Erişilebilirlik

26 Aralık Amerikan Basınından Özetler


26 Aralık Amerikan Basınından Özetler
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:07 0:00

New York Times, Afganistan’da IŞİD’le mücadeleyle ilgili bir habere yer veriyor. Gazete, IŞİD’in Irak ve Suriye’de kontrolu altında tuttuğu alanların giderek daraldığını, ancak aynı durumun örgütün Afganistan’daki varlığı için de geçerli olduğunu söylemenin mümkün olmadığını yazıyor. Habere göre IŞİD’in Afganistan’daki şiddet eylemleri, yıllardır özellikle dağlık bölgeleri kontrolü altında tutan bazı Taleban militanlarının bile devlet koruması altına girmeye çalışmasına yol açtı. Bu durum, Amerika destekli Afgan hükümetinin Nangarhar ilindeki varlığını da tehdit ediyor. IŞİD’e karşı iki yıldır yürütülen hava saldırıları ve komando baskınları, yeterli etkiyi göstermiyor. Amerikalı ve Afgan askeri yetkililer, Afganistan’daki IŞİD örgütünün büyük çoğunlukla Pakistanlı militanlardan oluştuğunu kaydediyor. Pakistan’daki askeri operasyonlar nedeniyle sınır ötesine itilen militanlar, Afganistan’a sığınıp IŞİD çatısı altında toplanıyor. Öte yandan Afgan yetkililer, IŞİD ve Taleban arasındaki mücadeleninse ideoloji temelli olmadığını vurguluyor. Nangarhar valisi Muhammed Gulab Mangal, iki grubun kaynaklar ve toprak yüzünden çatıştığını kaydediyor. Daha donanımlı olan IŞİD militanları, Taleban’a kıyasla daha şiddetle çarpışıyor.

Washington Post ise Rusya’nın Amerika’daki dezenformasyon harekatının tarihçesine ilişkin bir habere yer veriyor. Gazete, Beyaz Saray, Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları, Amerikan ve Avrupa istihbarat örgütleri yetkilileriyle NATO temsilcileri ve üst düzey Avrupalı diplomatlarla yaptığı görüşmelere dayandırdığı haberinde, Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahalesinin temellerinin Soğuk Savaş’ın bitimine dayandığını yazıyor. Habere göre Amerikalı yetkililer, Soğuk Savaş’ın sona erdiği ilk yıllarda Rusya’nın bundan böyle düşman değil ortak olacağı varsayımında bulunuyordu. Amerika bu nedenle istihbarat mücadelesine eskisi kadar önem vermemeye başladı. İki ülke arasındaki ilişkiler bozulmaya başladığındaysa Rusya, sadece etrafındaki yeni ülkelere karışan “üçüncü sınıf” bir bölgesel güç olarak görülüyordu. Ancak Rusya’nın odağını Amerika’ya çevireceği, Amerikalı yetkililerin aklının ucundan bile geçmiyordu. Oysa şimdi 2018 Kongre ara seçimlerinin hızla yaklaşmasıyla birlikte Rusya’nın nasıl saf dışı bırakılacağı, en hararetli tartışma konularının başında geliyor. Amerika’nın eski NATO temsilcilerinden Douglas Lute, Rusya’nın Amerika’ya yönelik müdahalelerinin tek seferde kalmayacağını öngörüyor. Lute, Amerika’nın açığını yakalayan Rusya’nın hem 2018 Kongre ara seçimlerinde hem de 2020 başkanlık seçimlerinde çok daha sofistike ve hedefli bir yaklaşımla yeniden taarruza geçeceğini kaydediyor.

Los Angeles Times ise Amerika’nın küresel siyasi arenadaki etkisiyle ilgili bir değerlendirme yayınlıyor. Gazete, Başkan Trump’ın Amerika’nın küresel nüfuzunu pekiştirdiği iddiasına rağmen Amerika’nın etki alanının daraldığı uyarısında bulunan uzmanların çok daha farklı bir manzaraya dikkat çektiğini yazıyor. Haber şöyle devam ediyor: “Çin, bir zamanlar Amerika’nın egemenliğinde olan iklim değişikliğiyle mücadelede artık lokomotif görevi üstlenmiş durumda. Suriye barış görüşmelerinde liderlik rolünü Rusya oynuyor. NATO üyesi ülkeler, liderlik için artık Fransa ve Almanya’nın gözünün içine bakıyor. İsrail-Filistin meselesinin çözümünde kilit ülke olarak kabul edilen Amerika, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesiyle beraber küresel arenadan tecrit edilmiş durumda. Yabancı liderler, diplomatlar ve uzmanlar, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasının üzerinden geçen bir yıl içinde Amerika’nın küresel etkisini yitirmeye başladığını, Başkan’ın Amerika’yı birçok küresel tartışmanın dışına ittiğini belirtiyor. Hindistan gibi Trump’ın övgüsünü alan ülkeler bile Başkan’ın güvenilir bir ortak olup olmadığını tartışmaya açıyor. Gazete, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili yönetimlerle çalışan deneyimli diplomat Nicholas Burns’ün konuya ilişkin görüşlerine yer vermiş. Burns, Başkan Trump’ın çelişkilerle dolu dış politikasının Amerika’nın nüfuz alanını daralttığını kaydediyor. Trump’ın son 12 ayda güttüğü politikaların İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana her Amerikan başkanının koruduğu politikaları radikal bir biçimde alt üst ettiğini belirten Burns, “Trump, NATO, Rusya, ticari ilişkiler, iklim ve diplomasi alanlarında çok zayıf. Amerika, küresel liderlik konumundan hızla uzaklaşıyor” şeklinde konuşuyor.

Boston Globe ise Başkan Trump’ın Twitter kullanma alışkanlığıyla ilgili bir değerlendirmeye yer ayırıyor. Gazete, son bir yıldır Başkan Trump’ın hatırlarda en çok kalan sözlerinin başkanlık konuşmalara değil, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlara ait olduğunu kaydediyor. Değerlendirmeye göre Trump’ın Twitter üzerinden Amerikan halkıyla kurduğu doğrudan iletişim hattı, son bir yıldır yarattığı etkiyi koruyor. Trump, 20 Ocak 2017’da işbaşına geldiğinden bu yana 2 bin 400’den fazla Twitter mesajı paylaştı. Başkan’ın bu mesajlarının yüzde 70’i, 2017’nin ikinci yarısına ait. Twitter kullanma alışkanlığını “modern zamanların başkanlık tarzı” şeklinde tanımlayan Trump, Twitter mesajlarının üçte birini daha gün başlamadan, sabah saat 5 ile 8 arasında yazdı. Başkan, en çok tartışma yaratan tweet’lerini Beyaz Saray rezidansında tek başınayken, Beyaz Saray çalışanlarının henüz işbaşı yapmadığı bu saatlerde paylaştı.

XS
SM
MD
LG