Erişilebilirlik

'Türkiye’ye Basın Özgürlüğü Listesindeki Sırası Yakışmıyor'


Geçen yıl Paris'te Türkiye'deki tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için protesto düzenleyen Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü
Geçen yıl Paris'te Türkiye'deki tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için protesto düzenleyen Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü

Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) yeni yayınladığı basın özgürlüğü raporunda, bütün dünyada gazetecilik mesleğinin gerilediği uyarısında bulundu. RSF’in Balkanlar ve Orta Asya sorumlusu Johann Bihr, Birleşmiş Milletler’in “Dünya Basın Özgürlüğü Günü” ilan ettiği 3 Mayıs'ta, tüm dünyayı bu gidişi durdurmak için harekete geçmeye çağırdı. Türkiye’nin bu yıl basın özgürlüğü alanında, gerileyebileceği en son noktaya kadar gerilediğini dile getiren Bihr, Türkiye’nin gerisinde yalnızca savaşta olan ülkelerle tümüyle dünyaya kapalı diktatörlüklerin yer aldığına vurgu yaptı, Türkiye gibi bir ülkeye bu sıralamanın yakışmadığını dile getirdi. Bihr, AİHM’de bekleyen Türk gazetecilerle ilgili dosyalar üzerinde hızlı karar alınmadığından şikayet etti. Johann Bihr ile dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle RSF Genel Merkezi’nde görüştük.

Johann Birr
Johann Birr

VOA Türkçe: "RSF önemli bir rapor yayınladı. Basının özgür olduğu ülkeleri gösteren beyaz ve sarı renkler azaldı, koyu renkler arttı. Bu rapordan da yola çıkarak gazetecilik mesleğinin dünyadaki genel halini nasıl çizerdiniz?"

Johann Bihr: "Dünya genelinde gazetecilik mesleği geriliyor. Dünya üzerinde beyaz ve sarı renkler giderek daha da azalıyor. Bugün dünyada yalnızca 24 ülkede renkler beyaz ve sarı. Dünya haritasının rengi giderek daha da koyulaşıyor. Gazeteci katillerinin artık sınır tanımadığını gördük geçen yıl. Tıpkı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesi gibi. Araştırmacı gazeteciler Avrupa’da bile daha çok tehdit ve baskı altında. Malta gibi, Slovakya gibi araştırmacı gazetecilerin öldürüldüğüne tanık olduk. Basın özgürlüğü için son derece kilit bir dönemdeyiz. Harekete geçmek zorundayız."

“Amerika ilk kez turuncu renge geçti”

VOA Türkçe: "Gidişat hayli endişe verici. Üstelik bugüne kadar basın özgürlüğü şampiyonu olan Amerika gibi Avrupa gibi bölgelerde de gerileme olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?"

Johann Bihr: "Amerika, bu yıl ilk kez turuncu renge geçti. Sıralamada 48’inci noktaya kadar geriledi. Amerika’da hiç bu kadar gazeteci tehdit edilmemişti. Başkan Trump’ın medyaya yönelik nefret söylemleri, basının halkın düşmanı olduğunu söylemesi, fake news kaynağı olarak tanımlaması,... özetle durum Asya’dan Amerika’ya kadar zor."

VOA Türkçe: Büronuzda basın özgürlüğünün durumunu sergileyen dev bir dünya haritası asılı. Ve harita hakikaten karamsar. Böyle bir dünya haritası tepenizde iken çalışmak zor mu?

Johan Bihr: "Hakikaten, sadece kötü haberler bize ulaşıyor. Ve biz bunların analizini yapıyoruz. Daha birkaç gün önce, maalesef Cumhuriyet gazetesinin 6 gazetecisi ‘terör suçlamasıyla’ yeniden cezaevine gönderildi. Bu durum gerçekten isyan ettirici ve ağır bir durum. RSF olarak burada zorluklarımız var ama aynı zamanda ilham verici de bir çalışma yürütüyoruz. Dünyanın siyasi atmosferi en ağır ülkelerinde bile zorlukları hep tespit ediyoruz ama aynı ülkede hep mücadele eden, buna karşı çıkan, meslektaşlarını savunan gazeteciler olduğunu görmek de umut verici."

“Türkmenistan ilk kez listenin sonunda”

VOA Türkçe: "Umut verici gelişmeler neler?"

Johann Bihr: "Mesela Türkmenistan bu yıl Kuzey Kore’den, savaş yaşayan ülkelerden bile daha geriye düşerek basın özgürlüğü listesinde ilk kez en son sırada yer alıyor. Hala resmi olarak hiçbir bağımsız medya yok. Bazı bağımsız gazeteciler, hayatları pahasına, gizlice, sürgündeki medya organlarıyla çalışarak mesleklerini yapmaya çalışıyor. Türkmen yetkililer, sürgündeki medyayı yakalamak için birkaç yıldır tüm olanaklarını seferber etti. Ülke 180’inci sırada yer almasına rağmen Türkmenistan’da gazeteciler hala halka bilgi verme görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. Bu gerçekten umut ve ilham verici. Hala haklarını savunmak için, güçlü bir sivil toplum var.

Ya da Türkiye’de, gazeteciler üzerinde hiç olmadığı kadar baskı uygulanmasına rağmen, hala sivil toplum var olmaya devam ediyor. Hala gözlemciler ve gazeteciler bir gazeteciyle ilgili dava olduğunda Çağlayan Adliyesi önünde toplanıyor. Onlar bunu yapabilirken, bizim de vazgeçmemiz, yorulmamız sözkonusu olamaz."

VOA Türkçe: "Fransa’da 5 aydır süren Sarı Yelekliler eylemini başından beri izliyorum. Eylemlerde gazetecilere yönelik şiddetin artmasına şahsen tanık oldum. Fransa’da da bir geriye gitmeden söz edebilir miyiz?"

Johann Bihr: "Sarı Yelekliler eylemleri sırasında, olayları izleyen 80’den fazla gazeteci polis şiddeti nedeniyle yaralandı. Ama aynı anda gazetecilere bazı göstericilerden de şiddet var. Onları sistemin suç ortağı olatak gören eylemciler de gazetecileri hedef alıyor. Gerçekten gazeteciler için bu Sarı Yelekliler eylemini izlemek giderek zorlaşıyor."

VOA Türkçe: "İrlanda’da, Malta’da araştırmacı gazeteciler öldürüldü. Ne değişti Avrupa’da?”

Johann Bihr: “AB üyesi ülkelerde popülist liderler, bazı otoriter liderler medya karşıtı konuşmalarını sürdürüyor. Daha önce bu söylemlerin Türkiye’de, Rusya’da olmasına alışığız. Bugün Macaristan, Polonya gibi ülkelerdeki popülist liderler, artık gazetecileri parmakla göstermekten, suçlu gibi sunmaktan çekinmiyor. Bunun sonucu olarak toplumda, gazetecilere karşı yükselen bir nefret duygusu var. Ve bu nefreti gazeteciler işlerini yaparken daha çok hissediyor. Bu son derece tehlikeli bir dinamik ve son raporumuzda buna dikkat çektik.”

VOA Türkçe Paris muhabiri Arzu Çakır, RSF’in Balkanlar ve Orta Asya sorumlusu Johann Bihr'le
VOA Türkçe Paris muhabiri Arzu Çakır, RSF’in Balkanlar ve Orta Asya sorumlusu Johann Bihr'le

“Türkiye hala en büyük gazeteci cezaevi”

VOA Türkçe: “RSF içinde Türkiye’den siz sorumlusunuz. Türkiye’de çok ciddi ifade ve basın özgürlüğü tartışmaları var. Siz buradan nasıl izliyorsunuz?”

Johann Bihr: “Türkiye 180 ülke arasında, hala 157’inci sırada. Türkiye gibi bir ülke için bu sıra gerçekten korkunç. Arkalarında sadece savaşta olan ya da son derece kapalı olan ülkeler var. Bu Türkiye’nin olması gereken bir yer değil, Türkiye’ye yakışmıyor. Gazetecilere son yıllarda hiç görülmeyen bir baskı uygulanıyor. Çoğulculuk tümüyle bitirildi, çok küçük, az sayıda medyaya indirgendi, gazeteler zorla yargıya başvurmaksızın kapatıldı, gazeteciler her gün yoğun davalara maruz kalıyor. Türkiye profesyonel gazeteciler için hala en büyük cezaevi, bu gerçekten Türkiye gibi bir ülke için çok üzücü bir rekor. Daha birkaç gün önce Cumhuriyet’in 6 çalışanı, sadece işini yaptığı için, inanılmayacak suçlamalarla, teröre ortak olma suçundan yeniden cezaevine girdi. Halbuki Cumhuriyet, 2015’te RSF basın özgürlüğü ödülünü almıştı. Türkiye’deki mevcut durum çok kötü, gazetecilik mesleğinin suç gösterilmeye çalışıldığı bir dönem. Durum darbe girişiminden önce zaten zordu, darbeden sonra her yıl daha da geriledi ve zorlaştı. Şimdi daha fazla geriye gitme olasılığı çok zor, bundan daha kötüsü olamaz diye düşünüyorum. Çünkü gerisinde sadece savaştaki ülkeler ile tümüyle kapalı diktatörlükler var.”

VOA Türkçe: “Darbe girişiminden sonra hiçbir değişiklik, bir iyiye gitme olmadı yani?”

Johann Bihr: “Tam tersine, daha da kötüye gitti. Yöneticiler, gazetecilere karşı daha paranoyak, en ufak bir eleştiriyi bile kabul etmiyorlar. Sansür sosyal medyaya ve internete kadar uzandı. Sosyal medya kullanıcıları tutuklanıyor. Yetkililer 2018 yılında internet üzerindeki 3 binden fazla haber ve bilgiyi bloke etti. Bugün klasik tarzda haber yapan medyayı tümüyle kontrol altına aldılar. İnternet üzerindeki videoları da bloke etmek için, yeni bir yasa geçti. Darbe girişiminden bu yana, yetkililer, haklı olarak darbe sorumlularını yakalayabilir, bu onların meşru hakkı. Ama aynı zamanda, ulusal bir barış ve birlik ortamı kurabilirlerdi. Fakat giderek toplumu daha da bölen, kutuplaştıran, ayrıştıran bir siyasi söylem kullandılar. Bu çok tehlikeli bir durum. Demokratik bir toplumun farklı görüşleri, eleştirileri, tartışmayı kabul etmesi gerekir. Bunu AİHM de dile getiriyor.”

VOA Türkçe: “AİHM’den söz etmişken, Türkiye’den çok sayıda gazeteci AİHM’in davalara yeterince önem vermediği eleştirisini getiriyor. AİHM ile temasta mısınız? Ne düşünüyorsunuz?

Johann Bihr: “AİHM Türk gazeteciler için son başvuru makamı. Darbe girişiminin ardından AİHM’in sadece 2 gazetecinin durumunu ele almasından dolayı büyük hayal kırıklığı yaşadık. Mehmet Altan ve Şahin Alpay. AİHM’in çalışma mantığını anlıyoruz. Bazı pilot dosyaları bitirerek, bu davaların örnek teşkil etmesini ve Türkiye’nin bu kararları izlemesi mantığını uyguluyorlar. Ama Türkiye bunu örnek almıyor ve gazetecileri suçlamaya hapse atmaya devam ediyor. AİHM’in hala ‘acil kabul etmesine’ rağmen en az 15 dosya üzerindeki kararını açıklamaması büyük hayal kırıklığı.”

VOA Türkçe: “AİHM ile bu konuda temasa geçtiniz mi?”

Johann Bihr: “NGO olarak 10 kadar sivil toplum örgütüyle, pilot dosyalarda karar alması için mahkemeye başvuruda bulunduk. AİHM önünde bir yıl önce bunu protesto eden bir eylem düzenledik. Ama şimdilik maalesef bu konularda bir ilerleme yok. AİHM, Türkiye’de gazetecilerin yargıya gitme yollarının kapalı olduğu yolunda bir karar alan genel bir politika izlerse, yani kapıyı aralarsa, Türkiye’den gelecek dosyaların yoğunluğunda boğulma kaygısını taşıyor. Bunu anlıyoruz. Ama biz AİHM’i, en azından öncelikli pilot dosyalarda karar almaya davet ediyoruz. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini özgür iradesiyle kabul etti. Bu sözleşmenin gereklerini de yerine getirmeyi reddedecek hiçbir meşru gerekçesi yok. OHAL durumu yok, normal olarak başka hiçbir gerekçe yok. Avrupa Konseyi ve AİHM, ağır bir sorumluluğa sahip. Son aşamada sorumluluk da Türk hükümetinde. Türk hükümetine çağrı yapıyoruz, gazetecilerin yargılanmaması, gazetecilik mesleğinin suç sayılmaması, Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan gibi yaşlı ya da hasta oldukları halde, ağırlaştırılmış müebbet hapsine çarptırılmaları kabul edilir değil. Türkiye’nin artık bütün bunlara bir son vermesi, hapisteki gazetecileri serbest bırakması lazım.”

VOA Türkçe: “Peki bunu sağlamak için Türk yöneticilerle temasta mısınız?”

Johann Bihr: “Düzenli olarak temastayız. İstanbul’da bir temilcimiz var. Erol Önderoğlu, ama maalesef temsilcimiz hakkında da dava var. Erol, sembolik olarak Özgür Gündem gazetesine haber müdürlüğü yapan gazetecilerden bir tanesi olduğu için yargılanıyor. Terör suçlaması gibi son derece absürt bir suçlama ile karşı karşıya. Ve Temmuz ayında karar duruşması var. Elbette Erol ile dayanışacağız. Uluslararası toplum ve medyanın dikkatini bu duruşmaya çekeceğiz.”

VOA Türkçe: “Son olarak 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü için mesajınız ne olurdu?”

Johann Bihr: “Her geçen yıl basın özgürlüğü raporumuzdaki durum, tüm dünyada, daha da kötüye gidiyor. Hep, ‘artık bundan daha kötüsü olamaz’ dediğimizde her seferinde bizi şaşırtan ve daha kötüsünü bulan kapalı ülkelerde olduğu gibi, maalesef giderek gazeteci karşıtı nefret söylemlerinin yayıldığı demokratik toplumda da bu durum geçerli. Gazeteciler her geçen gün daha zor koşullarda görev yapıyor. Bu yıl basın özgürlüğü için kilit önem taşıyor. Sivil toplum, tüm dünyada basın özgürlüğü için eyleme geçmeli ve özgür medyayı savunmalı. Onlar olmadan başka mücadeleler de yürütülemez, demokrasi mücadelesi, yolsuzluklar, insan hakları, çevre sorunları hiçbir mücadele yürümez."

STÜDYO VOA

ABD Ordusu, Gazze açıklarında geçici iskeleyi kurdu - 16 Mayıs
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG