‘Cenevre’ye Kürt İradesi Olarak Katılmak İsteriz’

Hilmi Hacaloğlu Rimalan'da Salih Müslim'le görüştü

Hilmi Hacaloğlu’nun söyleşisi - PYD Eş Başkanı Salih Müslim: 'Suriye’de el Kaide’nin sivriliği kırıldı, Esat’la işbirliği yapmıyoruz, Türkiye Selefiler’i engellemiyor, Öcalan’cıyım, demokratik federatif bir Suriye istiyoruz'
Görüşme öncesi izlenimler- ‘Alo, ben Salih Müslim.’ İstanbul’a dışişleri yetkilileriyle özel görüşme yapmak için gelen PYD Eş Başkanı karşımdaydı. Suriye’nin belki de en güçlü lideri, cep telefonuna bıraktığım mesaja kendi sesiyle geri döndüğünde şaşırmadım desem yalan olur. Salih Müslim net anlaşılır Türkçesiyle ‘ Birkaç saat sonra Türkiye’den ayrılacağım, telefonunuzda gördüğünüz numarayı Irak ve Suriye’de kullanıyorum. Türkiye’ye bir daha gelişimde sizi arayacağım’ dedi ve telefonu kapattı.

Bu görüşmeden iki ay sonra 32. Gün için Suriye’nin kuzeydeki en büyük şehri Kamışlı’dayım. Kürtler bu bölgeye Kürtçe’de ‘batı’ anlamına gelen Rojava diyor. Konuştuğum gazeteciler oğlunun ölümünden sonra baba ocağı Kobani’ye giremeyen Salih Müslim’in taziyeleri burada kabul ettikten sonra ayrıldığını söylüyor. PYD lideriyle yaptığım görüşmede verdiği numarayı ‘ya nasip’ deyip deniyorum. Telefon açılıyor ancak Salih Müslim’in sesi birkaç saniye sonra kaybolunca bir de mesaj atarak şansımı deniyorum. Ama yanıt yok.

Günü kaybetmemek için 24 saat önce çatışmaların olduğu Rimalan bölgesine doğru yola çıkıyorum. Ancak çekim yapmak için Yüksek Kürt Konseyi’ne bağlı Asayiş’ten izin almak gerekiyor. Rimalan’da Asayiş karargahında otururken bölgede bize yardımcı olan Ronahi TV’den Berfin Hezil içeri giriyor. Birkaç dakika sonra ‘kameraları alın hemen çıkıyoruz’ deniyor ve apar topar caddenin sonundaki bir binaya giriyoruz.

Dışarıda görünür bir güvenlik yok ama bahçeye girer girmez bizi kalaşnikoflu korumalar karşılıyor. İkinci katta da silahlı dört kişi var. Selamlaşıyoruz. Kapı önünde ayakkabılarımı çıkarırken içimde bir heyecan, ‘acaba Salih Müslim burada mı?’ diye düşünürken PYD lideri kocaman gülümsemesiyle karşıma çıkıyor.

Daha bir hafta önce oğlunu kaybeden PYD lideri gayet metanetli duruyor. İlk kez karşılaşan iki Ortadoğulu olarak kucaklaşırken başsağlığı diliyorum. Salih Müslim, “halklarımızın başı sağolsun çok şehit verdik daha da veririz de bir an önce çözelim halklarımız daha çok kan dökmesin” diyor. Tüm röportaj boyunca aynı ciddiyette ve gayet net yanıtlar veriyor.

‘Davutoğlu adına arayıp başsağlığı dilediler’

Hilmi Hacaloğlu: "Oğlunuz hedef gözetilerek mi öldürüldü?"

Salih Müslim: "Bizim için nasıl öldürüldüğünün önemi yok. Zaten ben onu telefonla konuştuğumuzda hep ‘nişancılar var’ diye uyardım. Hırslıydı, kimseyi dinlemiyordu. O yüzden de hep ön saflardaydı."

HH: "Bu olaydan sonra Türkiye devlet ya da hükümet yetkililerinden başsağlığı telefonu aldınız mı?"

SM: "Aldık efendim, Dışişleri Bakanlığı’ndan sayın bakanın başsağlığı dileğini ilettiler. Sayın bakana bir kez de sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum.

‘El Kaide’nin sivriliği kırıldı’

HH: "Bayramın ilk iki günü Selefi güçler Rimalan yakınlarında YPG güçlerine saldırdı. Saldırıların artmasından endişe ediyor musunuz?"

SM: "Doğrusunu isterseniz El Kaide güçlerinin sivriliği kırılmıştır ama çatışmalar oluyor. Biz politikacılar, onların saldırıları artınca arkasında başka hesaplar görüyoruz."

HH: "Başka kişiler derken kimi kastediyorsunuz?"

SM: "Detaylara girmezsem daha iyi olur. Hesap yapanlar bilsinler siyasi olarak bu işin arkasında kim var görüyoruz. Bazı Selefi saldırıları öncesinde bazı devlet yetkilileri bizimle planlanan görüşmelerini ertelediler. Bütün hesapları bizim bölgemizi çetecilerin ele geçirmesi üzerine. Bunlara bazı sözler verildiğini düşünüyorum."

HH: "Batılı ülkeleri mi kastediyorsunuz?"

SM: "Yalnız Batılı değil yerel unsurlar da var."

HH: "Suriye içindeki güçler mi bu yerel unsurlar?"

SM: "Hayır, bölge ülkelerinden bahsediyorum. Çok yakın tarihe kadar Türkiye’nin bunları desteklediğine dair kanıtlar var."

HH: "Kanıtlar dediğiniz ne var?"

SM: "Onları yakaladığımızda ele geçirdiğimiz fotoğraflar var. Serekaniye ve Tılhalep’teki kampta eğitildiklerine dair filmler var. Bir de öldürülenlerin üzerinde bulduğumuz pasaportlarda Türkiye damgası gördük. Gerçi son dönemde artık pasaport taşımıyorlar."

‘Türkiye selefileri engellemiyor’

HH: "Öyle diyorsunuz ama Türk ordusunun Selefi unsurlara karşı yaptığı taciz atışı var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?"

SM: "Sayın yetkililer ‘sadece size ve bize değil tüm Ortadoğu için tehlikelidir’ dediler. Bu gerçektir. Biz onları destekleyen 20 kuruluşun listesini Türkiye’ye verdik. Almanya’dan bir haftada 120 kişi, İngiltere’den 180 kişi geldi. Bunları durdurmak gerekiyor ama kendileri herhangi bir şey yapmadılar."

HH: "Siz bu kanıtları Türkiye’ye sundunuz mu? Sunduysanız ne yanıt aldınız?"

SM: "Onların dediği gibi bizim dışımızda bir şeyler olabilir. Engelleyemeyebiliriz diyorlar bunlar ikna edici değil. Bu da açık söylensin. Kilis kapısında ilk darbeyi vuranlar, Türkiye üzerinden geldi. Bu, yetkililerin bilgisi dahilinde değil mi?"

‘Özgür Suriye Ordusu ne ordudur ne özgür’

HH: "Irak’ta Özgür Suriye Ordusu güç mü kaybediyor? Kuzeyin dışında onların kaybettiği mevzilerde Selefi unsurlar mı güçleniyor?"

SM: "Daha önce bu Özgür Suriye Ordusu var mıydı ki güç kaybediyor. Onlar ne ordudur ne de özgürdür. Biz de bunları aradık. Biz onlarla anlaşıp Suriye’yi korumak isteriz ama ortada yok. Hatta bazı eski Esat askerleri, savaş tüccarlarına dönüşmüş."

HH: "O zaman Esat güçleriyle savaşanlar Selefiler öyle mi?"

SM: "Bizim bölgelerimizde biz varız. Esat güçleri gelirse gene savaşırız. Bizim gibi güçler olsaydı, demokrasiye inanan, demokrasiyi korumak için savaşanlar olsaydı anlaşırdık.Suriye’de bir özgürlük devrimi vardı. Biz de o niyetle ayağa kalktık. Kalkışma başlayınca biz de ön saflardaydık. Ama sonra bu iş, silahlı devrime ya da iktidar savaşına dönüştü, biz bunun içinde yokuz. Hatta iktidar savaşına katılmak istemiyoruz. Şam’da kimin oturduğu bizi ilgilendiriyor. Demokrasiye inanan, çoğulcu, Kürt kimliğini tanıyan olursa seviniriz, bunun için de savaşırız ama öyle değil. Ne rejim bunu yapıyor be de öbürleri. Hatta öbürleri ondan daha kötüdür."

'Esat’la işbirliği yapmıyoruz'

HH: "Peki, neden Esat’la işbirliği yapmakla suçlanıyorsunuz? Esat rejimiyle işbirliği yapıyor musunuz?"

SM: "Hayır hiçbir zaman. Bunu söyleyenlerin savaşta şehit düşen kardeşlerimize saygısı azdır. Biz 2004 Serhildanı’ndan (ayaklanma) beri rejimle çatışıyoruz. Onların hesapları başka, Kürtler hep başkalarının askerleri olmuştur ama Kürtler bundan sonra sürede biz kendi çıkarlarımızın askerleri olacağız diye öne sürünce bunlar şaşırdı."

‘Demokratik Federatif bir Suriye istiyoruz’

HH: "Kürtler’in bundan sonra Suriye tahayyülü nedir?"

SM: "Suriye artık Baas rejimi gibi tek parti yönetilemez. Muhakkak bir demokrasinin gelmesi gerekiyor. Burada çeşitli oluşumlar var. Böyle geniş bir demokrasi olması gerekiyor. Biz Kürtler federasyondan bahsedebiliriz. Bu Kürt bölgesi, Arap bölgesi, Hristiyan bölgesi diye ayrılamıyor. Biz yeni statüyü kabullenmek istiyoruz, demokratik federatif sitem düşünüyoruz."

HH: "Rojava için de böyle bir şey düşünüyoruz?"

SM: "Sivil geçici bir yönetim düşünüyoruz. 19 Temmuz 2012’den beri kendi bölgelerimizin %95’inde Kürt halkı kendini yönetiyor. Süryaniler, Araplar, Türkmenler, Hristiyanlar ve elbette diğer Kürt partilerle görüşmeler yaptık. Hepsi kabul etti. Geçici sivil yönetim bu işlere bakacak."

HH: "Ama YPG silahlı bir güç. Silahların gölgesi diğer toplumlar üzerinde bir baskı oluşturmaz mı?"

SM: "Bir şeyin bilinmesi gerekir. Araplar’da Süryaniler’de hatta Türkmenler’de de silah var. Bir şey daha var. Serakaniye’deki kiliseyi korumak için YPG kaç şehit verdi. YPG nasyonal (milli) bir güçtür. Hepimiz içindir, yalnız Kürtler için değil."

'Alman tarzı Büyük Kürdistan hayal ediyorum'

HH: "Sizin kafanızda bir büyük Kürdistan hayali var mı?"

SM: "Vardır. Hakkımızdır neden olmasın. Büyük Kürdistan da olabilir. Ama Alman tarzı. Almanya, Avusturya, İsviçre ve İtalya’da yaşayan Almanlar var. Avrupa Birliği içinde hepsi birleşmişlerdir. Biz bunu Ortadoğu için neden düşünmeyelim. Sınırları değiştirmeden bir Ortadoğu federasyonu olsun Büyük Kürdistan da gerçekleşmiş olur. Güzel bir rüyadır neden olmasın?"

HH: "Öcalan Demokratik İslam Konferansı önerdi. Bu gerçekleştirilebilir mi?"

SM: "Neden olmasın? Şu anda İslam adına Suriye’de insanlar öldürülüyor. Bu kabul edilemez. Din adamları bir araya gelip doğru İslam’ı insanlara anlatmalı. Çünkü dünya İslam hakkında yanlış izlenimlere kapılıyor. Bölgenin çoğunluğu Öcalan’ın görüşlerini benimsiyor."

‘Apocuyum ama ne Kandil’den ne İmralı’dan talimat alıyoruz’

HH: "Siz de Apocu musunuz?"

SM: "Evet, Apocuyum. Öcalan, benim ve bölge insanın gözünde Lenin gibi, Marks gibidir. Biz onun fikirlerini benimsiyoruz. Arap Apocular da var, hatta partiler var. Çünkü Öcalan tüm insanlığa mesaj veriyor."

HH: "O halde İmralı ya da Kandil’den talimat alıyor musunuz?"

SM: "Hayır kimseden talimat almıyoruz. Ama öğüt verenlere kulağımızı kapamayız."

HH: "Suriye Kürtler’i arasında Cenevre Konferansı’na gitme konusunda anlaşmazlık var mı?"

SM: "İlkel milliyetçi partiler vardır, onlarla başımız ağrıyor. Ama çoğu kabul etmiştir. Ama bazıları bu anlaşmazlığı büyütme çabasındadır. Hatta Türkiye bunun çabasındadır."

‘Cenevre’ye Kürt iradesi olarak katılmak istiyoruz’

HH: "Ne çabasındadır?"

SM: "Bazı partileri bizden ayırıp Koalisyon içine koyma çabasındadır. Ama Suriye’de bir Kürt realitesi vardır, Koalisyon bunu tanımıyor. Bizi tanımayanlar, kimliğimizi kabul etmeyenler Kürtler’i temsil edemez. Biz Kürt iradesiyle katılmak istiyoruz."

HH: "Cenevre’den umutlu musunuz?"

SM: "İlk Cenevre yanlış kurgulandı. Ve kimse iyi niyetli değildi. Konferanstan bir gün sonra Suriye’ye 200 ton silah girdi. Hani Suriye’ye silah ambargosu uygulanacaktı? Bu ambargoyu kimler deldi?"

‘Esat’sız çözüm demek 2 milyon Alevi ölsün demek’

HH: "Siz Esat’lı mı Esat’sız mı Suriye krizinin çözümleneceğini düşünüyorsunuz?"

SM: "Bir ülkenin kaderini bir kişiye bağlamak doğru değil. Başlangıçta bu olabilirdi ama şimdi bütün Aleviler Esat’ın arkasında duruyor. Esat’sız bir çözüm demek 2 milyon Alevi’yi öldürmek demek. Eğer çözüm istiyorsak herkes ön koşulsuz masaya oturmalı. Şartlar olmamalı. Böyle olursa Cenevre Suriye meselesinin çözülmesi için ilk adım olur. Aslında Suriye’de şu anda kimsenin özgürlük, demokrasi, adalet umurunda değil. Herkesin tek isteği akan kanın durmasıdır. Akan kan mutlaka durdurulmalı."

‘Cenevre öncesi Davutoğlu’yla görüşmek isterim’

HH: "Türkiye’den Cenevre öncesi ne bekliyorsunuz? Mesela dışişleri bakanıyla görüşmek ister misiniz?"

SM: "Olursa iyi olur. Sayın bakanla daha görüşemedik ama fikirlerini biliyoruz. Dışişleri yetkilileriyle görüştük. Suriye’deki istikrarsızlık Türkiye’yi de etkiliyor. Bu upuzun sınırı biz kontrol ediyoruz. Sınırın iki tarafında da Kürtler var. Unutmamak gerekir ki burası patlarsa siz de zarar görürsünüz. Dışarıda yapılan yardımlar içeride olsa herkes daha az zarar görür."

‘Ortadoğu’da istikrar için Suriye’de istikrar şart’

HH: "Suriye bu bataktan nasıl ve ne zaman çıkar, bir öngörünüz var mı?

SM: "Tunus’ta devrim oldu, istikrara kavuştu mu? Hala kaynıyor. Mısır kavuştu mu? Suriye onlardan on kat karışıktır. Mısır’da iki toplum var. Müslüman ve Kıpti. Bir de Suriye’ye bakalım. Araplar, Aleviler, İsmaililer, Süryaniler, Ermeniler, Dürziler, Çerkezler, Kürtler, Nasturiler, Keldaniler. Kolay değil. Ortadoğu’da istikrar varsa Suriye’den başlar. Dediğimiz gibi herkes dürüst olursa yani tüm bölge ülkeleri ve Batılı ülkeler dürüst olursa çözüm ihtimali belirir. Yoksa Suriye daha da karışır, karmakarışık olur."

Salih Müslim’le röportajı yaptıktan sonra artık soğumakta olan kebapları yedik. Yemekte Suriye’yle ilgili çok müspet ifadeler kullanmadı ama bunların yazılmamak kaydıyla olduğunun da altını çizdi. Sofradan kalktıktan sonra, ‘İstanbul’da herhalde bana balık ısmarlarsınız’ dedi. Belki de bu alçakgönüllü liderin tarzı beni şu teklifi yapmağa mecbur etti: ‘İstanbul’da hamsiler benden. Bizim evde ve ben yapacağım.’ Yine çok içten gülümseyerek kabul etti, Cenevre sonrası belki de yeni bir Salih Müslim haberini bizim evin salonundan yazarım!.

Müslim-Barzani gerilimi

Salih Müslim, röportajda Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin de Rojava’ya abluka uyguladığını söyledi. Kuzey Irak yönetiminin kendisine, partisine ve bölgeye bakışından rahatsızdı. Röportaj sonrasında üç jiple yanımızdan ayrıldı. Vedalaşırken ülkeden ayrılmak üzere olduğunu söyledi ve yanında koruma olarak görev yapan oğullarından Tilej’i tanıştırdı. Türkiye’ye döndükten birkaç gün sonra PYD liderinin hala Suriye’de olduğunu öğrenince aradım. Salih Müslim, “beş gündür kapıda bekliyoruz. KDP beni Kuzey Irak’a sokmamak için politbüro kararı çıkarmış. Erbil’e almak istemiyorlar. Biz de tavır aldık. Onlar çağırsalar da gitmek istemeyiz” dedi. “Kaçak yollarla mı Rojava’dan çıkacaksınız” diye sorunca, “muhakkak bir çare buluruz. Oradan buradan mutlaka geçeriz” yanıtını verdi.