Avrupa Birliği’yle Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerine başlamasının üzerinden tam bir yıl geçti. Bir yıllık bilanço ise her iki tarafın da inişli çıkışlı bir performans sergilediğini ortaya koyar nitelikte.
Temelde teknik nitelikli olması gereken müzakere süreci, Türkiye’nin yapısı ve Avrupa Birliği’nin Ankara’ya bakışı nedeniyle siyasi manevraların gölgesinden kurtulamadı.
Türkiye’nin, müzakerelerin başladığı 3 Ekim 2005 öncesinde gösterdiği performanstan Avrupa Birliği kurumlarında hâlâ övgüyle bahsedilse de Ankara’nın 2006 performansı “göz doldurmaktan uzak” olarak değerlendiriliyor. Reform sürecindeki yavaşlama, seçim atmosferine girilmesiyle Avrupa Birliği konusunun “iyice alt sıralara itilmesi” ve süreç aleyhindeki söylemlerin iç politikada prim yapması Brüksel’in başlıca olumsuz tespitlerini oluşturuyor. Avrupa Birliği Komisyonu yetkilileri, iktidarın süreç konusunda eskisi kadar istekli olmadığını da net bir şekilde hissettiklerini vurguluyorlar.
Birlik yetkilileri hükümetten gelen “Her şey planlandığı gibi ilerliyor. Herhangi bir sorun yok” açıklamalarına da pek katılmıyorlar. “Tarama süreci gibi takvimi ve tekniği belli bir süreçte sorun yaşanmaması müzakerelerde ve ilişkilerde herhangi bir sorun olmadığını göstermez” yorumu da bu söyleme verilen yanıtı oluşturuyor.
“Reform sürecinin yeniden canlandırılması, 301. maddede değişikliğe gidilmesi, Ek Protokol konusunda Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirmesi” Avrupa Birliği’nin bir yıl boyunca verdiği ana mesajların başını çekiyor. Avrupa Birliği’nin KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılması konusunda etkili olamaması, müzakere başlıklarının açılması için konuyla ilgili olmayan siyasi unsurların gündeme getirilmesi, başlık açma kapama konusunda Avrupa Birliği’nin işi ağırdan alması da Ankara’nın bir yıllık eleştiri bilançosunda yer alıyor.
Aradan geçen bir yılda Türkiye sadece bilim-araştırma başlığının açılıp geçici olarak kapanmasını sağlayabildi. Eğitim-kültür başlığındaki görüşmeler de aylardır Avrupa Birliği bünyesinde yürütülüyor. Tarama sürecinde ise her şey planlandığı gibi yürüyor. Türkiye tanıtıcı taramaları eylül içinde tamamladı. Ayrıntılı tarama sürecine de son noktanın 12 Ekim’de konulması öngörülüyor.
Daha ilk yılını dolduran müzakerelerin, Ek Protokol nedeniyle askıya alınabileceği söylemlerinin dorukta olduğu bir dönemde Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye’yle olası bir “tren kazası”nı önleme çalışmalarını da sürdürüyor. Gerek Ankara gerekse Brüksel, bu sorunlu dönemin en hafif zararla atlatılmasını sağlamaya çalışıyor.
Temelde teknik nitelikli olması gereken müzakere süreci, Türkiye’nin yapısı ve Avrupa Birliği’nin Ankara’ya bakışı nedeniyle siyasi manevraların gölgesinden kurtulamadı.
Türkiye’nin, müzakerelerin başladığı 3 Ekim 2005 öncesinde gösterdiği performanstan Avrupa Birliği kurumlarında hâlâ övgüyle bahsedilse de Ankara’nın 2006 performansı “göz doldurmaktan uzak” olarak değerlendiriliyor. Reform sürecindeki yavaşlama, seçim atmosferine girilmesiyle Avrupa Birliği konusunun “iyice alt sıralara itilmesi” ve süreç aleyhindeki söylemlerin iç politikada prim yapması Brüksel’in başlıca olumsuz tespitlerini oluşturuyor. Avrupa Birliği Komisyonu yetkilileri, iktidarın süreç konusunda eskisi kadar istekli olmadığını da net bir şekilde hissettiklerini vurguluyorlar.
Birlik yetkilileri hükümetten gelen “Her şey planlandığı gibi ilerliyor. Herhangi bir sorun yok” açıklamalarına da pek katılmıyorlar. “Tarama süreci gibi takvimi ve tekniği belli bir süreçte sorun yaşanmaması müzakerelerde ve ilişkilerde herhangi bir sorun olmadığını göstermez” yorumu da bu söyleme verilen yanıtı oluşturuyor.
“Reform sürecinin yeniden canlandırılması, 301. maddede değişikliğe gidilmesi, Ek Protokol konusunda Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirmesi” Avrupa Birliği’nin bir yıl boyunca verdiği ana mesajların başını çekiyor. Avrupa Birliği’nin KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılması konusunda etkili olamaması, müzakere başlıklarının açılması için konuyla ilgili olmayan siyasi unsurların gündeme getirilmesi, başlık açma kapama konusunda Avrupa Birliği’nin işi ağırdan alması da Ankara’nın bir yıllık eleştiri bilançosunda yer alıyor.
Aradan geçen bir yılda Türkiye sadece bilim-araştırma başlığının açılıp geçici olarak kapanmasını sağlayabildi. Eğitim-kültür başlığındaki görüşmeler de aylardır Avrupa Birliği bünyesinde yürütülüyor. Tarama sürecinde ise her şey planlandığı gibi yürüyor. Türkiye tanıtıcı taramaları eylül içinde tamamladı. Ayrıntılı tarama sürecine de son noktanın 12 Ekim’de konulması öngörülüyor.
Daha ilk yılını dolduran müzakerelerin, Ek Protokol nedeniyle askıya alınabileceği söylemlerinin dorukta olduğu bir dönemde Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye’yle olası bir “tren kazası”nı önleme çalışmalarını da sürdürüyor. Gerek Ankara gerekse Brüksel, bu sorunlu dönemin en hafif zararla atlatılmasını sağlamaya çalışıyor.