferans, söyleşi ve tiyatro etkinlikleriyle gündeme getiriliyor.
