Türkiye'yi Kongre'de Zor Bir Dönem Bekliyor

Türkiye'yi Kongre'de Zor Bir Dönem Bekliyor

Dışişleri Komisyonu oturumunda söz alan yaklaşık 20 milletvekilinin çoğunluğu Türkiye’nin İran ve Ortadoğu politikalarını eleştirirken, ilişkilerin önemini vurgulayan milletvekilleri bile kaygılarını dile getirdiler



Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda yapılan oturumda Amerikalı milletvekilleri bilhassa İran ve Ortadoğu politikaları konusunda Türk hükümetini eleştirdi.

Hükümetin Amerikan yönetimi nezdinde kaygı yaratan İsrail karşıtı söylemi, Kongre’de tepkiyle karşılanıyor. Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a ek yaptırım uygulanmasına karşı çıkması – buradan bakıldığında Washington’un yanında yer almaması – Kongre üyeleri tarafından eleştirildi. Amerika’da ‘Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor mu?’ sorusu daha sık gündeme gelirken, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda “Türkiye’nin Yeni Dış Politika Yönü ve Türk Amerikan İlişkilerine Etkileri” başlıklı bir oturum düzenlendi.

Kongre Üyeleri Türkiye'yi Eleştirdi

Komisyon başkanı Demokrat Partili California milletvekili Howard Berman, Türkiye’nin politikalarını kaygı verici bulduğunu söyledi: “Türkiye’nin İran, İsrail, Filistinlilere yönelik politikalarındaki kaygı verici değişim ve bunun etkilerini değerlendiriyoruz. Bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi şöyle dedi: ‘Türkiye’nin yönü ve Amerika’yla stratejik ortaklığına bağlılığı konusunda soru işaretleri var.’ Benim de bu yönde kaygılarım var.”

Açılış konuşmasında Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Howard Berman Türkiye’nin Hamas’la bağlarının rencide edici olduğunu söyledi, Ankara’nın Amerika’nın “uluslararası terör örgütleri listesine saygı göstermesi gerektiğini” kaydetti. Berman konuşmasında Türkiye’nin Ermeni soykırımını kabul etmesi, Kıbrıs’ta çözüm için daha fazla adım atması ve basın özgürlüğüne saygı göstermesi gerektiğini kaydetti.

Dışişleri Komisyonu’nda muhalefetin en kıdemli temsilcisi Cumhuriyetçi Partili Florida Milletvekili Ileana Ros-Lehtinen de Türkiye’yle Amerika arasında beliren “görüş ayrılıklarının ikili ilişkilere ciddi zorluklar getirdiğini” söyledi. Ros Lehtinen bu anlaşmazlıklar arasında Türkiye’nin İran’a ek yaptırım uygulanmasına destek vermemesini ve İran’la ticari ilişkilerini geliştirmesini saydı; Gazze ablukasının delinmesine destek vermesini provokasyon olarak nitelendirdi. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) “İslami bir parti” olarak nitelendiren Ros-Lehtinen, Ergenekon soruşturmasındaki uygulamaları eleştirdi, Türk başbakanını Rus başbakanına benzeten gözlemciler olduğunu belirtti. Ros Lehtinen, Amerikan Kongresi’nde böyle bir oturumun yapılıyor olmasının, ilişkilerdeki dönüm noktasına işaret ettiğini savundu.

Dışişleri Komisyonu oturumunda söz alan yaklaşık 20 milletvekilinin çoğunluğu Türkiye’nin İran ve Ortadoğu politikalarını eleştirirken, ilişkilerin önemini vurgulayan milletvekilleri bile kaygılarını dile getirdiler. Bir Kongre üyesi ilişkilerin gözden geçirilmesi çağrısında bulunurken, bir diğeri Türk Amerikan ilişkilerinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu savundu.

Milletvekillerinin oturumda öne çıkardığı diğer konular arasında da Ermeni soykırımı iddiaları, Kıbrıs, Türkiye’de dini azınlıkların durumu, Ankara’nın Sudan politikası vardı.

Görüşlerini dile getirmek için fırsat olarak kullandıkları oturumda Kongre üyeleri aslında Türkiye uzmanlarına sorular yöneltiyorlardı.

Uzmanların Görüşleri

2005 – 2008 yılları arasında Ankara Büyükelçisi olan Ross Wilson şu sıralar Atlantik Konseyi adlı düşünce kuruluşunda çalışıyor. Dışişleri Komisyonu’ndaki oturumda Büyükelçi Wilson, Türk Amerikan ilişkilerinde inişlerle çıkışların yeni bir şey olmadığını vurguladı ve ikili ilişkilerin çok zor bir dönemden geçtiği veya büyük bir dönüm noktasına gelindiği değerlendirmelerine katılmadığını söyledi.

Türkiye’nin son dönemde olumsuz bir imaj yarattığı savına itiraz etmediğini belirten Wilson, yine de bu olaylara fazla anlam yüklememek gerektiğini savundu. İran’ın Türkiye’nin komşusu olduğunu belirten Wilson Amerika’nın diplomatik girişimlerinin sonuç vermesi için Washington’un Ankara’ya ihtiyacı olduğunu kaydetti. Büyükelçi Wilson, Türkiye’yle çalışmaktan başka seçenek bulunmadığını vurguladı: “Türkiye’yle çalışmaktan başka seçeneğimiz yok. Zor olabilir, zorlayıcı olabilir, karmaşık olabilir. Bütün girişimlerimiz devam etmek durumunda. Stratejik bir otaklığımız, sorunlu bir ortaklığımız olacak. Bu, bizim en önemli ve üzerinde çok durmamız gereken ilişkilerimizden biri olmaya devam edecek.”

Michael Rubin – neo muhafazakar eğilimli Amerikan Enterprise Enstitüsü uzmanı… Rubin AKP hükümetinin Türkiye’nin yönünü Ortadoğu’daki daha aşırı uçlara yönelttiğini ve bu değişiklikten geri dönüşün, iktidar değişse bile kolay olmayacağını söyledi: “Tüm göstergelere rağmen Türkiye ne güvenilir bir müttefik ne de ılımlı bir güç."

Rubin, Amerika’nın Türkiye’yle olan ortaklığından vazgeçmesi gerekmediğini – Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu ve Afganistan’da önemli sorumluluklar üstlendiğini söyledi. Ancak Rubin, Amerikan yönetiminin Türkiye’ye F35 savaş uçağı satışını gözden geçirmesi ve İncirlik üssüne alternatif geliştirmesi gerektiğini savundu. Rubin bunun yanında Amerika’nın PKK terör örgütüne karşı Türkiye’ye verdiği desteği sürdürmesi gerektiğini de kaydetti.

Amerikan Alman Marshall Fonu uzmanı Ian Lesser da, Türkiye’deki değişimin Türk Amerikan ilişkilerini de etkileyeceğini vurguladı: “Sözünü ettiğimiz bu değişim Amerika’nın çıkarlarına da yansıyacak. Bu değişim Avrupa’nın güvenliği; Rusya’yla ilişkiler, füze savunma, enerji güvenliği, İran, Ortadoğu barışını etkileyecektir…”

Lesser açıklamasında Türkiye’de görülen değişimin hem olumlu hem olumsuz yansımaları olacağını kaydetti. Türk Amerikan ilişkilerini yönetmenin her zaman zorluklarla dolu olduğunu belirten Amerikalı uzman Kongre üyelerine üç öneride bulundu: Birincisi, İran konusunda Türkiye’yle siyasi bir tartışmadan ziyade savunma ağırlıklı bir politika geliştirmek. İkincisi, PKK terör örgütüne karşı Türkiye’ye sağlanan desteği sürdürmek. Üçüncü olarak da, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklemeye devam etmek.

Oturumda söz alan Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay, Türkiye’nin son sekiz yıl içinde ne liberal demokratik bir ülke olabildiğini ne de arzu ettiği gibi tüm kesimlerle konuşabilen bir “merkez ülke” haline gelebildiğini söyledi: “AKP’nin dış politika vizyonu başarısız kalmıştır. Türkiye Avrupa’dan uzaklaşmıştır. Bunu yaparak sekiz yıllık AKP iktidarının sonunda Türkiye bölgesel bir güç olmadığı gibi Ortadoğu konularında güvenilir bir arabulucu olamamıştır.”

Çağaptay, AKP’nin kamuoyu yoklamalarında destek kaybetmeye başladığını bu nedenle popülist, batı karşıtı dış politika söylemiyle desteğini arttırmaya çalıştığını savundu.

Türk dış politikasında görülen değişimin nedeni ve etkileri tartışıladursun kesin olan bir şey var: Türkiye’yi Amerikan Kongresi’nde zorlu bir dönem bekliyor.