Boston Globe, Bush’un Beyaz Saray’daki ilk döneminde Avrupa ile ittifakı göz ardı ettiğini belirtiyor ancak geç de olsa bu ittifakın önemini kavramasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor. Bush’un İsrail’in yeni yerleşim birimleri kurmaktan vazgeçmesi yönündeki açıklamasının Avrupa’nın bakış açısıyla paralel olduğunu belirten gazete, görüş ayrılıklarının ise ideolojik yaklaşımdan çok reflekslerden kaynaklandığı görüşüne yer veriyor.
"İran’ın nükleer silah sahibi olmasını önleme çabasında olduğu gibi taraflar, kendi hatalarının farkına varmalı ve bunları düzeltmelidir. Amerikalılar, İran’ın nükleer programından vazgeçmesi karşılığında, Tahran hükümetine güvenlik garantisi ve ticari teşvikler vererek Avrupalıların çabasını desteklemelidir. İktidardaki mollaların bu teklifi reddetmesi durumunda ise, Avrupalılar İran’ın tecrit edilmesi ve ekonomik ambargo uygulanması konusunda Amerikalıların yanında yer almalıdır. Sağlıklı bir ittifakın yolu bu tür yaklaşımlardan geçer."
Washington Post ise, Bush’un Brüksel’deki konuşmasında demokrasiyi yayma düşüncesine değil de, Ortadoğu barışına vurgu yapmasının altını çiziyor. İsrail ile Filistin arasında kalıcı bir barış anlaşması umudunun son dönemde arttığına dikkat çeken gazete, buna rağmen hala çözülmesi gereken ciddi sorunlar olduğunu belirtiyor.
"Bush, daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yaptı ve İsrail’in yerleşim faaliyetlerini dondurması gerektiğini söyledi. Başbakan Şaron’un uzun süredir tasarladığı “birbirinden kopuk parçalardan oluşan bir Filistin devletinin” çözüm olmayacağını belirtti. Eğer yakında bir İsrail-Filistin anlaşması sağlanacaksa, Bush’un bu ilkeler için İsraillilere baskı yapması gerekecek."
Başkan Bush’un dış politikasının ana hatlarını saptamaya çalışan Christian Science Monitor, bu dönemde realizm ile idealizmin iç içe geçeceği tahmininde bulunuyor. Gazete, Bush’un ikinci döneminde demokratik idealleri savunurken, gerçekçi yaklaşımları da elden bırakmayacağı görüşüne yer veriyor ve bu yaklaşımı olumluyor.
"Rusya konusunda doğru dengeyi sağlamak gerekiyor. Sonuca ulaşmak için, söylenen sözlerle, küresel, kişisel ve ekonomik baskının doğru bir dozunu bulmak gerekiyor. İran’ın nükleer programı konusunda askeri seçenek ihtimal dışı değil. Ama Bush, İran’la diplomatik girişimlerin henüz ilk aşamasında olduğunu söyleyerek bu ülkenin Irak’la aynı olmadığını vurguladı. Bush, karmaşık sorunlara karşı akıllıca ve temkinle yaklaşılması gerektiğini söyledi."
New York Times ise Irak’ta seçim sonrasında hükümet kurma çabalarını mercek altına alıyor. Seçimin galibi olan Şiilerin başbakanlık için İbrahim El-Caferi’yi önerdiğini aktaran gazete, her hangi bir adayın başbakan olabilmesi için mecliste üçte iki çoğunlukla oluşturulacak yürütme konseyinden onay alması gerektiğini hatırlatıyor.
"Bu durum, bir adayın başarılı olabilmesi için Kürt, laik ve bağımsız milletvekillerine onların seçmenlerinin dinlerine, dini ve temel haklarına saygı göstereceği konusunda garanti vermesini gerektiriyor. Sünnilerin seçime katılım oranının düşük olması nedeniyle, bu üçte iki çoğunluk Sünniler olmadan da sağlanabilir. Ancak bu büyük bir hata olur. Ocak ayındaki seçim, ne kadar kahramanca olsa da, Irak’ta işleyen bir demokrasi kurulmasını, hatta ülkenin gelecekteki birliğini sağlamaya yetmiyor. Seçim sonrası oluşan iyimser havanın sürdürülüp sürdürülemeyeceği önümüzdeki haftalarda belli olacak."