Amerika; Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerine karşı izlediği baskı taktiğini bu kez, Ortadoğu’da ve Güney Asya’daki otoriter rejimleri demokratikleşmeye zorlamak için kullanacak. Washington Post, Bush yönetiminin “Büyük Ortadoğu” projesi çerçevesinde, Avrupa’daki kilit müttefikleriyle görüşmeler yaptığını, hazırlanan planın G-8 zirvesinden sonra uygulamaya konacağını yazıyor:
"Amerika’nın politikası, 1975 yılında Amerika, Sovyetler Birliği ve hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinin imzaladığı Helsinki anlaşmasının gevşek bir modelini hatırlatıyor. Bu anlaşmanın amacı İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan sınır tartışmalarını çözmek ve diğer anlaşmazlık konuları için de bir çözüm mekanizması oluşturmaktı. Anlaşmada insan hakları ve temel özgürlükler konularına da yer verilmesi, Batı’nın Sovyetler Birliği ve diğer doğu bloku ülkelerindeki muhalefet gruplarına destek ve koruma sağlamasını mümkün kılıyordu. Üst düzey bir Amerikalı yetkili, yeni girişimi “Helsinki Anlaşmaları’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine önemli katkısı olmuştu. Aynı şekilde, bu yeni plan, İslami köktenciliğin etkisini azaltacak” sözleriyle değerlendiriyor."
Christian Science Monitor de, Ortadoğu’da reform tartışmalarına bir başka açıdan katılıyor. Irak’ta savaşın gerekçesi olarak gösterilen kitle imha silahlarının hala bulunamadığını hatırlatan gazete, terörle mücadelede demokratik reformların uzun vadede çok daha etkili olacağı görüşüne yer veriyor:
"2003 Nisan’ında başlayan savaştan iki ay önce başkan Bush, muhafazakar bir düşünce kuruluşuna “Irak’ta yeni bir rejim bölgedeki diğer ülkeler için büyük bir özgürlük örneği olacaktır” diyordu. Bağdat’ta hala seçimle işbaşına gelmiş bir hükümetin olmadığı göz önüne alınırsa bu biraz zor görünüyor. Ayrıca, Irak’ın bir iç savaşa sürüklenme tehlikesi de devam ediyor. Bütün bunların ötesinde, Amerika, bir İsrail-Filistin barış anlaşmasını sağlamadıkça Araplar arasında bir ilerleme sağlanması veya Amerikan karşıtlığının azalması da pek mümkün görünmüyor."
New York Times, Rusya ile NATO arasındaki tartışmaları inceliyor. William Safire “Putin’in sinsi darbesi” başlıklı makalesinde, Amerika’nın Irak’ı işgali ve Fransa ile Almanya’nın buna karşı çıkışıyla başlayan süreçte, Batıdaki bölünmüşlüğü fırsat bilen Putin’in, içerideki muhalefeti bastırdığı ve arka bahçesi olarak gördüğü komşularına aba altından sopa gösterdiği yorumunda bulunuyor:
"Yedi yeni ülkenin NATO’ya katılmaya hazırlandığı bir dönemde, Münih’te düzenlenen Güvenlik konferansında Rusya’nın neo-emperyalist dışişleri bakanı, ülkesinin Batı sınırındaki asker ve silah sayısını kısıtlayan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması’ndan çekilme tehdidinde bulundu. Rusya, İstanbul Deklarasyonu’nda, Gürcistan ve Moldova’daki askerlerini çekmeyi taahhüt etmesine rağmen bu konuda hiçbir adım atmadı. Küresel düzeydeki rolünün artmasına rağmen NATO kuruluş amacı olan Rusya’yı kuşatma görevini unutmamalı."
Boston Globe, Amerika’nın Avrupa’daki yeni üs arayışlarını duyuruyor. Gazete, Amerikan askeri uzmanlarının yeni kurulacak üslerin yerini tespit etmek amacıyla üç eski doğu bloku ülkesinde Polonya, Bulgaristan ve Romanya’da incelemelere başlayacağını yazıyor:
"Önümüzdeki aylarda da devam edecek olan incelemeler, Amerika’nın Avrupa’daki güçlerini teröre karşı mücadelede ve 21’nci yüzyılın diğer tehditleriyle başa çıkma arayışında daha etkili bir şekilde konuşlandırma çabasının bir parçası. Yetkililer Avrupa’da yeni üslerin yerinin belirlenmesi konusunda Almanya olmak üzere bazı NATO müttefikleriyle ve Amerikan birliklerinin kendi sınırına daha da yakınlaşmasından rahatsızlık duyan Rusya’yla sorunlar yaşandığını hatırlatıyor."