Erişilebilirlik

2 Haziran 2005: Fransa ve Hollanda'dan 'Hayır' Oyları Manşetlerde


Fransa’dan sonra Hollanda’nın da Avrupa anayasasına hayır demesi Amerikan gazeteleri tarafından manşetten veriliyor. USA Today, sandıktan çıkan sonucun Avrupa’nın birleşme sürecini ciddi biçimde yavaşlatacağı görüşünde. Gazete, seçmenin halktan kopan politikacılara tepki gösterdiğini ileri sürüyor:

"Fransız işçiler sosyal güvenlik sistemini kaybedeceklerinden korktu. Hollanda’da en önemli tartışma konularından biri, Müslüman Türkiye’nin üyeliğiydi. Ancak bütün bu kaygıların ortak noktası, politikacıların anayasanın sokaktaki vatandaşa sağlayacağı avantajları anlatmadaki başarısızlığıydı. Şimdi, aynı politikacıların halkın sesine kulak vermesi ve muhtemelen daha genel kabul görecek yeni bir anayasa taslağı hazırlaması gerekecek. Gerçi bu süreç yavaş, sancılı ve onur kırıcı olacak ama demokrasinin gereği budur."

New York Times yazarı David Brooks da Batı Avrupa’nın bir kimlik krizi yaşadığı yorumunda bulunuyor. Yazar, seçmenlerin liderlere güvenin kaybettiğini, yaşam kalitesinin düşmesinden tedirgin olduğunu ve yabancılar karşısında kendilerini korumasız hissettiğini belirtiyor:

"Avrupalılar, geleceğe umutla değil korkuyla bakıyor. Batı Avrupa’nın yaşam standardı, Amerika’nın yaşam standardından üçte bir oranında daha düşük ve giderek daha da düşüyor. Amerikalı liberaller, Alman, İsviçre veya Avrupa modeline hayranlıkla yaklaşıyordu. Ama bu modeller, modern dünyaya yetecek kadar esnek değil. İnsanları, ülkelerinin veremeyeceği olanaklara bağlı hale getiriyor. Sonuçta da, kendine güvenli ve ilerici bir yaklaşıma değil, hem sağda, hem de solda geleceğe yönelik gerici bir anlayışa yol açıyor."

Los Angeles Times yazarı Max Boot da benzer bir yorumda bulunuyor ve Avrupalı seçmenlerin halktan uzaklaşmış politikacılarla ekonomik sorunlara tepki gösterdiğini yazıyor. Yazarın önerisi, serbest pazar ekonomisine dönülmesi:

"Avrupa’daki hüzünlü havayı dağıtmanın tek yolu, ekonominin canlandırılmasıdır. Margaret Thatcher bunun nasıl yapılacağını göstermişti; Devleti küçültün ve sendikaların gücünü azaltın. Ama ne Chirac’ta ne de Berlin’deki talihsiz meslektaşı Schroeder’de bunu yapacak cesaret var. Her ikisi de, yakın geçmişteki diğer bir çok Avrupalı lider gibi, her türlü derde çare umuduyla bütün enerjilerini Avrupa’nın entegrasyonuna harcadı. Şimdi bu stratejinin iflas ettiği açığa çıkıyor. Artık asıl sorun, Avrupalı liderlerin gerçek sorunlarıyla yüzleşip yüzleşmeyeceğidir."

Washington Post ise başmakalesini Rus işadamı Mihail Hodorkovski’nin dokuz yıl hapis cezasına mahkum edilmesine ayırmış. Davanın baştan itibaren siyasi olduğunu savunan gazete, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’i özgürlükleri yok etmekle suçluyor:

"Putin, Hodorkovski’nin artan ekonomik gücü ve siyasi hırsı nedeniyle kendisini tehdit altında hissettiği için, iki yıl önce ona karşı bir saldırı başlattı. Hodorkovski’nin ekonomik gücünü yok etti, siyasi hırsını denetim altına aldı. Ama buna rağmen, Putin daha da güçsüzleşti. Rakiplerini yok etti ama ülkesinin küresel ekonomide başarılı olma şansını ve dünyanın saygı duyduğu bir yöntemi kurma ihtimalini de kaçırmış oldu."
XS
SM
MD
LG