Molla Ömer’in geçmişi adeta yüzünden okunuyor. Yanağı ve alnı şarapnel yaralarıyla dolu. Sağ gözünü kaybetmiş. Sovyet tanklarını bubi tuzaklarıyla havaya uçururken beş kez yaralanmış.
Halen Taleban lideri olan Molla Ömer, halk önüne çıkmaktan ve gazetecilerle konuşmaktan hoşlanmıyor. Ama geçenlerde istisnai bir davranışta bulunarak Amerikan haber ajansı UPI’nın yönetmeni Arnaud de Borchgrave‘in kendisiyle söyleşi yapmasına izin verdi. Borchgrave, Molla Ömer'le Kandehar kentindeki evinde görüştü.
Molla Ömer, Usame Bin Ladin sorununu çözerek Afganistan’a zarar veren yaptırımların kaldırılmasını sağlamak istediğini söyledi. Molla, farklı ülkelerden üç İslam düşünürünün Bin Ladin ile ilgili Amerikan iddialarını incelemesini önermişti. Amerika bugüne kadar bu öneriye ilgi göstermedi.
Taleban lideri, Bin Ladin’in yakından izlendiğini ve terör eylemleri verecek durumda olmadığını da bildirdi.
Amerika Dışişleri bakan yardımcılarından Al Eastham, Molla Ömer’in açıklamalarında yeni bir şey olmadığını söyledi ve şöyle devam etti:
"Taleban liderinin söyledikleri, sorunun çözümü için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin öne sürdügü koşulların hiçbirini yerine getirmiyor. Konsey, Usame Bin Ladin’in Afganistan’dan alınıp adalet önüne çıkartılacağı bir yere götürülmesini şart koşuyor. Bin Ladin’in Afganistan’da kontrol altında tutulması ya da yargılanması, bu koşulu yerine getirmiyor."
Bakan yardımcısı Eastham, Amerikan mahkmelerinin karar yetkisinin, Afganistan’daki bir özel komisyona devrinin kabul edilemez olduğunu söylüyor.
Eastham, Talaban liderinin söyleşide verdiği kısa yanıtlara karşılık tercümanı Ramatullah Haşemi’nin çevirisinin çok daha uzun oluşuna dikkat çekiyor. Eastham, Haşemi’nin geçenlerde Amerika’yı ziyaret ettiğini bu nedenle söyleşinin Batı’ya yönelik bir propaganda girişimi niteliği taşıdığını öne sürüyor.
Ulusal Savunma Konseyi Vakfı'nda görevli John Singleton ise, Taleban’ın Batı ile konuşmayı öğrendiği görüşünde. Afganistan ile ilgili barış görüşmelerine Amerikan delgesi olarak katılan John Singleton, Taleban temsilcilerinin ozamanlar batılıları hiç dinlemediğini, havalara baktıklarını hatırlatıyor.
Singleton, Usame Bin ladin’in gerçekten kontrol altında olup olmadığının hiçbir şekilde bilinemeyeceğini ancak Taleban’ın kamuoyu önüne çıkmasının bir fırsat yaratabileceğini söylüyor.
Amerikalı uzman bunları söylerken Taleban içindeki ılımlıların, batı standartlarına göre hiç de ılımlı olmadıkları uyarısında bulunmayı da ihmal etmiyor.
Amerika, Taleban’ı ılımlı çizgiye çekmek için ne yapabilir? sorusuna Singleton, cezanın yanısıra biraz da ödül verilen bir politika izlenmesi gerektiği yanıtını veriyor. Singleton, Taleban’ın, yaptırımların kaldırılmasının yanısıra dış dünya tarafından tanınmayı da çok istediği görüşünde. Uzman şöyle diyor:
"Bana öyle geliyor ki, şu sırada Taleban'la konuşurken bizim için önemli bütün konuları aynı anda önlerine koyuyoruz. Oysa onlara, “Bakın, bu bizim için en önemli konu. Tanınmanın şartı, bunu çözmek” demeliyiz. Tanınmanın şartı, terörü sınırlamak olabilir. Ya da kadın hakları olabilir. Bir konuyu seçmeliyiz. Bunu yaparsak, sanırım Taleban ile ilişkilerde bir hareketlenme görebiliriz."
Singleton, hareketlenmenin hayati önem taşıdığını, çünkü Afganistan’daki durumun tüm bölgeyi tehdit eder hale geldiğini söylüyor. Amerikalı uzman, Orta Asya ülkelerinde bugünlerde insanların sadece bu tehdidi konuştuklarını vurguluyor.