Milli Eğitim Bakanlığı, Bilim Kurulu’nun tavsiyesi üzerine ilk ve orta öğretim kurumlarının açılışını 21 Eylül’e kadar erteledi.
Bu kararla 18 milyonu aşkın öğrenci ve bir milyondan fazla öğretmenin gelecek 40 günde yüz yüze eğitim yapması mümkün olmayacak.
Kamuoyu araştırmaları, öğretmenler, veliler ve öğrencilerin önemli bir kısmının Milli Eğitim Bakanlığı’nın okulları salgın sürerken açma kararına karşı endişeleri olduğunu gösteriyor.
Uluocak: ‘‘Öğretmenlerin yüzde 96’sı mevcut tabloyu kendileri ve öğrenciler için riskli görüyor’’
Geçtiğimiz hafta sonu yayınlanan 2.239 öğretmenle yapılmış Eğitim-Sen anketi, öğretmenlerin yüzde 96,4’ünün salgın sürerken eğitim öğretimin başlatılması halinde, kendi sağlığının ve ailesinin sağlığının tehdit altında olacağını düşündüğünü ortaya koydu.
Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak pandemi ortaya çıktığı andan itibaren okullarda fiziki durumda pek bir değişim olmadığını söylüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Uluocak, ‘‘Mevcut fiziki şartlar ve mevcut öğrenci şartları göz önüne alındığında pandemi için hazır bulunduğumuzu söylemek epey zor görünüyor. 30 metrekarelik bir sınıfta 40 öğrenci olduğunu düşünün ki Türkiye ortalaması böyle. 40 dakika boyunca 40 öğrenci ile bir sınıfta bulunmak salgın sürecinde son derece riskli bir ortam oluşturuyor. Zaten öğretmenler bu konuda kendilerini korunaklı hissetmedikleri için, sağlık açısından güvenli hissetmedikleri için mesela bu tatil döneminde birçok sınavda görev almak istemediler. Hem ÖSYM hem Milli Eğitim Bakanlığı sınavlarda öğretmen bulmakta epey güçlük çekti. Yaptığımız anket çalışmasında öğretmenlerin yüzde 96’sı mevcut tablonun riskli olduğunu söylüyor’’ dedi.
‘‘Devlet okullarında sağlık personeli yok, temizlik görevlisi kısıtlı’’
Çarşamba günü Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yaptığı konuşmadaki ana vurgulardan biri okullara güvenlik ve temizlik personeli alınacağıydı.
Eğitim-Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı, temizlik ve sağlık personeli eksikliğini okullardaki en önemli sorunlarından başında görüyor.
Uluocak, ‘‘Devlet okullarında sağlık personeli yok. Temizlik görevlileri kısıtlı sayıda. Temizlik görevlisi tahsis etmiyor, istihdam etmiyor. Hijyen nasıl sağlanacak? Dezenfektan madde var mı, yok mu bunlar bilinmiyor? Bunların tedariği nasıl olacak? Fiziki mesafe korunacak mı? Haydi sınıfta korundu, tuvalette yemekhanede nasıl korunacak? Okul bahçesinde bu fiziki mesafe nasıl korunacak? Bütün bu sorulara ayrıntılı veri tabanlarıyla desteklenmiş biçimde bilimsel açıklıkla yanıt verilmediği sürece, öğrenci katılımında bir düşüş olacağını düşünüyorum’’ diye konuştu.
İki çocuk babası, öğretmen olduğunu söyleyen Barış Uluocak, bu koşullarda kendisinin de çocuklarını gönül rahatlığı içinde okula gönderemeyeceğini belirtti.
Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Başkanı, ‘‘Ben bir öğretmen olarak okulların bir an evvel açılmasını istiyorum, ben bir veli olarak da çocukların hem psikolojik hem pedagojik gelişimleri açısından okulların açılmasını istiyorum. Benim biri dördüncü sınıfta diğeri altınca sınıfta iki çocuğum var. Evet çocuklar üzerinde riski daha az, ama öldüren bir hastalıktan bahsediyoruz. Bu koşularda kimse en küçük risk almak istemeyecektir. Riskin minimize edildiği söylense bile hiçbir veli çocuğunu bu riskli ortama sokmak istemeyecektir. Velilerin gönül rahatlığıyla devlet okullarına yollayacağını düşünmüyorum. Keşke mevcut veriler düzelse, veliler de gönül rahatlığı içinde (çocuklarını) okula yollayabilse’’ dedi.
Çerkezoğlu: ‘‘TTB olarak okulların açılması yönünde bir ortam olmadığını düşünüyoruz’’
Pandemi sürecini yakından izleyen Türk Tabipleri Birliği de okulların açılmasını erken buluyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Ali Çerkezoğlu, ‘‘TTB olarak yaptığımız değerlendirmeler, henüz ülkemizde okulların açılması yönünde bir ortam olmadığı yönünde. Kuşkusuz okulların açılması gerekir, kuşkusuz öğrencilerin okuldan uzak kalmaması gerekir. Hayatın doğal ritminde milyonlarca gencin eğitimi çok önemli bir yer tutar. Ancak biz ilk vakanın Türkiye’de görüldüğü 11 Mart’tan bugüne ne yazık ki pandemi sürecini sonlandırma ya da aşağı doğru gösteren vaka sayısına dönüştüremedik. Resmi rakamlar bir yana, ki onların güvenilirliği her geçen gün düşüyor ve toplumda kaygı uyandırıyor, gözlenen vakalar hastanenin, hekimlerin içinde bulunduğu durum, bize yansıyan ortam analizleri birlikte değerlendirildiğinde ülkemizde en yoğun nüfus hareketliliğini barındıran olgulardan biri olan okul açılması çok uygun görünmüyor. Ancak okulların açılacağı bir ortama bir an önce kavuşmamız gerekiyor’’ dedi.
Çerkezoğlu: ‘‘Okulların açıldığı dönem influenza (grip) sezonuna denk düşüyor, tedbirler konusunda olağanüstü bir çabaya ihtiyaç var’’
Türkiye’nin ilk dalgayı henüz geride bırakmadan sonbahar mevsiminin gelmekte olduğuna dikkat çeken Ali Çerkezoğlu, grip salgınının yaygınlaştığı bu dönemin de ciddi riskler barındırdığının altını çiziyor.
Türk Tabibler Birliği 2. Başkanı, ‘‘TTB olarak bizim en çok üzerinde durduğumuz konu yaklaşan sonbahara hazır olup olmadığımız; influenza sezonuna ya da mevsimine hazır olup olmadığımız durumudur. Bu aynı zamanda okulların açıldığı dönemdir. Bu aynı zamanda insanların eve kapandığı; sosyal alanların, açık havada dolaştığı alanların kısıtlandığı dönemdir. Bu mevsim geçişlerinin olduğu; gündüzlerin sıcak, akşamların daha hızlı serinlediği ve insanların soğuk algınlığına hızla yakalandığı dönemdir. Olağan griple virütik hastalıklarla COVID 19’un iç içe geçebileceği bir iklimdir. Aynı zamanda sosyal hareketlilik açısından riskler barındırır. Bu nedenle sonbahara hazırlık çok önemli. Türkiye’de yazın son döneminin sonbahara hazırlık açısından çok iyi değerlendirilebilmesi Ağustos sonu Eylül başının müthiş bir sonbahar hazırlığı ile geçirilmesi, gerek toplumsal duyarlılık gerek alınacak tedbirler ve belki kısıtlamalar, aşıların temini, gerekli ilaçların hazırlığının yapılmış olması çok önemli. Sonbahara bugünden baktığımızda hazır olduğumuzu düşünmüyoruz, ama ona vakit var. Bunun için olağanüstü bir çabaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz’’ dedi.
