Erişilebilirlik

İmtiyazlı Ortaklık Önerenler Bekleyecek


Almanya’nın ilk kadın başbakanı Angela Merkel, yaklaşık iki ay önce yemin ederek göreve başladı.

Washington’da bulunan Heritage vakfı uzmanlarından John Hulsman, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda “imtiyazlı ortaklık” seçeneğini savunan Merkel’in başbakanlığının, müzakere sürecine nasıl yansıyacağını radyomuza değerlendirdi. Barış Ornarlı’nın haberi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel bir süre önce Washington’u ziyaret ederek Başkan Bush’la görüştü. Heritage Vakfı uzmanlarından John Hulsman, bu ziyaret nedeniyle, Merkel’in başbakan olmasının Amerika – Almanya ilişkilerine nasıl yansıyacağını değerlendiren bir rapor yayınladı.

Hulsman, raporunda, Angela Merkel’in Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkmasının, Amerikan politikasıyla çeliştiğine dikkat çekti.

Hulsman, Amerika’nın Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklediğini; ancak, Angela Merkel liderliğindeki Hıristiyan Demokratların ve müttefikleri Hıristiyan Sosyal Birliği’nin buna kesin olarak karşı çıktığını hatırlatıyor.

Yine de John Hulsman, Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık önerenlerin başında gelen Angela Merkel’in başbakan olmasının, şimdilik, müzakere sürecine etki etmeyeceği görüşünde: “Merkel’in yandaşlarının görüşü şu yönde: ‘müzakere çerçeve belgesi imzalandı; bunu geri çeviremeyiz. Müzakerelerin en az 10 yıl süreceğini göz önünde bulundurduğumuzda da, zaten bu konu hakkında şu anda karar vermemiz gerekmeyecek...’”

Yani, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda “imtiyazlı ortaklık” seçeneğini savunanların, şimdilik adım atmayacağı görüşünde, John Hulsman.

Uzman, bu yaklaşımın, Alman iç politikası açısından da önemli olduğunu söylüyor. Çünkü, Hıristiyan Demokratların koalisyon ortağı olan Sosyal Demokratlar, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini destekliyor. Koalisyon hükümetinde Dışişleri Bakanlığı görevi, eski Başbakan Gerhard Schröder’e yakınlığıyla bilinen SPD’li Frank Walter Steinmeier’e verildi.

Steinmeier Amerika’nın Sesi’ne verdiği demeçte, Türkiye’nin, gerekli koşulları yerine getirerek Birliğe girmesinin, Avrupa Birliği’ni güçlendireceğini söyledi. Alman koalisyon hükümetinin ortakları arasında Türkiye konusundaki görüş ayrılığı, imtiyazlı ortaklığı savunanların, müzakerelerin başlamasını kabul etmesiyle, en azından şimdilik, ortadan kalkmış görünüyor.

Ancak, Amerikalı uzman John Hulsman, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda kaygılı olduğunu söylüyor. Zira, sorun sadece Almanya’da “imtiyazlı ortaklık” yanlılarının iktidara gelmesi değil... Fransa’da, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkan İçişleri Bakanı Nicholas Sarkozy’nin, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın yerine geçmesi muhtemel. Dahası, müzakerelerin sonunda, Fransa ve Avusturya hükümetlerinin, Türkiye’nin Birliğe üyeliğini referanduma sunacaklarını açıklamaları ciddi bir sorun oluşturuyor. Bu iki ülkede halkın büyük çoğunluğu Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkıyor.

John Hulsman, ileriye dönük olarak, Türkiye’nin ve Avrupa’nın bir B Planı oluşturmamasının büyük hata olacağı görüşünde. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girememesi durumunda, B planı ne olabilir sorusuna karşılık, Amerikalı uzman şöyle konuşuyor: “Referandumlarda ‘hayır’ oyu çıkması durumunda Amerika’nın daha büyük bir rol üstlenmesi gerekir. Bunun için de, Amerikan piyasalarının Türkiye’ye açılması; Türkiye, İsrail ve Amerika arasındaki istihbarat ilişkisinin daha da resmileştirilmesi gibi girişimlerde bulunulabilir. Bu arada, Avrupa Birliği de Türkiye için Gümrük Birliği’nin kapsamını genişletecek bir formül oluşturabilir.”

Muhafazakar eğilimli Heritage Vakfı uzmanlarından John Hulsman, şimdilik bu konuda herhangi bir girişim olmadığını söylüyor; ancak, Avusturya ve Fransa’daki kamuoyu yoklamalarının görmezden gelinmesinin büyük bir hata olduğunu savunuyor.

XS
SM
MD
LG