BLOOMINGTON, INDIANA —
Yangınları önlemek için kullanılan maddeler, elektrikli cihazlardan mobilyaya kadar pek çok tüketim ürününde kullanılıyor. Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde yetkililer, can güvenliği için hayati önem taşıdığını düşündükleri bu maddelerin imalat sanayinde kullanılmasını zorunlu kılmıştı. Ancak bu kimyasal maddeler toksik içeriyor. Son dönemde, alev önleyici maddelerin kullanımı azalmaya başlasa da, içerdikleri kimyasallar çevreyi kirletmeye ve insan sağlığını ciddi şekilde tehdit etmeye devam ediyor. Amerika’nın Sesi ekibinden Erika Celeste, çevredeki alev önleyici kimyasalların miktarını belirlemeyi kolaylaştıran yeni bir ölçüm tekniğiyle ilgili detaylı bir haber hazırladı.
Bir kıvılcımın büyük bir yangına dönüşmesi için 90 saniye yeterli. Alev önleyiciler bunu engelleyebiliyor.
Ancak Indiana Üniversitesi araştırmacısı Amina Salamova, bu kimyasalların buharlaştığında havayı kirleten toksik maddelere dönüştüğünü vurguluyor: “Alev önleyici kimyasallar sinir sistemini, doğurganlığı ve tiroit hormonlarını olumsuz etkileyebilir.”
Bu kimyasalların zararlı etkileri yetkilileri harekete geçirmiş ve bazı üreticiler alev önleyicilerin kullanımı durdurmaya başlamış. Ancak kimyasalların havada kalan zerreleri küresel bir sorun olmaya devam ediyor.
Salamova ve ortağı Ronald Hites, alev önleyicilerin yarattığı hasarı belgelemek için bu kimyasalların ağaç kabuğundaki yoğunlaşmasını ölçen yeni bir teknik geliştirmişler.
Hites, “Ağaçlar bu ölçüm için çok uygun çünkü gövdelerine atmosferdeki kimyasallar yapışıyor,” şeklinde konuşuyor.
Salamova’ya göre, bu yeni tekniğin şu anda kullanılan yöntem karşısında pek çok üstünlüğü var: “Ağaç kabuğunu inceleyen bu yeni teknik gelecekte, gelişmekte olan ve kapsamlı atmosfer çalışmaları için bütçesi olmayan ülkelerde kullanılabilir. Ayrıca, bu tekniği elektrik olmayan yerlerde de kullanabiliriz.”
Salamova ve Hites, ulusal bir gözlem girişimi olan Küresel Atmosfer Örnekleme ağının yardımıyla Norveç, Nepal ve Kanada dahil dünyanın 12 farklı bölgesinden ağaç kabuğu örneği temin etmişler.
Araştırmacılar, kestikleri ağaç kabuklarını incelenmesi için Indiana Üniversitesi’ndeki laboratuvara göndermişler.
Araştırmacılar, 12 bölgeden gelen örneklerinde alev önleyicilerine rastlamışlar.
Hite, bu kimyasalların en yoğun olduğu bölgelerin Kanada’nın Ontario şehri ve Amerika’daki Büyük Göller civarı olmasına şaşırmamış.
Ancak Hite’ı şaşırtan, Endonezya ve Tazmanya’nın en ücra bölgelerinde yüksek seviyelerde kimyasallara rastlamak olmuş: “Oralarda nerdeyse kimse yaşamıyor. Bu alanlar sanayi bölgelerinden de uzaktalar. Ancak yine de, yaptığımız ölçümde alev önleyici kimyasallara rastladık.”
Çevre Bilimi ve Teknolojisi dergisinde yayınlanan araştırma sonuçları, alev önleyicilerin çok uzak mesafelere sürüklenebileceğini göstermiş. Salamova, ağaç örnekleri toplamaya devam ederek küresel bir veri tabanı oluşturmayı hedefliyor. Salamova böylece, bilimadamları ve yetkililerin, alev önleyicilerin tehlikesini anlayıp, doğayı bunlardan arındırmanın yollarını bulmasını umuyor.
Bir kıvılcımın büyük bir yangına dönüşmesi için 90 saniye yeterli. Alev önleyiciler bunu engelleyebiliyor.
Ancak Indiana Üniversitesi araştırmacısı Amina Salamova, bu kimyasalların buharlaştığında havayı kirleten toksik maddelere dönüştüğünü vurguluyor: “Alev önleyici kimyasallar sinir sistemini, doğurganlığı ve tiroit hormonlarını olumsuz etkileyebilir.”
Bu kimyasalların zararlı etkileri yetkilileri harekete geçirmiş ve bazı üreticiler alev önleyicilerin kullanımı durdurmaya başlamış. Ancak kimyasalların havada kalan zerreleri küresel bir sorun olmaya devam ediyor.
Salamova ve ortağı Ronald Hites, alev önleyicilerin yarattığı hasarı belgelemek için bu kimyasalların ağaç kabuğundaki yoğunlaşmasını ölçen yeni bir teknik geliştirmişler.
Hites, “Ağaçlar bu ölçüm için çok uygun çünkü gövdelerine atmosferdeki kimyasallar yapışıyor,” şeklinde konuşuyor.
Salamova’ya göre, bu yeni tekniğin şu anda kullanılan yöntem karşısında pek çok üstünlüğü var: “Ağaç kabuğunu inceleyen bu yeni teknik gelecekte, gelişmekte olan ve kapsamlı atmosfer çalışmaları için bütçesi olmayan ülkelerde kullanılabilir. Ayrıca, bu tekniği elektrik olmayan yerlerde de kullanabiliriz.”
Salamova ve Hites, ulusal bir gözlem girişimi olan Küresel Atmosfer Örnekleme ağının yardımıyla Norveç, Nepal ve Kanada dahil dünyanın 12 farklı bölgesinden ağaç kabuğu örneği temin etmişler.
Araştırmacılar, kestikleri ağaç kabuklarını incelenmesi için Indiana Üniversitesi’ndeki laboratuvara göndermişler.
Araştırmacılar, 12 bölgeden gelen örneklerinde alev önleyicilerine rastlamışlar.
Hite, bu kimyasalların en yoğun olduğu bölgelerin Kanada’nın Ontario şehri ve Amerika’daki Büyük Göller civarı olmasına şaşırmamış.
Ancak Hite’ı şaşırtan, Endonezya ve Tazmanya’nın en ücra bölgelerinde yüksek seviyelerde kimyasallara rastlamak olmuş: “Oralarda nerdeyse kimse yaşamıyor. Bu alanlar sanayi bölgelerinden de uzaktalar. Ancak yine de, yaptığımız ölçümde alev önleyici kimyasallara rastladık.”
Çevre Bilimi ve Teknolojisi dergisinde yayınlanan araştırma sonuçları, alev önleyicilerin çok uzak mesafelere sürüklenebileceğini göstermiş. Salamova, ağaç örnekleri toplamaya devam ederek küresel bir veri tabanı oluşturmayı hedefliyor. Salamova böylece, bilimadamları ve yetkililerin, alev önleyicilerin tehlikesini anlayıp, doğayı bunlardan arındırmanın yollarını bulmasını umuyor.