ANKARA —
Türkiye’de yargı sistemindeki ‘özel yetki’ kavramı artık tarihe karıştı ancak yargılama süreçlerindeki o özel yetkiler, ağır ceza mahkemelerine devredildi. Kamuoyunda tartışma yaratan dava süreçlerindeki tutuklu isimlerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi, ‘tahliye’ kararlarına bir yenisini ekleyerek, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un serbest bırakılmasına hükmetti.
İlk önce Anayasa Mahkemesi, Ergenekon Davası’ndan tutuklu İlker Başbuğ için tahliye kararı verdi. Kısa bir süre sonra da Çankaya Köşkü’nden ÖYM’ler kalkacağı için Ergenekon ve Balyoz gibi dava süreçlerinde yeniden yargılama yolunu açabileceği belirtilen yasaya onay geldi.
Gün boyunca Türkiye’deki yargı açısından peş peşe çarpıcı gelişmeler yaşanmış oldu.
Sivillerce yargılanan ilk Genelkurmay Başkanı
Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 6 Ocak 2012 günü bir sivil mahkeme kararıyla Türkiye tarihinde tutuklanan ilk Eski Genelkurmay Başkanı olmuştu. Ergenekon davası kapsamında TSK’daki üst-ast hiyerarşik ilişkisi gerekçe gösterilerek, hükümeti yıkma amacıyla terör örgütü kurmak ve üyeliğiyle suçlandı. Başbuğ, tutuklandığı günkü ilk açıklamasında, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmaktan tutuklanmıştır. Takdir yüce Türk milletinindir" demişti.
Başbuğ, yargılama süresince ise, Ergenekon Davası’nı yürütmekle sorumlu Özel Yetkili İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin, kendisini genelkurmay başkanlığı dönemindeki eylemlerinden yargılama yetkisine sahip olmadığını ileri sürdü. Ancak bu savunmasına rağmen yerel mahkeme, Başbuğ’u tutuklu yargıladı ve en sonunda hakkında müebbet hükmü de verdi.
İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Ağustos 2013 günü Başbuğ’u, terör örgütü kurmak ve darbeye teşebbüs suçlamalarıyla ömür boyu hapse mahkum etti. Ancak bugüne değin Ergenekon Davası’nda verilen kararlara ilişkin yerel mahkeme, gerekçeli kararını ise açıklamadı. Bu nedenle de Başbuğ ve diğer Ergenekon sanıkları, temyiz hakkını kullanabilmek için Yargıtay’a başvuramadı.
Yerel mahkemenin gerekçeli kararını yazmaması geçtiğimiz haftalarda yargı paketi üzerinde TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerde, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da tepkisine neden olmuştu. Bozdağ, “Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca en geç 15 gün sonunda gerekçeli karar çıkmalıydı” demişti.
AYM: ‘Başbuğ’un insan hakkı ihlal edildi’
Bu süreçler ardından Başbuğ, avukatı İlkay Sezer aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Ergenekon’un diğer sanıkları CHP’li milletvekilleri Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal gibi hak ihlallerine uğradığını belirterek, tahliyesini istedi. Anayasa Mahkemesi de bugünkü toplantısında, Başbuğ’un kişi hürriyeti ve hakları ihlal edildiği gerekçesiyle tahliyesine hükmetti. Yüksek Mahkeme, Başbuğ’un, gerekçeli karar olmadığı için yargıtay’da yargılanma hakkının engellendiğine de dikkat çekti
AYM’nin kararında şöyle denildi:
“Mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmemesi şikayetlerinin kabul edilebilir olduğuna, Gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi amacıyla karar örneğinin mahkemesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi. Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine, oy birliğiyle karar verildi.”
Ankara Barosu: ‘Karar örnek olacak’
Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili Ankara Barosu da bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Her vatandaş, davasını hukuk çerçevesinde doğru yöntemlerle ve en kısa zamanda, varsa hakkında bir iddianın çözülmesini ve yargılamanın en kısa sürede bitirilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu çerçevede düşünüldüğünde, yıllardır tutuklu bulunan, tutuklama kararı ve tutuklamanın devamı niteliğindeki kararları soyut gerekçelerle verilen, neden tutuklu kaldığı yönünde açık, somut, gerekçelendirilmeyen kararlarla halen tutuklu bulunan İlker Başbuğ'un uğramış olduğu hak ihlallerine bir an önce son verilerek, Anayasa Mahkemesi kararı da dikkate alınarak derhal tahliyesi zorunludur. Bu karar, aynı zamanda aynı nitelikteki usule aykırı olarak verilmiş kararlarla, halen tutuklu bulunan pek çok sanık için de örnek ve ışık tutucu olacaktır” denildi.
Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’e göre de, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı Ergenekon’un diğer tutukluları için de emsal niteliğine sahip.
Çankaya, yargıyı sil baştan değişecek yasayı onayladı
AYM’nin kararından kısa süre sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, özel yetkili mahkeme, hakim ve savcı yapısını ortadan kaldıracak yasayı imzaladığını duyurdu. Gül’ün onayladığı yasa, Türk Hukuk Sistemi’nde ÖYM’leri kaldırması yanında savcılık yetkilerini kısıtlamasıyla muhalefet cephesinde ise tepkiye neden oldu.
Türkiye’de 5’nci yargı paketi olarak adlandırılan niteliğindeki 21 maddelik yasa yargı sisteminde ciddi değişikliklere yol açacak. Aslında o yasa, kamuoyunda uzun tutukluluk süreçlerinden duyulan rahatsızlık ile birlikte Ergenekon, Balyoz gibi tartışmalı davalar için yeniden yargılama olanağı arayışı ardından gündeme gelmişti. Yargı sistemindeki özel yetkili mahkeme ve savcılık yapısını ortadan kaldırma ihtiyacı vardı. Hükümet ise, 17 Aralık sonrası yolsuzluk-rüşvet soruşturmaları gölgesinde yargı sistemini değiştirecek düzenlemeyi Ocak ayında yasa teklifi olarak sundu.
Türkiye’de yargı sisteminde hayata geçecek değişiklikler ise şöyle:
İlk önce Anayasa Mahkemesi, Ergenekon Davası’ndan tutuklu İlker Başbuğ için tahliye kararı verdi. Kısa bir süre sonra da Çankaya Köşkü’nden ÖYM’ler kalkacağı için Ergenekon ve Balyoz gibi dava süreçlerinde yeniden yargılama yolunu açabileceği belirtilen yasaya onay geldi.
Gün boyunca Türkiye’deki yargı açısından peş peşe çarpıcı gelişmeler yaşanmış oldu.
Sivillerce yargılanan ilk Genelkurmay Başkanı
Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 6 Ocak 2012 günü bir sivil mahkeme kararıyla Türkiye tarihinde tutuklanan ilk Eski Genelkurmay Başkanı olmuştu. Ergenekon davası kapsamında TSK’daki üst-ast hiyerarşik ilişkisi gerekçe gösterilerek, hükümeti yıkma amacıyla terör örgütü kurmak ve üyeliğiyle suçlandı. Başbuğ, tutuklandığı günkü ilk açıklamasında, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmaktan tutuklanmıştır. Takdir yüce Türk milletinindir" demişti.
Başbuğ, yargılama süresince ise, Ergenekon Davası’nı yürütmekle sorumlu Özel Yetkili İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin, kendisini genelkurmay başkanlığı dönemindeki eylemlerinden yargılama yetkisine sahip olmadığını ileri sürdü. Ancak bu savunmasına rağmen yerel mahkeme, Başbuğ’u tutuklu yargıladı ve en sonunda hakkında müebbet hükmü de verdi.
İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Ağustos 2013 günü Başbuğ’u, terör örgütü kurmak ve darbeye teşebbüs suçlamalarıyla ömür boyu hapse mahkum etti. Ancak bugüne değin Ergenekon Davası’nda verilen kararlara ilişkin yerel mahkeme, gerekçeli kararını ise açıklamadı. Bu nedenle de Başbuğ ve diğer Ergenekon sanıkları, temyiz hakkını kullanabilmek için Yargıtay’a başvuramadı.
Yerel mahkemenin gerekçeli kararını yazmaması geçtiğimiz haftalarda yargı paketi üzerinde TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerde, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da tepkisine neden olmuştu. Bozdağ, “Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca en geç 15 gün sonunda gerekçeli karar çıkmalıydı” demişti.
AYM: ‘Başbuğ’un insan hakkı ihlal edildi’
Bu süreçler ardından Başbuğ, avukatı İlkay Sezer aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Ergenekon’un diğer sanıkları CHP’li milletvekilleri Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal gibi hak ihlallerine uğradığını belirterek, tahliyesini istedi. Anayasa Mahkemesi de bugünkü toplantısında, Başbuğ’un kişi hürriyeti ve hakları ihlal edildiği gerekçesiyle tahliyesine hükmetti. Yüksek Mahkeme, Başbuğ’un, gerekçeli karar olmadığı için yargıtay’da yargılanma hakkının engellendiğine de dikkat çekti
AYM’nin kararında şöyle denildi:
“Mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmemesi şikayetlerinin kabul edilebilir olduğuna, Gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi amacıyla karar örneğinin mahkemesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi. Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine, oy birliğiyle karar verildi.”
Ankara Barosu: ‘Karar örnek olacak’
Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili Ankara Barosu da bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Her vatandaş, davasını hukuk çerçevesinde doğru yöntemlerle ve en kısa zamanda, varsa hakkında bir iddianın çözülmesini ve yargılamanın en kısa sürede bitirilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu çerçevede düşünüldüğünde, yıllardır tutuklu bulunan, tutuklama kararı ve tutuklamanın devamı niteliğindeki kararları soyut gerekçelerle verilen, neden tutuklu kaldığı yönünde açık, somut, gerekçelendirilmeyen kararlarla halen tutuklu bulunan İlker Başbuğ'un uğramış olduğu hak ihlallerine bir an önce son verilerek, Anayasa Mahkemesi kararı da dikkate alınarak derhal tahliyesi zorunludur. Bu karar, aynı zamanda aynı nitelikteki usule aykırı olarak verilmiş kararlarla, halen tutuklu bulunan pek çok sanık için de örnek ve ışık tutucu olacaktır” denildi.
Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’e göre de, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı Ergenekon’un diğer tutukluları için de emsal niteliğine sahip.
Çankaya, yargıyı sil baştan değişecek yasayı onayladı
AYM’nin kararından kısa süre sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, özel yetkili mahkeme, hakim ve savcı yapısını ortadan kaldıracak yasayı imzaladığını duyurdu. Gül’ün onayladığı yasa, Türk Hukuk Sistemi’nde ÖYM’leri kaldırması yanında savcılık yetkilerini kısıtlamasıyla muhalefet cephesinde ise tepkiye neden oldu.
Türkiye’de 5’nci yargı paketi olarak adlandırılan niteliğindeki 21 maddelik yasa yargı sisteminde ciddi değişikliklere yol açacak. Aslında o yasa, kamuoyunda uzun tutukluluk süreçlerinden duyulan rahatsızlık ile birlikte Ergenekon, Balyoz gibi tartışmalı davalar için yeniden yargılama olanağı arayışı ardından gündeme gelmişti. Yargı sistemindeki özel yetkili mahkeme ve savcılık yapısını ortadan kaldırma ihtiyacı vardı. Hükümet ise, 17 Aralık sonrası yolsuzluk-rüşvet soruşturmaları gölgesinde yargı sistemini değiştirecek düzenlemeyi Ocak ayında yasa teklifi olarak sundu.
Türkiye’de yargı sisteminde hayata geçecek değişiklikler ise şöyle:
-
Yasa dışı dinleme veya kişisel verileri kaydeden kimseler için TCK'da öngörülen hapis cezasındaki üst sınır artık 1 yıl değil 3 yıl olacak.
-
Yasal süre sona ermesine rağmen kişisel verileri yok etmeyen görevliler için TCK'de öngörülen hapis cezası, artık 6 aydan 1 yıla kadar değil 1 yıldan 2 yıla kadar uygulanacak.
-
CMK'daki yasal dinleme içinse artık şüphe yeterli olmayacak, o şüphede "somut delillere dayalı" olma şartı aranacak.
-
Yasal dinleme kararında artık 1 hakim kararı yeterli olmayacak. Ağır ceza mahkemesinden oybirliği şartıyla karar alınması gerekecek. Dolayısıyla 3 hakim arasında uzlaşma sağlanamazsa dinleme yapılamayacak.
-
Dinleme izni artık 3 değil 2 ay için verilebilecek. Eskiden hakim kararıyla dinleme süresini aylarca uzatmak mümkün şimdi en fazla toplam 3 ay daha dinleme süresi uzatılabilecek.
-
Şüpheliye ait mekan veya işyerini teknik araçlarla izleme süresi ise, 4 hafta yerine 3 hafta olacak. Eskiden hakim kararıyla haftalarca uzatmak mümkün iken şimdi en fazla toplam 4 hafta daha izleme yapılabilecek.
-
Yasadaki "suç işlemek için örgüt kurma" suçu ortadan kalkacak. Dolayısıyla mevcut yolsuzluk soruşturmasındaki gibi "örgüt" suçlamasıyla dinleme veya teknik araçla takip yapılması mümkün olmayacak.
-
Savcılık, yürüteceği her soruşturma işleminde artık "şüphe" veya "kuvvetli şüphe" gerekçe gösterilemeyecek. O şüphe için mutlaka "somut delillere dayalı" olması şartı aranacak.
-
Suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhal yok edilir.
-
Savcılık artık polisi "gizli soruşturmacı" olarak görevlendiremeyecek. Bunun için de ağır caza mahkemesinden oybirliğiyle karar alınması gerekecek.
-
Savcılık, mal varlığı tedbir kararı için artık BDDK, SPK, MASAK gibi tüm kurumlardan söz konusu malın suçtan elde edildiğine dair rapor almak zorunda olacak. Mevcut soruşturmalardaki tedbir kararları ise bu madde yasalaştıktan en geç 30 gün sonar yenilenmek zorunda olacak. yoksa tedbir kalkacak.
- Savcılık talebiyle mal varlığı tedbir kararını veya el koyma kararını ise artık tek hakim değil ağır ceza mahkemesi oybirliğiyle verecek.