Wall Street Journal Türkiye’de laik kurumlarla hükümet arasında kansız bir iç savaş yaşandığını öne sürüyor. Marc Champion imzalı haberde, bu savaşın tarafları şöyle tanımlanıyor:
“2002’de iktidara gelen AKP’nin baskıcı yasaları liberalleştirme çabası Avrupa Birliği’nin ve birçok Türk liberalinin desteğini kazandı. Şu anki iktidar mücadelesinde AKP, Adalet Bakanlığı’nın, polisin ve bazı genç hakimler ile savcıların desteğine sahip. Karşı tarafta ise, kendilerini Atatürk’ün 1920’lerde kurduğu yüzü Batı’ya dönük, radikal biçimde laik ve ordu denetimli devletin koruyucusu olarak gören eski düzenin mensupları var. Ordunun üst kademe yönetiminin, hakim ve savcıların ve jandarmanın büyük bir kısmı bu kesim içinde yer alıyor. Her iki taraf da, birbirini Türkiye’nin demokratik geleceğini tehdit etmekle suçluyor. Bu mücadeleyi kimin kazanacağı ise büyük önem taşıyor. Asya ile Avrupa arasında köprü oluşturan 72 milyon nüfuslu Türkiye, NATO üyesi ülkeler arasında ikinci büyük orduya sahip. Bölgede Batı tarzı bir demokrasinin yaşayabileceğini gösterme çabaları açısından örnek gösterilen Türkiye ayrıca bölgesel bir güç olarak da giderek öne çıkıyor.”
USA Today New York’un Times Meydanı’nda bombalı araçla düzenlenen saldırı girişimini, teröristler açısından başarısızlık olarak görüyor. Gazete, 11 Eylül sonrasındaki birçok saldırının da başarısız olduğunu hatırlatıyor:
“Bütün ülke daha ihtiyatlı davranmaya başladı ve bu olumlu bir gelişme… Bomba yüklü araçtan gelen dumanı yoldan geçen iki kişi fark etti ve hemen polise haber verdi. Derhal yardım geldi, tehdit bertaraf edildi, yerel ve federal yetkililer uyum içinde hareket etti. Terör saldırılarındaki başarısızlığın ikinci nedeni ise, El Kaide’nin yurt içinde yakın takibe alınması ve yurtdışında da sürekli saldırılarla güç kaybetmesidir. Ancak, unutmamak gerekir ki, terör tehdidi hala 11 Eylül sonrasındaki kadar geçerliliğini koruyor. Amerika gibi bir açık toplumda er ya da geç bir terör saldırısı başarıya ulaşacaktır. Bu gerçek, bizim cesaretimizi kırmamalıdır. Tam tersine, saldırganlar ne kadar beceriksiz olursa olsun, teyakkuzda olmamızı sağlamalıdır.”
New York Times Afganistan’da Taleban’a karşı mücadelede Afgan güvenlik güçlerinin eğitilmesinin büyük önem taşıdığını vurguluyor. Ancak gazete, müttefik ülkeleri bu konuda verdikleri söz tutmamakla suçluyor:
“Amerika ve NATO’daki müttefikleri, Afgan ordusunun eğitimi için 5 bin 200 kişinin gerektiği konusunda Ocak ayında anlaşmaya varmıştı. Ancak şu ana kadar sadece 2 bin 700 eğitimci Afganistan’a gönderildi ve bunların 300’ü dışında hepsi de Amerikalı… Oysa, 5 bin 200 eğitimcinin yarısının Amerika dışındaki NATO üyeleri tarafından gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Afgan ordusunu etkin bir hale getirmenin önünde ciddi zorluklar var. Buna rağmen bazı olumlu gelişmeler yaşanıyor. Ancak, Afgan askerlerine kendi ülkelerini nasıl savunacaklarını öğretecek yeterli sayıda NATO eğitimcisi olmazsa, bütün çabalar boşa gidecektir.”
Los Angeles Times İngiltere’de Perşembe günü yapılacak seçimde, esas olarak partilerin değil siyasi sistemin oylanacağını belirtiyor. Gazete, bu seçimden sonra İngiltere’de tek parti iktidarları döneminin kapanabileceğini vurguluyor:
“İngiltere’de İşçi Partisi 13 yıldır iktidarda. Ondan önce Muhafazakârlar 18 yıl boyunca ülkeyi yönetmişti. Ancak şimdi kamuoyu yoklamaları hiçbir partinin tek başına çoğunluğu elde edemeyeceğini gösteriyor. Bu, belki Muhafazakarların bir azınlık hükümeti kurmasına belki de daha fazla değişim vadeden bir koalisyon hükümeti kurulmasına yol açabilir. Liberal Demokratların 43 yaşındaki lideri Nick Clegg, koalisyonun kilit adamı olabilir. Bu, modern İngiltere açısından yeni bir durum… Bu yüzden yapılacak seçim İngiltere için büyük önem taşıyor.”