Erişilebilirlik

Ankara’nın AB Karnesi Yine Parlak Değil


Ankara’nın AB Karnesi Yine Parlak Değil
Ankara’nın AB Karnesi Yine Parlak Değil

Avrupa Birliği’yle Türkiye arasındaki müzakereler kağıt üzerinde devam ediyor olsa da pratikte donmuş durumda. Bazı Avrupa Birliği üyelerinin aslında teknik yönü ağır basması gereken müzakerelerde iç siyaset odaklı güdülerle hareket etmesi ve Türkiye’nin bazı taahhütlerini yerine getirmemesi tıkanıklığın ana nedenlerini oluşturuyor. Tablonun oldukça karamsar olduğu bir ortamda Avrupa Birliği Komisyonu, yıllık İlerleme Raporu’nu yayımlıyor. Bu yılki raporda da eksiklerin atılan adımları gölgede bıraktığı bir denge söz konusu. Belgede, Türkiye'nin AB kriterlerine uyum bağlamında ilerleme sağladığı alanlar olduğuna ancak artık yeni anayasa gibi daha kapsamlı adımlara odaklanılması gerektiğine dikkat çekiliyor.

Özgürlükler ve temel haklar konusunda Türkiye’nin daha atması gereken çok sayıda adım içeren ağır bir ödevle karşı karşıya olduğunu ortaya koyan Avrupa Birliği Komisyonu’nun basın özgürlüğü konusundaki sert eleştirileri ve halen sürmekte olan Ergenekon ve Balyoz gibi davalara yönelik özel vurguları, belgenin öne çıkan unsurları arasında yer alıyor. Basın özgürlüğü konusunda Türkiye’de giderek kötüleşen durumdan duyulan endişe, Terörle Mücadele Yasası’na dayanılarak gazetecilerin tutuklanması, ifade özgürlüğünü engelleyen yasa maddelerinin değiştirilmemesi ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu raporun en belirgin olumsuzlukları olarak karşımıza çıkıyor. Gazetecilere yönelik davaların otosansüre neden olduğu ve basın üzerindeki aşırı baskının ciddi endişe kaynağı oluşturduğu da Komisyon’un tespitleri arasında yer alıyor. Brüksel, mevcut yasal düzenlemelerin ifade özgürlüğünün Avrupa standartlarında korunması için yeterli olmadığı görüşünü de yineliyor.

“224 sanığın Balyoz davalarında iddianamede yer alan bazı delillere ulaşmasına izin verilmemesi” ile “tutukluluk kararlarıyla ilgili detaylı gerekçe sağlanmamasının endişe verici olduğu” ve “terör örgütü belgesi olarak değerlendirilen bir kitabın basılmadan toplatılmasına karar verilmesi” de Brüksel'den eleştiri alan adımları oluşturuyor. Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda yasal süreçle ilgili eksikler ve endişeler dile getirilirken geçen raporda olduğu gibi bu yılki belgede de “demokrasi karşıtı suç eylemlerinin aydınlatılması açısından” bu davaların bir fırsat olduğu vurgusuna yer veriliyor. Avrupa Birliği genel yaklaşımını, “Savunma hakkını ve davaların meşruiyetini etkileyen soruşturmaların yürütülmesi ve yargı süreci konusunda ciddi endişeler var” ifadeleriyle özetliyor.

Belgede dikkat çeken önemli vurgulardan birini de yeni anayasa talebi oluşturuyor. “Yeni anayasanın demokrasiyi garanti altına alan kurumların istikrarı, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıklara saygı ve Kürt sorunu gibi konularda sağlamlaştırıcı etki yaratacak bir unsur” olarak görüldüğü belgede, hazırlık aşamasında mümkün olan en geniş danışma temeline dayalı demokratik ve katılımcı bir süreç izlenmesi isteniyor.

Asker-sivil ilişkilerindeki gelişmeleri olumlu ancak yetersiz bulan Avrupa Birliği Komisyonu, yargı alanında da özellikle ceza davalarındaki yığılmaya dikkat çekiyor. Birçok alanda yolsuzluğun yaygın olmayı sürdürdüğü, demokratik açılımın devamının gelmediği, güvenlik birimlerinin orantısız güç kullanmaya devam ettiği ve namus cinayetleri, zorla evlendirme ve kadına yönelik şiddetin ciddi sorun olduğu Komisyon’un eleştirileri arasında yer alıyor.

“İran, Libya ve Suriye konusunda Avrupa Birliği’nin aldığı yaptırım kararlarına Türkiye uymadı. Yunanistan, Irak ve bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkileri normalleştirme konusunda adım atılırken Ermenistan’la ilerleme sağlanmadı” tespitlerine yer veren Avrupa Birliği Komisyonu, Rum Yönetimi’yle yaşanan son gerginlikle ilgili olarak da “İyi komşuluk ilişkilerini ve sorunların barışçıl çözümünü engelleyecek her türlü tehdit, sürtüşme ve eylemden kaçınılmalı” uyarısında bulunuyor.

AB’den Ekonomiye Hem Övgü Hem Uyarı

Siyasi kriterler alanında Türkiye açısından çizdiği tablo olumludan çok olumsuza yakın olan Avrupa Birliği Komisyonu, ekonomi alanında çok daha pozitif değerlendirmelerde bulunmasıyla dikkat çekiyor. İlerleme Raporu’nda yer alan ekonomik değerlendirmelerde Türk ekonomisine “yüksek dozlu” övgüde bulunulurken ciddi uyarılara da yer veriliyor.

Ekonomi alanında Türkiye’nin övgü aldığı başlıkların başını büyüme, ihracat, bütçe ve istihdam çekiyor. Uyarıların yoğunlaştığı başlıklar arasında ise cari açık, enflasyon ve mali kurumların şeffaflığı yer alıyor.

Mali ve parasal politikaların koordine ve etkili biçimde kullanılmasının Türkiye'nin krizle mücadelede başarılı olmasını sağladığına dikkat çekilen belgede, gelecek dönem için uyarıda da bulunuluyor: “Makroekonomik istikrar hâlâ kırılgan. Mali ve parasal politikaların daha sıkı koordinasyonu makroekonomik istikrara faydalı olacaktır.” Türkiye’de daha önceki dönemlerde yapılan düzenleyici ve denetleyici reformlar sayesinde kuvvetli ve hızlı büyüme sağlandığına işaret edilen raporda, 2011’in ilk çeyreğindeki yüzde 11’lik büyümenin altı çiziliyor.

Güçlü iç talep ve düşük faizlerin iktisadi canlanmayı hızlandırdığına vurgu yapan Komisyon, 2010’da ekonominin hemen hemen bütün sektörlerinin büyümeye katkı sağladığını belirtiyor. Güçlü iktisadi kalkınmanın istihdamda artışı, işsizlikte azalmayı beraberinde getirdiğinin kaydedildiği raporda, “bütçenin iç talepteki kuvvetli artış ve dolaylı vergi gelirlerinin yükselmesiyle beklentilerin çok üstünde bir performans gösterdiği” ifade ediliyor.

Avrupa Birliği Komisyonu’nun eleştiri listesinin ana unsurlarından birini cari açık oluşturuyor. Cari açığın 2011'de daha da derinleştiğini belirten Komisyon, kayıt dışı istihdamın ciddi bir sorun olmayı sürdürmesinden yakınıyor. Güçlü iç talep, yüksek gıda ve enerji fiyatları ile zayıf liranın enflasyonu yükseltebileceği uyarısında bulunan Avrupa Birliği, mali şeffaflığa verdiği önemin altını çiziyor.

Rapor, Türkiye’nin Avrupa Birliği müktesebatına uyumda zorlandığını ve yavaş ilerleme kaydettiğini ortaya koyan bir içeriğe sahip.


XS
SM
MD
LG