Washington Post, Başkan Bush’un Kongreye sunduğu bütçe tasarısında savunma harcamalarının yüksek olduğu yönündeki eleştirilere karşı çıkıyor.
"Geçmişe baktığımızda Amerika’nın savunma harcamalarının, gayri safi milli hasılanın % 5’i civarında olduğunu görüyoruz. Yeni savunma bütçesi, halen % 4’ün biraz altında olan bu oranı, yeniden % 5 civarına çekiyor ve bir süre bu düzeyde seyretmesini öngörüyor. Bunun nedenlerinden biri, kargaşanın giderek daha fazla yayıldığı bir dünyada Amerika’ya yönelik tehditlerin varlığı. Bir diğer nedeni ise, ordunun eskiyen tankları, uçakları ve gemileri 21. Yüzyıla uygun sistemlerle yenileme ihtiyacı. Ancak savunma harcamalarındaki bir artışın gerekliliğini kabul etmek, savunma bütçesinde tasarrufa gidilebilecek hiçbir kalem olmadığı anlamına gelmiyor."
New York Times Rusya’nın doğal gaz üreten ülkelerle birlikte OPEC benzeri bir kartel oluşturmaya çalıştığı iddialarını gündeme taşıyor. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in enerji kaynaklarını bir silah gibi kullandığını hatırlatan gazete, bu iddiaları kaygı verici buluyor.
"Putin artık Rusya’nın uzun vadeli ekonomik ve stratejik çıkarlarının uluslararası kuralları çiğnemekten değil bu kurallara uymaktan geçtiğini anlamalıdır. Rusya, hala petrol ve doğal gaz kaynaklarını kendi başına geliştirebilecek durumda değil. Bunun için ihtiyaç duyduğu uzmanlık ve deneyim, büyük ölçüde Batıda bulunuyor. Rusya enerji bakanı Viktor Khristenko, doğal gaz üreticisi diğer ülkelerle yapılan görüşmelerin sadece enerji güvenliğini sağlamayı amaçladığını ve kartel oluşturma iddialarının sağlıksız bir zihnin ürünü olduğunu söyledi."
Boston Globe, İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzunun artmasından endişe eden Suudi Arabistan’ın son dönemde bölgede etkin bir politika izlemeye başladığını vurguluyor. Gazete, Suudi diplomasisinin bölgedeki yükselişini şu ifadelerle yorumluyor.
"Suudi prensleri geçmişte kendi güvenliklerini bölgedeki zorbalara ödeme yaparak ve Amerika’nın şemsiyesine girerek sağlıyordu. Ancak Bush yönetiminin hataları, Irak’ta El Kaide’nin, Lübnan’da Hizbullah’ın, Filistin’de Hamas’ın ve bütün bölgede İran’ın güçlenmesine yol açınca Suudilerin de bölgesel istikrarı sağlamak için kendi başlarına harekete geçmekten başka şansları kalmadı. Suudi Krallığı kendi geleceği için Filistinliler arasında, Filistinlilerle İsrailliler arasında, Lübnan’da, Perslerle Araplar arasında ve Iraklılar arasında arabuluculuk yapıyor. Başkan Bush’un da geçtiğimiz altı yıl boyunca bunu yapması gerekiyordu."
Los Angeles Times da Suudi Arabistan’ın girişimiyle El Fetih ile Hamas arasında sağlanan barışı olumlu bir gelişme olarak yorumluyor. Ancak gazete, barışın kalıcı olabilmesi için, Hamas’ın İsrail’in varlığını tanıması gerektiğini savunuyor.
"Hamas’ın geçmişte imzalanan anlaşmalara saygılı olduğunu açıklaması yetmez. Filistinli tutukluların geçen yaz hazırladığı ve iki devletli bir çözümü savunan belgeyi kabullendiğini ima etmesi de yetmez. Filistin halkına en fazla yardımı yapabilecek bazı ülkeler, bu temel meselede anlaşamayan bir Filistin ulusal birlik hükümetine şüpheyle bakmaya devam edecektir."