Erişilebilirlik

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey: ‘İdlib’den Bazı Teröristler Çekildi’


Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ankara ziyareti sırasında gazetecilere açıklamalarda bulundu. Jeffrey, Suriye’deki son durumu değerlendirdi.

Jeffrey, 2011’de başlayan Suriye iç savaşında ABD ve Türkiye’nin bazı konularda dönem dönem yakın işbirliği içinde olduklarına, bazılarındaysa görüş ayrılıkları yaşadıklarına dikkati çekti. ABD’nin eski Ankara büyükelçisi Jeffrey, Türkiye’nin de Başkan Donald Trump’ın BM Genel Kurul toplantılarında dile getirdiği Suriye’deki temel hedefler konusunda ABD’yle aynı çizgide olduğunu söyledi. Jeffrey bu hedefleri, İran’ın Suriye’den tamamen çıkartılması, İdlib’de askeri gerilimin düşürülmesi ve Suriye’de seçimlerin ilk adımı olarak BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın Suriye için bir anayasa komisyonu oluşturulması çabalarına odaklanan siyasi sürecin yeniden canlandırılması olarak sıraladı.

“Kimyasal silahlara kesinlikle karşıyız”

İdlib konusunda ABD’nin Suriye rejiminin Eylül ayında planlandığı olası kimyasal saldırısına kesinlikle karşı olduğunu belirten Jeffrey, böyle bir saldırının ağır sonuçları olacağı konusunda Suriye’yi çok açık ve net şekilde uyardıklarını kaydetti.

Jeffrey, Suriye rejimini destekleyen Rusya ve diğer aktörlere İdlib’e yapılacak olası bir saldırının gerilimi arttırmaktan başka işe yaramayacak sorumsuz bir girişim olacağı mesajını verdiklerini belirtti.

“Savaşın artık bitmesi lazım”

İdlib’de çoğu Suriye’nin başka bölgelerinden buraya gelen 3 milyon civarında kişinin olduğuna değinen Jeffrey, “Savaşın artık bitmesi lazım” dedi. Jeffrey, bölgede 50 ila 70 bin savaşçı olduğunu, bunların Suriye’de daha önce birlikte çalıştıkları ve Türkiye’nin halen birlikte çalışmaya devam ettiği muhalif güçler olduğunu kaydetti ayrıca 10 binin üzerinde terör örgütü üyesinin bölgede varlık gösterdiğini söyledi. Jeffrey, bunların çoğunun El Kaide bağlantılı Hayat Tahrir El Şam örgütünden bir kısmının da IŞİD’den olduğunu aktardı.

“Teröristler İdlib’den çekilmeye başladı”

İdlib’de Türkiye ve Rusya arasında yapılan mutabakata değinen Jeffrey, tarafların ağır silahları bölgeden çıkartma çalışmalarının tamamlandığını ve hem Türkler’in hem de Ruslar’ın bu konuda görüş birliği içinde olduklarını bildirdi. Jeffrey, Hayat Tahrir Şam örgütünün üyelerinin bölgeden çekilip çekilmediği konusunda hala soru işaretleri olduğunu doğruladı. Jeffrey, “Bu terör örgütleriyle hep yaşadığımız bir durum. Bu hafta dost bir örgüte katılırlar, öbür hafta başka bir terör örgütüne üye olurlar. Ancak bu bölgeden bazı teröristler ayrıldı” diye konuştu.

Ruslar’ın anlaşmaya uymayı sürdürmeye razı olmasının çok büyük bir adım olduğunu belirten Jeffrey “Bu sadece İdlib’de değil başka her yerde çatışmaların durmasına neden oldu” diye konuştu.

Jeffrey, “Güneyde ve kuzeydoğuda IŞİD’e karşı operasyon yürüten kuvvetlerimiz var. Türkler’in de İdlib’in daha kuzeyinde Afrin’de ve el Bab bölgesinde mevzileri var. Ülke topraklarının yüzde 40’ı rejim kontrolünde değil. Biz de şu an ülkede fiili bir ateşkes durumu olduğu için Türkler’le birlikte siyasi süreci yeniden nasıl canlandırabileceğimize bakıyoruz. Şu anda IŞİD’e karşı yürüttüğümüz operasyon dışında sadece Irak sınırında Fırat nehri boyunca küçük çatışmalar yaşanıyor” diye konuştu.

“Odak noktamız siyasi süreç”

Şu anda siyasi sürece odaklandıklarını belirten Jeffrey, “Muhalefeti temsil eden Türkler, rejimi temsil eden Ruslar’la, İranlılar’la ve İdlib’in sonuncusu olduğu çatışmasızlık bölgelerinin bir araya getirilmesi için kurulan Astana Grubu’yla birlikte BM’ye bir liste hazırlanmasına katkıda bulundu” dedi.

Bu listelerin tamamlandığını söyleyen Jeffrey, BM Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın gelecek haftalarda süreci ilerleterek anayasa komisyonunu ilan etmesini umduklarını kaydetti.

“Türkler’le ayrıca YPG’yle birlikte faaliyet gösterdiğimiz Fırat kıyısının karşısında yer alan Arap bölgesi Menbiç’te de birlikte çalışıyoruz” diyen Jeffrey, “Türkler YPG’yi PKK’nın uzantısı olarak görüyor ve bu konuda çok kaygılanıyor. Bunu aşmak için Dışişleri Bakanı Pompeo ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun temaslarıyla Menbiç yol haritası oluşturuldu ve şu an yürürlükte” dedi.

"Amaç Türkler’in rahat hissetmesi"

Menbiç civarında ortak devriye misyonlarının başlaması için ABD askerlerinin Türkiye’de Türk askerleriyle eğitim faaliyetleri yürüttüklerini kaydeden Jeffrey, amacın Türkler’in rahat hissetmesi, yerli halkın güvende olması ve YPG’nin Fırat’ın doğu kıyısına geri dönmesi için güvenli bir bölge oluşturmak olduğunu belirtti. Jeffrey, “Türkler’le kuzeydoğuda yaptıklarımız konusunda sürekli görüşme halindeyiz çünkü YPG’nin buradaki hakimiyeti Türkler için bir endişe kaynağı” diye konuştu.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Jeffrey, “YPG’nin durumunun ve ABD’nin YPG’ye desteğinin rahip Brunson’un serbest bırakılması ve Kaşıkçı’nın durumundan etkilenmesi mümkün mü?” sorusunu, “YPG DAEŞ’le mücadelede ortağımız ve savaş daha bitmedi” diye yanıtladı.

“Ulus inşasına girmiyoruz”

Jeffrey, “Türkler’in kaygılandığı bu bölgenin PKK’yla bağlantılı bağımsız ya da yarı bağımsız bir bölge haline gelmesi. Bu Türkiye için bir tehdit. Ve biz her şeyden önce Suriye’nin toprak bütünlüğüne bağlıyız. Kuzeydoğuda ulus inşasına girmiyoruz. Bölgede Araplar ve Kürtler arasında istikrarlı bir yönetim ve güvenlik vaziyeti olmasını istiyoruz. Ancak burada uzun vadeli, geniş bir siyasi gündemimiz yok. Orada askeri bir gündemimiz var” diye konuştu.

Jeffrey, “Türkler’le Rahip Brunson’un serbest bırakılması ve Kaşıkçı soruşturmasındaki çalışmaları karşılığında bir anlaşma yapılmış olabilir mi? ABD YPG’ye desteği bir şekilde azaltabilir mi?” şeklindeki bir soruyu da yanıtladı.

Soruşturma konusunda yorum yapmayacağını söyleyen Jeffrey, “Türkler’in ve bizim odak noktamızda şu anda Menbiç operasyonu, Pompeo ve Çavuşoğlu arasında Haziran ayında varılan anlaşma çerçevesindeki ortak çalışmalar var” dedi.

Jeffrey’ye Türkiye ve Rusya arasındaki İdlib anlaşmasıyla ilgili ABD’nin rolü ve anlaşmanın olası etkileri de soruldu.

“Türkler geri adım atmayacaklarını gösterdi”

Jeffrey, “Türkler Rusya Cumhurbaşkanı Putin tarafından hakarete uğramalarının ardından bile geri adım atmadılar. İranlıların katıldığı Tahran’da yapılan bir konferansta Cumhurbaşkanı Erdoğan bir ateşkes talebinde bulunmuştu. Putin ise ateşkes olmayacağını söylemişti. Ancak 10 gün sonra Soçi’de Türkler’le uzun bir ateşkesin yapılmasını taahhüt eden İdlib yol haritasına imza attı. Yani Türkler geri adım atmayacaklarını gösteren çok sayıda askeri ve siyasi hamle yaptı. Bu çok önemliydi” dedi.

Jeffrey uluslararası topluluğun İdlib’den Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya uzanacak yeni bir mülteci akımı görmeyi istemediğini de belirtti.

“Ülkeler arası şiddet riski görülmemiş düzeyde”

Jeffrey göreceli olarak pozitif bir ateşkes ve siyasi süreç tablosu çizse de anlaşmada geri adım atılması olasılığına ilişkin kaygıların da olduğunu kaydetti. Jeffrey, “Son altı haftada ülkelerin birbirleriyle karşılıklı şiddet uygulama noktasına yaklaştığı beş örnek sayabilirim” dedi. Jeffrey, bu konudaki riskin görülmemiş bir düzeye eriştiğini söyledi.

Jeffrey, “Bence herkes kaygılı, örneğin Rus uçağının vurulmasının ardından İsrailliler Ruslar’ın Suriyeliler’e S300 satacaklarını açıklamasından kaygı duydu. Üstelik de bu insanlar daha ilkel silahları bile nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar. Bunu Rus uçağının vurulması olayında gördük. Kim bilir Rusya’dan aldıkları daha gelişmiş bir sistem olan S300’le kimi vuracaklar” diye konuştu.

Jeffrey, bölgede ülkeler arasında şiddet meselesinin Türkler’in ve BM’nin ve diğer müttefiklerin de kaygısı olduğunu söyledi.

“Kaygılar devam etse de iyimseriz”

“ABD ve Staffan de Mistura bu süreci yıllardır devam ettirmeye çalışıyor. Bu kez farklı olan nedir?” sorusu üzerine de Jeffrey, “Birincisi ülke genelinde göreceli olarak ateşkes var ve bu işliyor. İkincisi daha önce bu boyutta görmediğimiz düzeyde devletler arası şiddet riski. Üçüncü olarak da BM’deki durum olgunlaştı. Listeler var. İnsanlar de Mistura’yla bir ölçüde işbirliği yaptı ve Küçük Grup adı verilen, Avrupalılar ve diğer bazı ülkeleri kapsayan oluşumdan, BM’ye 2015 sonunda geçen ve 2254 sayılı kararla anılan anlaşmanın uygulanması konusunda yapılan baskılar var. Bu yüzden biraz daha iyimseriz ama yine de Suriye’de her şey olabilir” diye konuştu.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG