Gazeteler, Temsilciler Meclisi çoğunluk lideri Cumhuriyetçi Tom Delay hakkında dava açılmasını manşetten duyuruyor. Delay’in, seçim kampanyasına bağış toplanması sırasında yasaları çiğnemekle suçlandığını hatırlatan Washington Post, Cumhuriyetçi milletvekilinin kabul görmeyecek davranışlarının sadece bağış toplamayla sınırlı olmadığını öne sürüyor. Gazete, Delay’in rakiplerini sindirmek için her türlü yöntemi kullandığını iddia ediyor:
"Delay’in mahkum olması için, iddia makamının onun sadece bu usulsüzlüğe karıştığını kanıtlaması yetmiyor. Aynı zamanda Delay’ın bu yapılanların, eyalet yasalarının çiğnenmesi anlamına geldiğini bildiği de kanıtlanmalı. Mahkemenin kararı ne olursa olsun, yaşanan süreç meslektaşlarının gerçekten Delay’ı kendi liderleri olarak görmek isteyip istemedikleri konusunda bir tartışma başlatabilir."
Boston Globe ise Tom Delay hakkında dava açılması kararının tam da Anayasa Mahkemesi’nin seçim kampanyalarının finansmanıyla ilgili kuralları gözden geçirdiği bir döneme denk geldiğini vurguluyor. Mevcut kuralların, yasal olarak toplandığı sürece, seçim kampanyalarında harcanan para miktarına bir sınırlama getirmediğini hatırlatan gazete, bu anlayışın eşitlik ilkesiyle çeliştiğini savunuyor:
"Anayasa Mahkemesi’nin 1976 yılında aldığı bir karara göre, yasal olarak toplandığı veya adayın kişisel servetinden geldiği sürece, seçim kampanyalarında harcanan paralar Anayasa tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğünün bir yansımasıdır ve bu nedenle bir sınırlamaya tabi tutulamaz. Ancak büyük çıkar gruplarının yaptığı yardımlar ve kişisel harcamalar, sıradan vatandaşların ve ekonomik gücü olmayan diğer adayların sesini bastırabiliyor ve demokratik sürece eşit katılımı engelleyebiliyor. Eğer Anayasa Mahkemesi, harcamalara bir sınırlama getirirse, bu hem vatandaşların çoğunluğu açısından daha demokratik bir gelişme olacaktır hem de yasadışı biçimde toplanan paraların harcanmasını zorlaştıracaktır."
USA Today ise, Amerika’nın yurtdışındaki imajını düzeltmek için Mısır, Türkiye ve Suudi Arabistan’ı kapsayan bir tura çıkan Dışişleri Bakanlığı Yardımcısı Karen Hughes’ın çabalarının yetersiz olduğu görüşüne yer veriyor. Hughes’ın verdiği mesajların Amerika’nın imajını düzeltmeye yetmeyeceğini savunan gazete, bu konuda daha farklı yöntemler uygulanması gerektiğini belirtiyor:
"Geçen yüzyılda, özellikle de Soğuk Savaş döneminde Amerika insanların kalbini ve aklını kazanmak için mükemmel işler yaptı. Eski senatör William Fullbright ve benzer düşünceye sahip insanlar eğitim ve kültürel değişim programları, radyo yayınları ve tüm dünyaya yayılan kütüphane ağlarına kadar bir çok projeyi hayata geçirdi. Ancak Soğuk Savaşın ardından bu programların büyük bir kısmından vazgeçildi. Yapay bir halkla ilişkiler atağı yerine, geçmişte işe yarayan bu tür çalışmalar, Amerika’nın imajına çok daha fazla katkıda bulunabilir."
New York Times Polonya’da geçen Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinin sonuçlarını yorumluyor. Eski komünist düzenin uzantısı olan partilerin seçimden yenilgiyle çıktığını kaydeden gazete, yeni hükümeti Dayanışma sendikası geleneğini savunan iki partinin kuracağını ifade ediyor. Ancak gazete, Polonya halkının siyasetten giderek uzaklaştığına da dikkat çekiyor:
"Bu seçime katılım oranının çok düşük olması, hükümete ve geleceğe güvenin tesis edilmesi için hemen harekete geçilmesini gerektiriyor. Koalisyon ortakları arasındaki tartışmanın uzaması, sadece Polonyalıların hükümete olan güvensizliğini artırmaya yarar. Seçimin galipleri bir an önce tartışmaları bir kenara bırakmalıdır. Bunu ne kadar erken yaparlarsa, bir şeyler başarma ve belki yeniden seçilme şansları da o kadar fazla olur."
"Delay’in mahkum olması için, iddia makamının onun sadece bu usulsüzlüğe karıştığını kanıtlaması yetmiyor. Aynı zamanda Delay’ın bu yapılanların, eyalet yasalarının çiğnenmesi anlamına geldiğini bildiği de kanıtlanmalı. Mahkemenin kararı ne olursa olsun, yaşanan süreç meslektaşlarının gerçekten Delay’ı kendi liderleri olarak görmek isteyip istemedikleri konusunda bir tartışma başlatabilir."
Boston Globe ise Tom Delay hakkında dava açılması kararının tam da Anayasa Mahkemesi’nin seçim kampanyalarının finansmanıyla ilgili kuralları gözden geçirdiği bir döneme denk geldiğini vurguluyor. Mevcut kuralların, yasal olarak toplandığı sürece, seçim kampanyalarında harcanan para miktarına bir sınırlama getirmediğini hatırlatan gazete, bu anlayışın eşitlik ilkesiyle çeliştiğini savunuyor:
"Anayasa Mahkemesi’nin 1976 yılında aldığı bir karara göre, yasal olarak toplandığı veya adayın kişisel servetinden geldiği sürece, seçim kampanyalarında harcanan paralar Anayasa tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğünün bir yansımasıdır ve bu nedenle bir sınırlamaya tabi tutulamaz. Ancak büyük çıkar gruplarının yaptığı yardımlar ve kişisel harcamalar, sıradan vatandaşların ve ekonomik gücü olmayan diğer adayların sesini bastırabiliyor ve demokratik sürece eşit katılımı engelleyebiliyor. Eğer Anayasa Mahkemesi, harcamalara bir sınırlama getirirse, bu hem vatandaşların çoğunluğu açısından daha demokratik bir gelişme olacaktır hem de yasadışı biçimde toplanan paraların harcanmasını zorlaştıracaktır."
USA Today ise, Amerika’nın yurtdışındaki imajını düzeltmek için Mısır, Türkiye ve Suudi Arabistan’ı kapsayan bir tura çıkan Dışişleri Bakanlığı Yardımcısı Karen Hughes’ın çabalarının yetersiz olduğu görüşüne yer veriyor. Hughes’ın verdiği mesajların Amerika’nın imajını düzeltmeye yetmeyeceğini savunan gazete, bu konuda daha farklı yöntemler uygulanması gerektiğini belirtiyor:
"Geçen yüzyılda, özellikle de Soğuk Savaş döneminde Amerika insanların kalbini ve aklını kazanmak için mükemmel işler yaptı. Eski senatör William Fullbright ve benzer düşünceye sahip insanlar eğitim ve kültürel değişim programları, radyo yayınları ve tüm dünyaya yayılan kütüphane ağlarına kadar bir çok projeyi hayata geçirdi. Ancak Soğuk Savaşın ardından bu programların büyük bir kısmından vazgeçildi. Yapay bir halkla ilişkiler atağı yerine, geçmişte işe yarayan bu tür çalışmalar, Amerika’nın imajına çok daha fazla katkıda bulunabilir."
New York Times Polonya’da geçen Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinin sonuçlarını yorumluyor. Eski komünist düzenin uzantısı olan partilerin seçimden yenilgiyle çıktığını kaydeden gazete, yeni hükümeti Dayanışma sendikası geleneğini savunan iki partinin kuracağını ifade ediyor. Ancak gazete, Polonya halkının siyasetten giderek uzaklaştığına da dikkat çekiyor:
"Bu seçime katılım oranının çok düşük olması, hükümete ve geleceğe güvenin tesis edilmesi için hemen harekete geçilmesini gerektiriyor. Koalisyon ortakları arasındaki tartışmanın uzaması, sadece Polonyalıların hükümete olan güvensizliğini artırmaya yarar. Seçimin galipleri bir an önce tartışmaları bir kenara bırakmalıdır. Bunu ne kadar erken yaparlarsa, bir şeyler başarma ve belki yeniden seçilme şansları da o kadar fazla olur."