Yönetmen Phillip Noyce’un son filmi “ Ajan Salt” büyük ilgi görüyor. Adrenalin yüklü sahneleri ve Angelina Jolie’li kadrosuyla film çok iddialı. Filmin konusuyla Jolie’nin kimyasının ne kadar başarıyla örtüştüğü, filmin gişe başarısıyla da kanıtlanmış oldu. “Ajan Salt” Amerika’da gösterime girdiği ilk birkaç haftada büyük gişe hasılatına ulaşmayı başardı.
Filmde CIA ajanı Evelyn Salt, bir itirafçı tarafından Rus ajanı olmakla suçlanınca çareyi saklanmakta bulur. Yıllarca aldığı gizli görev eğitimleri, peşindekileri atlatmasını kolaylaştırır.
Salt’ın neden kaçmaya başladığı merak konusudur. Acaba Salt, Rus cumhurbaşkanına suikast mi düzenleyecektir? Ya da bir suikast planını ortaya çıkarıp adındaki lekeyi temizleme peşinde midir?
Bir diğer soruysa, Salt’ın gerçekten Amerika’da yıllarca görev beklemiş bir Rus ajanı olup olmadığıdır. Ajan Salt çok konuşmayı sevmez. Yüzünden de birşey anlamak kolay değildir.
CIA de FBI da, Salt’ı durdurmayı başaramaz.
Ancak Salt kaçtıkça aslında işin ucunda bir suikastten çok daha fazlası olduğu ortaya çıkmaya başlar. Sonuçta Ajan Salt, diğer casus filmleri gibi, sonu tahmin edilebilir bir film. Ancak aksiyon sahnelerinin gücü, seyircinin bir sonraki sahnede neler olacağını heyecanla beklemesini sağlıyor.
Live Schreiber, Salt’ın ne yaptığını anlamaya çalışan ortağı, ajan Ted Winter’ı canlandırıyor.
Ancak filmin en can alıcı noktası aslında ajan Salt’u canlandıran kişinin Angelina Jolie olması. Jolie, aksiyon filmlerine yabancı değil. Aktris, dövüş sahneleri ve dublörlü sahnelerde kendi stilini kullanıyor.
Jolie, “10 yılı aşkın süredir aynı dublör ekibiyle çalışıyorum. Benim ailem gibi oldular. Sanırım sahnelerde benden daha çok heyecanlanıyorlar. Ben bir yere tırmanırken önce onlar güvenliğimi kontrol ediyor. Bağlı olduğum halatları gözden geçiriyorlar. Bana ‘tamam şimdi köprüden atlayabilirsin’ dediklerinde onlara güveniyorum” diyor.
Jolie, filme ağırlığını koymayı başarmış. Başlangıçta bir erkeğin düşünüldüğü Salt rolü sonunda Jolie’nin olmuş. Jolie, super ajana kadınsı bir kimlik vermeyi başarıyor. Güzel ama çok çekici olmayan, yani androjen bir kimliği canlandırıyor.
Yönetmen Phillip Noyce’un ustalığı filmde kendini hissettiriyor. Aksiyon sahneleri soğuk savaş dönemi casus sahnelerini andıran yumruklaşma ve tekmelerle dolu. Yani heyecanlı ama bilinen sahneler. Empati, hassasiyet ya da affa yer yok. Kısacası bu “öldürmek için vur” temalı yaz filminde ajanlar kimseye acımıyor.
