New York Times, geçen hafta Rus parlamentosu tarafından onaylanan ve sivil toplum örgütlerini denetim altına almayı amaçlayan düzenlemeyi, Batı karşıtı bir saldırı olarak yorumluyor. Gazete, bu düzenlemeyle Rusya’daki bütün sivil toplum örgütlerinin geleceğinin Kremlin’in insafına terk edildiğini öne sürüyor.
" Artık bu yasanın önünde bir engel kalmadı. Tek yapabileceğimiz, Putin’in ve bürokratlarının bu yasayı kendi muhaliflerine karşı bir silah olarak kullanmamasını umut etmektir. Rusya’nın ve diğer eski Sovyet ülkelerinin bütün dürüst seslere ihtiyacı var."
Washington Times ise Rusya’nın arka bahçesinde, Orta Asya’da yaşanan gelişmeleri mercek altına alıyor. Gazete, Özbekistan’ın ülkedeki Amerikan üssünü kapatmasının ardından Kırgızistan’ın da kendi topraklarındaki Manas hava üssü için istediği para miktarını yaklaşık on kat arttırdığını hatırlatıyor. Ancak gazete, bu talebin Rusya ve Çin’in baskısıyla değil, ekonomik kaygılarla gündeme geldiğini savunuyor.
" Kırgızların bu talebi, jeopolitik kaygılardan çok mali kaygılara dayanıyor. Kırgızistan, artık Orta Asya’daki tek Amerikan üssü olan Manas’ın güçlü bir pazarlık kozu olduğunun farkında. Görünen o ki, Kırgızistan, Amerika’yı topraklarından atması için Rusya ve Çin’in baskısıyla hareket etmiyor, daha çok büyük güçleri birbirine karşı kullanma oyunu oynuyor."
Amerikan karşıtı açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çeken Evo Morales’in Bolivya Cumhurbaşkanı seçilmesinin yankısı da sürüyor. Morales’in savunduğu devletçi ve korumacı politikaların ülkedeki ekonomik sorunları çözmek yerine daha da arttıracağını iddia eden Washington Post, Morales’in Küba ve Venezüella devlet başkanlarıyla olan yakınlığına da dikkat çekiyor. Gazete, Morales’in Fidel Castro ve Hugo Chavez’in yolundan gitmesi durumunda, Bolivya’da ekonomiden önce demokratik sistemin çökebileceği görüşüne yer veriyor.
" Bush yönetimi, Venezüella’da olduğu gibi, Bolivya’da da beceriksizce müdahalelerde bulundu ya da kafasını kuma gömdü. Amerika’nın bu ülkeye karşı izlediği politika yıllar boyunca sadece uyuşturucuyla mücadeleye göre belirlendi. Morales, bu dar bakışlı politikaya karşı güçlü bir tepki oluşturmayı başardı. Şimdi Amerika’nın önünde fazla seçenek yok. Washington, Morales’in Amerikan karşıtı açıklamalarına takılıp kalmak yerine, Bolivya’da demokrasinin korunması için komşu ülkelerin yardımını sağlamalıdır. Bolivya’da eğer demokrasi varlığını sürdürürse, muhtemelen Morales iktidarını sürdüremeyecektir."
Los Angeles Times ise 2005 yılının küresel yoksullukla mücadelede bir dönüm noktası olduğunu yazıyor. Bono, Bob Geldof, Bill ve Melinda Gates, Tony Blair gibi isimlerin girişimleriyle yoksulluğa karşı duyarlılığın arttığını kaydeden gazete, buna rağmen küresel ticarette yoksul ülkeler lehine yapılması planlanan düzenlemelerin gecikmesinin önemli bir sorun olduğunu vurguluyor.
" Dünya Ticaret Örgütü’nün tarım sübvansiyonlarının azaltılması ve pazarların açılması konusunda ilerleme sağlayamamış olması, büyük rahatsızlık veriyor. Bu önlemler, üçüncü dünya ülkelerindeki yaşam standartlarının yükseltilmesi açısından büyük önem taşıyor.Aynı şekilde, gelişmiş ülkelerin liderlerinin kendi pazarlarını açmak yerine mali yardımda bulunmayı tercih etmesi de ciddi bir sorun. Oysa, kendi pazarlarını açarak, hem ticari ortaklarının hem de kendi ekonomilerinin canlanmasını sağlayabilirler. Önümüzdeki yılın en önemli gündem maddelerinden biri, daha adil bir ticaret anlaşması olmalıdır."
" Artık bu yasanın önünde bir engel kalmadı. Tek yapabileceğimiz, Putin’in ve bürokratlarının bu yasayı kendi muhaliflerine karşı bir silah olarak kullanmamasını umut etmektir. Rusya’nın ve diğer eski Sovyet ülkelerinin bütün dürüst seslere ihtiyacı var."
Washington Times ise Rusya’nın arka bahçesinde, Orta Asya’da yaşanan gelişmeleri mercek altına alıyor. Gazete, Özbekistan’ın ülkedeki Amerikan üssünü kapatmasının ardından Kırgızistan’ın da kendi topraklarındaki Manas hava üssü için istediği para miktarını yaklaşık on kat arttırdığını hatırlatıyor. Ancak gazete, bu talebin Rusya ve Çin’in baskısıyla değil, ekonomik kaygılarla gündeme geldiğini savunuyor.
" Kırgızların bu talebi, jeopolitik kaygılardan çok mali kaygılara dayanıyor. Kırgızistan, artık Orta Asya’daki tek Amerikan üssü olan Manas’ın güçlü bir pazarlık kozu olduğunun farkında. Görünen o ki, Kırgızistan, Amerika’yı topraklarından atması için Rusya ve Çin’in baskısıyla hareket etmiyor, daha çok büyük güçleri birbirine karşı kullanma oyunu oynuyor."
Amerikan karşıtı açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çeken Evo Morales’in Bolivya Cumhurbaşkanı seçilmesinin yankısı da sürüyor. Morales’in savunduğu devletçi ve korumacı politikaların ülkedeki ekonomik sorunları çözmek yerine daha da arttıracağını iddia eden Washington Post, Morales’in Küba ve Venezüella devlet başkanlarıyla olan yakınlığına da dikkat çekiyor. Gazete, Morales’in Fidel Castro ve Hugo Chavez’in yolundan gitmesi durumunda, Bolivya’da ekonomiden önce demokratik sistemin çökebileceği görüşüne yer veriyor.
" Bush yönetimi, Venezüella’da olduğu gibi, Bolivya’da da beceriksizce müdahalelerde bulundu ya da kafasını kuma gömdü. Amerika’nın bu ülkeye karşı izlediği politika yıllar boyunca sadece uyuşturucuyla mücadeleye göre belirlendi. Morales, bu dar bakışlı politikaya karşı güçlü bir tepki oluşturmayı başardı. Şimdi Amerika’nın önünde fazla seçenek yok. Washington, Morales’in Amerikan karşıtı açıklamalarına takılıp kalmak yerine, Bolivya’da demokrasinin korunması için komşu ülkelerin yardımını sağlamalıdır. Bolivya’da eğer demokrasi varlığını sürdürürse, muhtemelen Morales iktidarını sürdüremeyecektir."
Los Angeles Times ise 2005 yılının küresel yoksullukla mücadelede bir dönüm noktası olduğunu yazıyor. Bono, Bob Geldof, Bill ve Melinda Gates, Tony Blair gibi isimlerin girişimleriyle yoksulluğa karşı duyarlılığın arttığını kaydeden gazete, buna rağmen küresel ticarette yoksul ülkeler lehine yapılması planlanan düzenlemelerin gecikmesinin önemli bir sorun olduğunu vurguluyor.
" Dünya Ticaret Örgütü’nün tarım sübvansiyonlarının azaltılması ve pazarların açılması konusunda ilerleme sağlayamamış olması, büyük rahatsızlık veriyor. Bu önlemler, üçüncü dünya ülkelerindeki yaşam standartlarının yükseltilmesi açısından büyük önem taşıyor.Aynı şekilde, gelişmiş ülkelerin liderlerinin kendi pazarlarını açmak yerine mali yardımda bulunmayı tercih etmesi de ciddi bir sorun. Oysa, kendi pazarlarını açarak, hem ticari ortaklarının hem de kendi ekonomilerinin canlanmasını sağlayabilirler. Önümüzdeki yılın en önemli gündem maddelerinden biri, daha adil bir ticaret anlaşması olmalıdır."