Erişilebilirlik

Suriyeli Kadınların Türkiye Yaşamları Kitaplaştırıldı


Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığının Suriyeli kadınların başlarından geçenler bir kitapta toplandı. KAMER tarafından yayımlana kitapta, Suriyeli kadınların, yaşadıkları, hayalleri ve geleceğe dair umutlarına yer verildi.

Kitabın adı "Biz de Varız". Konusu Suriyeli kadınlar. Merkezi Diyarbakır’da bulunan KAMER Vakfı tarafından yapılan bir çalışmanın sonucunda, Suriyeli kadınların yaşadıkları bir kitapta toplandı. KAMER’in yardım eli uzattığı kadınlardan görüşmeyi kabul edenlerle, yüz yüze görüşüldü. Alınan notlar yazıya döküldü ve ortaya "Biz de Varız" çıktı.

KAMER Vakfı Başkanı Nebahat Akkoç, amaçlarının göçmenlere tahammülsüzlüğü ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Akkoç, “Suriye iç savaşı ve Suriyelilerin ülkelerinden kaçıp Türkiye'ye sığınmaları söz konusu olur olmaz KAMER Ekibi olarak onlara destek olmak için çaba harcamaya başladık. İlk desteklerimiz kişisel çabalar ile sınırlı oldu. Ama daha sonra çeşitli fon kuruluşlarından yararlanarak daha kapsamlı çalışmalar yapmaya başladık. 2016 yılından bu yana da UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) ile ortaklık yaparak çalışıyoruz. %95'i Suriyeli olan göçmenlerin başka kadınlar ve kız çocukları olmak üzere her türlü ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Elbette ki yapılan bütün işler izleniyor, değerlendiriliyor, gerektiğinde yeni yöntemler belirlenerek çalışılıyor. Ama hiç bir istatistik sağlanan gelişmeyi anlatmaya yetmiyordu. Böyle olunca biz de göçmen kadınlar konuşsun biz yazalım istedik. Kitabın adını "Biz de Varız" koyduk. İstedik ki göçmenlere tahammülü olmayanlar onları kabul etmekten başka yol olmadığını anlasınlar. Onlar var artık, komşumuz oldular. Ben şahsen bazı hikayeleri sondan başlayarak okumayı tercih ettim. Çünkü hikayenin sonunda genellikle kadınların iyi hissetme hali var. Başlar savaşın acımasızlığını anlatıyor. Ama sonuç olarak küçük büyük her türlü desteğin kendilerini iyi hissetmelerine katkısı olduğunu görüyoruz ”dedi.

Akademisyenler Fulya Kama ve Özge Gökdemir’in yaptığı görüşmelerin sonunda ortaya çıkan kitapta yer alan bazı hikayeler şöyle;

Azali: ”Çocuk haklarıyla ilgili de bilgi sahibi oldum ve çocuklarımla nasıl daha düzgün bir iletişim kuracağımı öğrendim. Onlarla nasıl oynayacağımı ve onlara nasıl davranacağımı öğrendim. Kızlarıma daha önce “Sen kız çocuğusun, fazla konuşamazsın. Şunu yapabilirsin, şunu ise yapamazsın” derdim. Ama farkındalık çalışmalarından sonra kızlarımın kendi fikirlerini ve düşüncelerini dile getirmelerine izin veriyorum ki büyüdüklerinde onlar da aynı şekilde çocuklarını yetiştirsinler. Şu anda kızlarımla iyi bir iletişim halindeyim. Kızlarım doğruyu yanlışı biliyor ve kendilerini çok iyi ifade ediyor. Mesela büyük kızım ona bir şey söylediğim zaman hemen onun resmini çiziyor, gidip küçük kız kardeşine anlatıyor, ona öğretmeye çalışıyor. Yeri geliyor yemek yapmak, temizlik yapmak ve bana yardım etmek istiyor. Büyük kızım doktor olmak istiyordu, artık diyor ki “Ben doktor olacağım ama bana gelen hasta çocuklara da resim çizip onları mutlu edeceğim.”

Kulilk: “Ben Ramazan’da oruç tutuyordum ve bir gün çok hastaydım. Eşimle beraber çocuklarım sofrayı kurmuşlar, o kadar mutlu oldum ki. Eşim ilk defa burada bana sofra hazırladı. Bana sorarsanız Suriye’de kadın olmak daha zor. Türkiye’de kadın çalışabiliyor, kadın ne hakkı var biliyor. Bir de burada erkek bir defa evleniyor, en güzeli budur. Benim eşimin tek ama Suriye’de erkekler dört kadınla evlenebiliyor. Türkiye’de yaşamanın en güzel tarafı ise burada caddeler, parklar, her yer temiz.”

Nazê: ”Şu anki hayalim sevmek, aşık olmak. Türkiyeli, Suriyeli hiç fark etmez, hangisi bana iyi ve yakın gelirse onu seçerim. Kendimi nereye ait hissediyorum? Biriyle tanıştığımda eğer sormazlarsa hemen Suriyeli olduğumu söylemiyorum. Mesela kuaföre gidiyorum, telefon geliyor, bazen Arapça konuşuyorum. Böyle bakıyorlar bana, “Sen hangi dilde konuşuyorsun? Nerelisin?” diye soruyorlar. Arapça deyince de Suriyeli olduğumu anlıyorlar. Şu an kendimi aslında buraya ait hissediyorum. Suriye’ye dönemem artık. Savaş bitse de her şey berbat oldu. Mesela Irak savaşı ben küçükken çıktı, hala devam ediyor. Bu savaş da kolay kolay bitmez. Savaş sonrası yurtdışına göç edenlerden durumu en iyi olanların Türkiye’dekiler olduğunu söylüyorlar. Niye çünkü kültür daha yakın. Ailem izin verse de ben gitmezdim. Bu şehri de çok seviyorum. Başka bir yere de gitmek istemem. Halep’te hukuk okudum. Avukattım. Çok ağır bir eğitimden geçtik. Halep’in eğitimi zor ve iyidir. Kolay giremezsiniz Halep Üniversitesi’ne. Ben okudum ve bitirdim. Staj yapıyordum, hatta yüksek lisans yapmaya hazırlanıyordum ama savaş çıktı. Mecburen bıraktım ve buraya geldim.”

Berfin: “2015 yılında amcamın oğlu ile nişanlanmıştım. Önce o evlenmek istedi, ben de aileme söylemesini istedim. Ailem de istemiyordu ama amcamın oğluydu, iki ablam diğer amcamın oğulları ile evli. O bana “Seni seviyorum” dedi. Kalbimden çıkmadı ama ben de onu sevdiğimi söyledim. O zaman istedim. “Tamam” dedim, yalan söylemeyeyim. Başka kimseyle evlenmeyeceğimi zannediyordum. Ama ne düşünceleri, ne fikri benim gibi değildi. Bana “Dışarı çıkma! Okula gitme! Çalışma!” diyordu. “Okulu bitirince evde oturacaksın” diyordu. Benim hazırlık yaptığımı, üniversiteye gideceğimi görüyordu. “Gerçekten okula mı gideceksin, ciddi misin?” diye soruyordu. Ben de “Evet, ciddiyim” diyordum. Bir gün bana “İyi düşün” dedi, ben de “Neyi düşüneyim? Suriye’de bıraktım ama burada bırakmayacağım” dedim. En sonunda onu bıraktım, o da Almanya’ya gitti. Nişanı bozdum.”

Rabiye:” Vücudum belki burada ama ruhumu Suriye’ye ait hissediyorum. Bu bizim kanımızda var. Maalesef savaş bitse dahi geri dönemem. Suriye bitti. Suriye’de hayat yok artık. Çocuklarım için de burada yaşamak gerek. Çocuklarım hem kız hem oğlan. Onlara eşit davranıyorum. Kızlarım bir gün çok başarılı iş kadını olurlarsa mutlaka yanlarında dururum. Şu an büyük kızım 14 yaşında ve çok güzel bir kız. Onu isteyen hem Türkiyeliler hem de Suriyeliler var. Ben istemiyorum, o da istemiyor. Onu da KAMER’e getiriyorum bazen. Çocuklarımın hepsi Türkçe konuşuyor.Hatta aralarında bile Türkçe konuşuyorlar. Kızım bazen benimle konuşmak istiyor ama ben çok bilmediğim için konuşamıyorum. Büyük kızım komşulardan öğrendi Türkçeyi, diğerleri okuldan öğrendi. Benim en büyük hayalim “başkan” olmak. Devlet başkanı olmak istiyorum. Sadece iki günlüğüne hem öyle fazla da değil. Başkan olduğumda ise zalimleri durduracağım. Adaletsizlikleri düzelteceğim. İki günde yok edeceğim bütün adaletsizlikleri. İki günlüğüne Suriye’nin başkanı olsam savaşı bitirirdim.”

STÜDYO VOA

İran’ın İsrail’e saldırması ABD’de nasıl yankılandı? – 15 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:51 0:00
XS
SM
MD
LG