ABD’de yapılan son bir araştırma tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen çocuklarda bazı nadir kanser türlerinin daha yaygın görüldüğünü ortaya koydu. Ancak araştırmacılara göre ailelerin endişelenmelerine gerek yok.
Amerikan Tıp Derneği’nin akademik dergisi JAMA’da yayımlanan araştırmaya göre kanser riskinde artış, kadınları tüp bebek tedavisine iten ilerlemiş yaş ya da diğer sağlık etkenleriyle de ilgili olabilir. Araştırmanın sonuçları, tüp bebekle dünyaya gelenlerin kansere karşı yakından izlenmesini, ancak ailelerin de bu yöntemle çocuk sahibi olmaktan vazgeçmemesini tavsiye ediyor.
Minnesota Üniversitesi’nde yürütülen araştırmanın yazarlarından Logan Spector, “Bazı kanser türlerinin IVF (tüp bebek) tedavisiyle bağlantılı olduğu görülüyor ancak risk son derece düşük” dedi.
Spector’ın ekibi 2004 ile 2013 yılları arasında tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen 275 bin 686 çocuğun verisini doğal yollardan dünyaya gelen 2 milyon 270 bin çocuğun bilgisiyle karşılaştırdı.
4 yıl 6 ay boyunca çocukları takip eden araştırmacılar, tüp bebek olan 321 çocukta kanser tespit etti. Diğer çocuklardaki rakamsa 2 bin 42 oldu. Yani tüp bebek yöntemiyle doğanların binde birinde kanser görülürken, doğal yöntemlerle dünyaya gelenlerde bu oran on binde 9 oldu.
IVF yöntemiyle doğan çocuklarda embriyonel tümör görülme olasılığı, doğal yollardan doğanlara göre yüzde 28 daha fazla. Bu tümörlerin görülme olasılığı özellikle karaciğerde artıyor. IVF çocuklarının karaciğerlerinde tümör olasılığı, diğer çocuklara göre iki kat fazla.
IVF çocuklarının merkezi sinir sitemlerinde embriyonel tümör olasılğı da diğer çocuklara göre yüzde 41 fazla.
Testis ya da yumurtalık gibi üreme organlarında germ (mikrop) hücreli ya da kötü huylu tümör olasılığı da tüp bebek yöntemiyle doğanlarda iki kat fazla.
Genel oransa tüp bebek yöntemiyle doğanların kansere yakalanmasının yüzde 17 daha fazla olduğu.
Araştırma bu oranları ortaya koysa da, tüp bebek yönteminin doğrudan kansere neden olduğuyla ilgili bir kanıt ya da veri içermiyor. Tüp bebek yöntemine başvuran ailelerle, bu yöntemi denemeyen kısır çiftler arasında bir karşılaştırma da yapılmış değil. Kısırlığın çocukluk kanserlerindeki etkisi bilinmiyor.
New York’taki İnsan Üreme Merkezi’nin başhekimi Norbert Gleicher, kanserin kromozomlardaki anormalliklerden kaynaklanabileceğini söylüyor. Haber ajansı Reuters’a bilgi veren Norbert Gleicher, yumurtanın yaşlandıkça kromozomlarda istikrarsızlığın arttığına dikkat çekiyor. İleri yaşlardaki gebelik ve düşüklerde de kromozom anomalileri rol oynayabiliyor. Kromozomlardaki istikrarsızlığın genlerde mutasyona yol açtığını söyleyen Gleicher, bu mutasyonların kansere neden olabileceğini de vurguluyor.