Ülkelerinde yaşanan iç savaş sonrası Türkiye’ye sığınan Suriyeliler'e karşı nefret söyleminin yanısıra sözlü ve fiziksel şiddet devam ediyor.
16 Kasım’da İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde yakılarak öldürüldükleri ileri sürülen ve konuyla ilgili güvenlik güçlerince yakalanan şahsın da ifadesinde itiraf ettiği olayla ilgili tepkiler sürüyor.
Your browser doesn’t support HTML5
Gaziantep Barosu Mülteci Hakları Komisyonu üyesi avukatlar konuya ilişkin adliye önünde yaptığı basın açıklamasında olayın kişisel bir saldırı olmadığını ve toplumdaki farklı her grubun aynı saldırıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, “Bu vahim olayın her yönüyle, titizlikle ve ivedilikle aydınlatılması ve benzerlerinin yaşanmaması için, etkili ve açık bir soruşturma yürütülmesini talep ediyoruz. Bu korkunç cinayetin üzerini örtmeye ve ırkçı saiki gizlemeye çalışanların ortaya çıkarılmasını, failin ve olaya sebep olanların, yargı önüne çıkarılıp gereken cezayı almalarının sağlanmasını, ırkçı saldırıların ve nefret suçlarının etkili bir biçimde cezalandırılması için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz’’ ifadeleri kullanıldı.
Konuyla ilgili VOA Türkçe’ye konuşan Suriyeli mülteciler yaşanan olaydan dolayı tedirgin olduklarını ve Suriyeliler'in durumunun artık siyasi malzeme haline getirildiğini vurgularken, Gaziantep Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Koordinatörü Avukat Cumali Şimşek ise, “Toplumu ayrıştırıcı, bölücü, ırkçı söylemlere son verilmesi, belediyelerce uygulanan yabancılara farklı, vatandaşlara farklı uygulamalara son verilmesi gerekiyor’’ dedi.
"Suriyeliler Türkiye’de siyasi malzeme olarak kullanılıyor"
İzmir’de yaşanan olayı insanlık dışı bir davranış olarak niteleyen 27 yaşındaki Muhammed Elsukkeri, bu olayla birlikte Suriyeliler'in ırkçı bir şekilde hedef alındığına dikkat çekerek , “Aslında bu olay Suriyeliler ve Türkler arasındaki ilişkileri aşırı bir şekilde etkileyecektir. Ne yazık ki Türkiye’deki birçok muhalefet partisi tarafından Suriyeliler'in siyaset malzemesi olarak kullanıldığını görmekteyiz. Özelikle Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu iktidara gelebilmek için ırkçılık konusunu Suriyeliler'e karşı kullanıyorlar. Siyasetçi Ümit Özdağ hiç sormadan ve yargılamadan Suriye mülteci kartını ırkçılık konusu olarak kendi partisine propaganda olarak kullanıyor. Bu durum da Türkiye’de yaşayan Suriyeliler için çok tehlikeli ve korkutucudur" dedi.
"Esad Rejimi var oldukça Suriye güvenli olmayacaktır"
El Sukkeri, "Ben ve tüm Suriyeliler olarak Türkiye’de yaşanan bu olaylardan sonra Gaziantep ve Kilis’te kendimizi güvende hissetmiyoruz ve tedirginiz. Aslında biz Suriyeliler olarak Türkiye’nin demografik yapısı değişmesini hiç istemiyoruz, sadece Esat rejimi düşene kadar buradayız. Bu konuda bazı Türkler 'Suriye’nin durumu güvenli ve iyi artık' dese de bu tamamen yanlıştır. Suriye’de Esat rejimi ve Beşar Esat iktidarı var oldukça hiçbir güvenlik olmayacaktır. Son olarak Türkiye'nin tüm mülteciler için güvehli bir devlete dönüşmesini umut ediyorum. Sadece Suriyeliler'i değil tüm mazlumlar ve uluslararası mülteci hakları için özelikle 1951 Viyana Anlaşması'nı yerine getirmesini ümit ediyoruz’’ şeklinde ifadelerini kullandı.
"Bundan sonraki hayatımızın nasıl olacağı konusunda endişeliyim"
Üç tane Suriyeli gencin İzmir’de yakılarak öldürülmesi haberi karşısında hem Türk hem de Suriye halkının çok şaşırdığına dikkat çeken Eyad Babtji, “Aslında ırkçılık her yerde ama sorun şu ki Türkiye'deki Suriyeliler'in sayısının fazla olmasıyla Suriye ve Türk toplumların arasındaki sosyal, ekonomik, siyasi ve ticari ilişkileri de etkilenebilmektedir. Zaten bu olayın insani yardım kuruluşlarını harekete geçirmemesine şaşırdım. Özellikle Türkiye'deki Suriye toplumunun istikrarı adına insani yardım kuruluşlarının bu konularda daha etkin olması gerektiğini düşünüyorum. Suriyeliler daha iyi bir yaşam için Türkiye'ye geldiler. Son olarak bu yaşanan olay beni tedirgin etmeye başladı. Türkiye'de kendimi rahat hissediyordum ama İzmir olayından sonra benim istikrarım, ailemin burada oluşu, ileride çocuklarım ve tüm Suriyeliler için Türkiye'de hayatın nasıl olabileceği gibi konular beni endişelendiriyor. Özellikle Türkiye'deki muhalefetin Suriyeliler ile Türkler arasındaki ilişkileri bozmaya çalışması konusunda çözüm bulunması gerektiğini düşünüyorum’’ diye konuştu.
"Mültecilerin yaşam hakkının korunması devletin sorumluluğundadır"
Mültecilerin yaşam hakkının korunmasının devletin sorumluluğu altında olduğuna dikkat çeken, Gaziantep Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Koordinatörü Avukat Cumali Şimşek, böyle olaylarda etkili soruşturmaların yürütülmesi gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı;
“Eğer bu insanları bu ülkeye kabul ettiysek onların yaşam hakkını da güvence altında tutmamız gerekiyor. Ancak burada ilerleyen zamanlarda açıkça bir yaşam hakkı ihlali sözkonusu olabilir. Böyle durumların yaşanmaması için bizim savcılıklarımızın etkili bir soruşturma yürütmesi gerekiyor. Failin gereken cezayı alması gerekiyor. Öte yandan bu olayları körüklediğine inandığımız ırkçı söylemler, nefret söylemleri gibi olumsuz olaylara artık bir son verilmesi gerekiyor. Kabul etsek de etmesek de bu insanlar uluslararası koruma altında, yani hukuki bir statüye sahip olarak Türkiye’de yaşamaya devam ediyorlar. Bütün bu konular birlikte değerlendirildiğinde artık toplumu ayrıştırıcı, bölücü, ırkçı söylemlere son verilmesi, belediyelerce uygulanan yabancılara farklı, vatandaşlara farklı uygulamalara son verilmesi ve bu tip olaylara da engel olunması gerektiğini düşünüyoruz.’’