Washington Post, hafta sonunda California eyaletinde bir sinagoga düzenlenen, bir kişinin ölümüne, üç kişininse yaralanmasına yol açan saldırının dünyanın dört bir yanında dini kurumlara yönelik nefret içerikli şiddet olaylarının sonuncusu olduğunu yazıyor. Gazete, 11 Eylül 2001 terör saldırılarından ilham alan aşırılık yanlısı bireysel saldırganların sosyal medyanın sağladığı kontrolsüz özgürlüklerle gücünü pekiştirdiği yorumunda bulunuyor. Habere göre polis teşkilatları, teknoloji firmaları ve hükümet, insanları öldüren, toplumlara korku salan küçük terör grupları ve tek başına hareket eden bireysel saldırganları etkisiz hale getirmede yetersiz kalıyor. Dini kurumlara yönelik saldırıların sıklaşması ise siyasi kutuplaşmanın derinleştiği, sosyal medyanın denetimden yoksun olduğu ve siyasi ve dini kurumlara olan güvenin azaldığı günümüzde kaygı uyandırıyor. Gazetenin görüş aldığı Yahudi insan hakları örgütü Simon Wiesenthal Merkezi’nden Abraham Cooper, “psikiyatrik vaka” olarak kabul edilebilecek bazı kişilerin sosyal medyanın yaydığı nefret kültürünün ürünü olduğunu kaydetti. Cooper ayrıca Amerika’nın ideolojik düşmanı IŞİD’in savaş alanında mağlup edilmesine rağmen online pazarlama alanında hiçbir engelle karşılaşmadan faaliyetlerini sürdürdüğünü belirtti.
Washington Post ayrıca Amerika’da işlenen nefret suçlarındaki artışın Başkan Trump açısından siyasi riskleri de beraberinde getirdiğini yazıyor. Gazete, son olarak California’da bir sinagogun saldırı hedefi olmasının beyaz ırkçılığı 2020 başkanlık kampanyasının odak noktası haline getirdiğini kaydediyor. Habere göre eski Başkan Yardımcısı Joe Biden, 2020 yarışına gireceğini, Başkan Trump’ın 2017’de Charlottesville’deki ırkçı çatışmalara yönelik yorumlarını ve beyaz ırkçıları savunur nitelikteki sözlerini hedef alarak açıkladı. Gazete, Trump’ın bugün de Charlottesville’le ilgili söylemini savunmaya çalışmasının siyasi bir risk olduğu yorumunda bulunuyor. Gazetenin görüş aldığı Cumhuriyetçi strateji uzmanı Ryan Williams’a göre Trump’ın Charlottesville’deki şiddet eylemlerine yönelik yumuşak tavrı, başkanlığının en başarısız anlarından biriydi. Williams, Trump’ın Biden’ın tuzağına düşmemesi ve Charlottesville tartışmasını yeniden açmaması gerektiğini söylüyor. Başkanlığı döneminde beyaz ırkçılığın yükselmesi ise yeniden seçilme kampanyasına odaklanmaya başlayan Trump açısından sorun oluşturuyor. Trump, 49 Müslüman’ın yaşamını yitirdiği Yeni Zelanda cami saldırısıyla ilgili olarak beyaz ırkçılığın küresel bir tehdit olup olmadığı şeklindeki bir soruya, “Sanmıyorum, bu saldırıları düzenleyenler çok ciddi sorunları olan küçük bir grup insan,” diyerek yanıt vermişti.
New York Times ise Adalet Bakanı William Barr’ın bu hafta Temsilciler Meclisi Yargı Komisyonu’nda ifade vermeyi reddetmesi durumunda mahkeme kararıyla ifadesine başvurulması yoluna gidilebileceğini yazıyor. Habere göre Barr’ın bu hafta Kongre’deki oturuma katılmaması durumunda ortaya çıkacak kriz, Beyaz Saray ve Kongre’deki Demokratlar arasında uzun süredir devam eden çekişmeyi derinleştirebilir. Mueller raporunun açıklanmasından bu yana Trump’ın başkanlıktan azledilmesiyle ilgili tartışmaların Demokrat Parti içinde yeniden alevlenmesi, Barr’ın vereceği ifadenin önemini arttırıyor. Demokrat Kongre üyeleri, Trump hakkındaki azil sürecinin başlatılıp başlatılmaması konusunda ikiye bölünmüş durumda. Ancak Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, azil sürecini gündeme getirmeden önce Kongre’de oturumlar düzenleyerek durum değerlendirmesi yapmanın daha doğru olduğunu savunuyor. Adalet Bakanı William Barr’ın Mueller raporuyla ilgili ifadesinin alınması da Pelosi’nin planının bir parçası. Kongre’deki Demokratlar, Yargı Komisyonu üyelerinin geleneksel beşer dakikalık sorgulamasının yanı sıra Barr’ın Kongre üyelerinden daha deneyimli avukatların yapacağı yarım saatlik sorgulama sürecine katılmasını öngörüyor. Ancak Barr, avukatların sorularına da yanıt vermesi gereken bu formatın uygulanmasına karşı çıkıyor.