Bangor, Amerika’nın doğu kıyısında yer alan Maine eyaletinin en büyük üçüncü kenti. Ancak, en büyük üçüncü kent denilince aklınıza yüzbinlerce, milyonlarca kişinin yaşadığı bir yer gelmesin, zira kentin nüfusu yalnızca 32,000 civarında. Bununla birlikte kent tarihi boyunca önemli bir ekonomik merkez olmuş.
Thomas Hill Müze Müdürü kentin siyasi ve sosyal yapısını da etkileyen ekonomik tarihini özetliyor: "Bangor kerestecilik sektörünün başkenti sayılıyordu. Birçok insan kerestecilikten büyük servet yaptı, ancak sektör yapısı itibariyle inişli-çıkışlı bir seyir izlediğinden bir yıl büyük kar kazanan bir keresteci ertesi yıl iflasın eşiğine gelebiliyordu."
1800’lü yılların sonlarına doğru gerçekten de Bangor tüm dünyada tartışmasız keresteciliğin merkezi sayılıyordu. Zaten kent kurulduğundan beri balıkçılık ve kerestecilikteki başarısı nedeniyle Avrupalı göçmenlerin ilgisini çekiyordu:
Bangor Kent Müzesi yetkilisi Sandra Bryant anlatıyor:"Bangor kentinin ilk yerleşimcileri İngiliz asıllıydı, ilk yerleşimci de Jerry Buzwell isimli bir kişiydi. Daha sonraları İrlanda’dan büyük bir göç akını oldu. Yeni yerleşimcileri bu kente çeken balıkçılık ve kereste sektöründeki canlılıktı. Daha sonraları kente gelen göçmenlerin etnik yapısı daha da zenginleşti, Avrupa Musevileri'ni, Rumlar, Almanlar ve Çinliler Bangor sokaklarını doldurmaya başladı."
Sandra Bryant, kentin bu farklı etnik yapısının insana kazandırdığı birikimi çocukluk yıllarında tam da kavrayamadığını söylüyor:"Ben Bangor’da büyüdüm. Ama çocukken açıkçası farklı kültürlerin getirdiği zenginliği o zamanlar tam da kavramış değildim..Oysa ki bakıcım Çinli bir kadın, karşı evde oturan arkadaşım Avrupa Yahudisi, diğer arkadaşlarım da İtalyan ya da İskoç’dular. O dönemlerde hiç kimse birbirine karşı ayırımcı davranmazdı."
Bangor dünyanın her yerinden göçmen almış olsa da kente damgasını vuranlar İskoçlar. Zira resmi olmayan kayıtlara göre kentin ismi İskoç bir rahibin dalgınlığı yüzünden Bangor olarak tescil edilmiş. Halk kentin Syndberry adıyla tescil edilmesini istemiş, bunun için de Galler’den gelen rahip Seth Nobel’ı görevlendirmiş...Rahip, tescil işlemleri için sırasını beklerken, geldiği yörelerin melodilerini kendi kendine mırıldanmaya başlamış. Tam hayallere dalıp eski topraklarını düşünürken de sicil dairesindeki memur rahibe hangi ismi tescil ettirmek istediğini sormuş, rahipse “Hangi melodiyi seslendiriyorsun?” diye duymuş şarkıyı ve cevaben de söylediği şarkının ismini Bangor’u söyleyivermiş. Memur da kentin ismini Bangor diye tescillemiş.
Elbette bu, kentin resmi olmayan tarihi. Resmi tarihe daha fazla itibar edenler ise İngiltere’de de Bangor adıyla bir yerleşim birimi olduğunu ve Amerika’daki bir çok kent gibi Bangor’a da Avrupa’daki orijinalinden esinlenilerek aynı ismin verildiğini söylüyor.
Kentin isminin nereden geldiği gibi Bangorlular’ın büyük bir gurur duyduğu efsanevi oduncu Paul Bunyan’ın da nereden geldiği, nereli olduğu tartışmalı. Bangorlular’a göre, sürekli olarak yanında dev mavi bir balta taşıyan Bunyan, Bangor’lu... Büyük Kanyon, Seattle’daki Puget Körfezi ve Güney Dakota’daki Kara Tepeleri baltasıyla şekillendirdiği rivayet edilen Paul Bunyan’a Minnesotalılar da sahip çıkıyor ve bu efsanevi kahramanın kendi eyaletlerinden olduğunu iddia ediyor.
Ormancılık ve keresteciliğin hem Maine’ın bulunduğu doğu kıyılarında hem de Minnesota’nın yer aldığı bölgede gelişmiş olduğu düşünülürse, her iki tarafın da bu ünlü efsanevi Amerikan halk kahramanıyla ilgili iddiasının tamamıyla haksız olduğunu söylemek zor.
Elbette, Bangor kentinin tek ünlü ismi Bunyan değil. Kent bazı ünlülere de evsahipliği yapmış ve halen de yapıyor. Bangor’lu rehberlerin bugün şehre gelen turistlere gösterdiği tarihi yerlerden birisi de Hannibal Hamlin’in yaşadığı ev. Hamlin,iç savaş yıllarında dönemin başkanı olan Abraham Lincoln’un yardımcılığını yapmış bir avukat. Bangorlular’ın aynı sokakları paylaşmaktan gurur duydukları bir diğer isim de korku romanları yazarı Stephen King. Yazarın, Hayvan Mezarlığı-Pet Cemetery, Creepshow ve Longoliers gibi kitaplarına dayanılarak yapılan filmler de Bangor ve çevresinde çekilmiş.
Bangorlular, Stephen King’le aynı kenti paylaşmaktan son derece memnunlar çünkü yazar bugüne kadar kente önemli bağışlar yapmış. Beyzbol fanatiği olarak bilenen korku romanı yazarı King, Bangorlular’a bir beyzbol sahası, yüzme havuzu ve kütüphane hediye etmiş. Ünlü olmadan önce Bangor’da öğretmenlik yapan Stephen King hala çok fazla ön plana çıkmayı sevmiyor ve yaratıcılığı sayesinde kazandığı paralarla kente bağışladığı bu bina ve tesislere kendi ismindense başkalarının isimlerini vermeyi tercih ediyor. Aslına bakarsanız Stephen King gibi Bangor da son zamanlarda geçimini yaratıcı ekonomiden sağlıyor. Bu terim turizmden, müze ve sanat galericiliğine, tasarımcılıktan, festival organizatörlüğüne kadar uzanan geniş bir yelpazede elde edilen gelir tanımlamak için kullanılıyor. Sanat ve sanatla ilgili sektörlerden Maine eyaletinin 2000 yılında elde ettiği gelirler 20 milyon Dolar’ı aşmış durumda. Zaten Bangor’daki Ulusal Folk Festivali’ni üstlenmek de yaratıcı ekonomide öncü rol oynamak isteyen Bangor’un bir başka girişimi.
Festivali düzenleyen Geleneksel Sanatlar Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı Julia Olin açıklıyor:"Bangor ekonomik ve kültürel açıdan her zaman Maine eyaleti için büyük önem taşımıştır. Festival için Bangor’u tercih etmemizdeki faktörlerden biri de kentin bu iki alandaki öneminden kaynaklanıyor. Bangor’daki ulusal bir festivale ilginin büyük olacağını düşünüyorduk. Nitekim de bu tezimiz doğru çıktı."
Geleneksel Sanatlar Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı Julia Olin’in verdiği rakamlara göre geçen yıl festivale geçen yıl 80000 kişi katılmış. Bu yılki katılımın ise 100000 kişiyi aştığı bildiriliyor.