Erişilebilirlik

Yeni Aachen Anlaşması Yıpranan AB’yi Güçlendirecek mi?


56 yıl önce bir kış günü Fransa ve Batı Almanya, iki dünya savaşı dahil yüzyıllar süren çatışmaları sona erdirmek amacıyla bir anlaşma imzalamıştı.

Soğuk Savaş'ın giderek derinleştiği dönemde Avrupa'nın birliği, sadece altı üyeden oluşan ortak pazarla sınırlıydı. Birlik, İngiltere'nin yaptığı ilk başvuruyu ise reddetmişti. 1963 yılı Ocak ayında imzalanan ve güç odağı Fransa-Almanya birliği olan anlaşmanın bugün 28 üyeden oluşan Avrupa Birliği'ne dönüşeceği, o dönemde hemen hemen hiç kimsenin aklına gelmemişti.

1963'te imzalanan anlaşmadan 56 yıl sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in imzaladıkları anlaşma, bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Her iki liderin de kendi ülkeleri içinde zayıfladıkları bu dönemde, Avrupa Birliği, Brexit karmaşasıyla, yükselen milliyetçilikle, göçmenlik, ekonomi ve savunma gibi temel alanlardaki fikir ayrılıklarıyla başa çıkmaya çalışıyor.

Kimi uzmanlar, yeni Aachen Anlaşması'nı, içerikten yoksun olduğu gerekçesiyle önemsemiyor. Aşırı sağcı Fransız milliyetçileriyse Paris'in Fransa topraklarının bir kısmından vazgeçeceği gibi gerçeği yansıtmayan uyarılarda bulunuyor. Anlaşma, daha geniş kapsamlı bir soruyu daha gündeme getiriyor: Günümüzün bölünmüş Avrupa'sında Fransa ve Almanya'nın yaptığı işbirliğinin ne derece ağırlığı olur?

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Paris Bürosu Başkanı Manuel Lafont Rapnouil, “Bir zamanlar Fransa ve Almanya bir konuda anlaştıklarında bu, Avrupa Birliği'nin nihai kararı haline gelirdi. Şimdiyse bu gibi anlaşmalara varmak yeterli olmuyor,” diyor.

Yeni anlaşma, eğitim, çevre, güvenlik ve ekonomi gibi konularda Fransa ve Almanya'nın işbirliği yapmasını öngörüyor.

Fransa'da Aix-la-Chapelle olarak bilinen Alman kenti Aachen, Ortaçağ'da Frank İmparatoru Şarlman'ın yaşadığı kent olduğu için simgesel bir öneme sahip. Aachen, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bir yıl önceyse müttefiklerin çok kanlı bir muharebeden sonra ele geçirdikleri ilk Alman kenti olmuştu.

Almanya Başbakanı Konrad Adenauer ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle Elysee Anlaşmasını imzaladıktan sonra. 22 Ocak 1963.
Almanya Başbakanı Konrad Adenauer ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle Elysee Anlaşmasını imzaladıktan sonra. 22 Ocak 1963.

Anlaşma yetersiz kalıyor

Yeni anlaşmayı eleştirenler, Avrupa'nın daha güçlü ve daha birlik içinde olması gibi emelleri karşılamaya yetmediği görüşünde. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2017'de göreve geldikten kısa süre sonra yaptığı bir konuşmada, daha güçlü bir Avrupa oluşturmayı amaçladığını kaydetmişti.

Almanya'nın eski başbakanlarından Helmut Kohl'un danışmanı Joachim Bitterlich, Fransız “Le Journal du Dimanche” gazetesine verdiği demeçte, anlaşmada göç ve enerji işbirliği gibi alanlarda eksiklikler olduğunu söyledi. Bitterlich, anlaşmanın işbirliği için bir zemin hazırladığını, ancak aynı zamanda her iki hükümetin sınırlarını da yansıttığını kaydetti.

Rus gazeteci Leonid Bershidsky ise Fransa ve Almanya'nın savunma ve ekonomik işbirliği gibi alanlarda birbirine zıt olan çıkarlarının anlaşmayı zora sokabileceği görüşünde. Bershidsky, Bloomberg'de kaleme aldığı yazısında, ”Bölünmelerin yaşandığı dönemlerde simgesel birlik mesajları vermek önemlidir. Ancak gerçek hayatta iyi niyet sahibi ortaklar arasında bile işbirliği yapmak zordur, ” ifadelerini kullandı.

Avrupa için zor bir dönem

Macron ve Merkel, liderliklerinin en zor döneminde biraraya geldi. Hıristiyan Demokrat Parti'nin kontrolunu müttefiki Annegret Kramp-Karrenbauer'a teslim eden Merkel, liderlik konumundan çekilme sürecinde. Macron'un popülaritesi ise sarı yeleklilerin protestoları nedeniyle rekor düzeyde düşmüş durumda.

Öte yandan Avrupa Birliği, birçok mesele üzerinde bölünmüş olsa bile İngiltere ile yürütülen Brexit müzakerelerinde birlik ve beraberlik sergiliyor. Mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerindeyse milliyetçi partilerin nüfuzunu pekiştirmesi bekleniyor.

Economist dergisinde yayınlanan bir makale, Avrupa'daki durumu şöyle özetliyor: ”İngiltere birlikten çıkıyor. İtalya'yı popülistler yönetiyor. İspanya'da azınlık hükümeti işbaşında. Polonya ve Macaristan bağnaz siyasi partilerin kontrolünde. Hiçbir hükümet, Brüksel'deki kurumlara liderlik yapması için daha fazla güç sağlamak istemiyor.”

Fransa'daki sarı yelekli protestocular, Macron'un Alsace-Lorraine bölgesini Almanya'ya vereceği gibi aşırı sağ çıkışlı söylentiler yayıyor. Aşırı sağcı lider Marine Le Pen, Aachen anlaşmasının Fransa'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki daimi sandalyesini Berlin'le paylaşmasını öngördüğünü iddia ediyor. Macron'un makamından yapılan açıklamasaysa iddiaların yalan olduğu bildirildi. Anlaşma, aslında, hem Almanya hem de Fransa'nın, Almanya'nın BM Güvenlik Konseyi'nde daimi sandalye elde etmesine odaklanmasını amaçlıyor.

Başka seçenek yok

Fransa ve Almanya dışında Avrupa Birliği'ni ayakta tutacak başka bir seçenek düşünenlerin sayısıysa çok az. Bazı uzmanlar, simgesel birlik mesajlarının önemli olduğunu kaydediyor.

Slovakya'nın Avrupa'yla ilişkilerden sorumlu bakanı Frantisek Ruzicka, kısa süre önce Fransa'ya yaptığı ziyarette, ”Brexit'ten, göç krizinden, yaşadığımız birçok sorundan sonra gelin Avrupa Birliği'nin 27 ülkesinin işbirliğini güçlendirmeye devam edeceği mesajını verelim,” şeklinde konuştu. Bakan Ruzicka, Fransa ve Almanya arasındaki güçlü bağ olmadan Avrupa'da işbirliği sağlanamayacağını vurguladı.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Paris Bürosu Başkanı Manuel Lafont Rapnouil, ”Aachen anlaşması, hem Fransa ve Almanya'ya hem de Avrupa'nın geri kalanına, zor olduğu zamanlarda bile bu ilişkinin önemli olduğunu hatırlatıyor. Her iki ülke de bu anlaşmanın önemli olduğuna inanıyor, ki bu da her şeyin başlangıç noktasıdır,” şeklinde konuşuyor.

STÜDYO VOA

EKOTÜRK Stüdyo VOA
lütfen bekleyin
Embed

No media source currently available

0:00 0:29:44 0:00
XS
SM
MD
LG