Erişilebilirlik

Biden’ın Demokrasi Zirvesi Ne Anlama Geliyor?


ABD Başkanı Joe Biden’ın seçim kampanyasının önemli dış politika vaatlerinden biri, Demokrasi Zirvesi düzenlenmesiydi. Washington sanal ortamda 9-10 Aralık’ta bu zirveye ev sahipliği yapacak ancak ABD basınında yer alan davetli ülkeler listesinde Türkiye yer almıyor.

Biden’ın seçilirse yönetiminin ilk yılında düzenleyeceğini açıkladığı demokrasi zirvesi, 21'nci yüzyılın zorluklarına karşı demokratik dünyanın liderliğini yapma planının parçası olarak sunulmuştu.

Beyaz Saray’dan 11 Ağustos’ta yapılan açıklamada da toplantının tarihi açıklanırken şu bilgilere yer verilmişti: "9 ve 10 Aralık'ta gerçekleşecek olan sanal zirve, üç ana temadaki taahhütleri ve girişimleri canlandıracak: otoriterliğe karşı savunma, yolsuzlukla mücadele ve insan haklarına saygının teşvik edilmesi. Bir yıllık istişare, koordinasyon ve eylemin ardından Başkan Biden, dünya liderlerini taahhütlerine karşı kaydedilen ilerlemeyi sergilemek için bir kez daha toplanmaya davet edecek."

Ağustos’tan bu yana hangi ülkelerin zirveye davet edileceği merak konusuydu. 100’den fazla ülkenin davet edilmesi beklenen ve türünün tek örneği olarak nitelendirilen zirvenin katılımcı listesinin ilk halini Amerikan haber kuruluşu Politico yayınladı.

Listede demokrasiye bağlı ülkelerin yanısıra demokrasisi tehdit altında ülkeler de yer aldı. Ancak listenin ilk halinde Türkiye’nin yer almaması kulisleri hareketlendirdi. Biden yönetimi henüz resmi bir liste yayınlamış değil ancak Politico’ya göre Türkiye’nin davet edilmemesinin nedeni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır demokratik sistemi erozyona uğratması.

Washington’daki düşünce kuruluşu German Marshall Fund’ın Demokrasiyi Koruma İttifakı Direktörü Laura Thornton, bu kararın Türkiye’nin özellikle bir NATO ülkesi olması açısından çok ilginç bir karar olduğunu söyledi.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Thornton, "Bir NATO üyesini yabancılaştırmanın mantığı nedir? Bilmiyorum. Bence bu açıkça Erdoğan'a bir mesaj gönderildiğinin bir işareti ve ben de Erdoğan'ı demokratik referanslarla savunmazdım. Ama evet, bir NATO ortağıyla sınır güvenliği anlamında sonuçları açısından oldukça tuhaf bir karar" dedi.

Davet edilmeyenlere verilen mesaj ne?

Ancak Thornton, Biden yönetiminin bazı ülkeleri davet etmeyerek açık bir mesaj verdiğine de dikkat çekti. "Bence mesaj açık seçik ortada. ‘Bu kulübün bir parçası değilsiniz’ diyorlar" şeklinde konuşan Thornton, bu mesajın aslında yardımcı olmadığını belirtti.

Amerikalı uzman, başbakanını diktatör olarak nitelediği Kamboçya’dan örnek vererek, "Ortada iki düzeyde bir mesaj var. Kamboçya gibi bir ülkenin liderine ‘hoş karşılanmıyorsunuz ve sizi kınıyoruz’ mesajını kesinlikle veriyor; bu şaşırtıcı değil. Ancak aynı zamanda orada yaşayan demokrat olan, ülkesi için bunu isteyen, bu kulübe dahil olmak, paylaşmak, öğrenmek ve destek almak isteyen herkese de bu mesajı veriyor" dedi.

Zirveyi VOA Türkçe’ye değerlendiren uluslararası ilişkiler uzmanı Doğa Ulaş Eralp de, liste henüz teyit edilmemiş olsa da Türkiye’nin davet edilmemiş olmasını düşündürücü bulduğunu ve bunun birkaç nedeni olabileceğini söyledi.

Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi Eralp, "ABD Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray yetkililerinin, Türkiye'nin demokrasiyle çok yakından bir ilgisi bulunmadığını düşünüyor olmaları gerek" derken diğer nedenler arasında Türkiye’nin stratejik önemini yitirmesi ve Rusya ve Çin’in yanında görülüyor olması ihtimalini saydı.

Uluslararası platformda Ankara'nın özellikle ABD ile arasına gözle görülür bir mesafe koymasının Washington’daki yetkililerin gözünden kaçmadığını belirten Eralp, "Amerika Dışişleri Bakanlığı bu konuda biraz ser verip sır vermeme yöntemi izliyor. Eğer gerçekten böyle bir davet söz konusu olursa, muhtemelen önümüzdeki bir hafta 10 gün içinde yeniden belli olur. En azından bir düzeltme yaparlar. Öbür türlü, bu gerçekten Türkiye'nin Amerika'nın gözünde demokrasi dışı ülke olarak görüldüğünü ve aynı zamanda eskisi kadar stratejik önemi olmadığını veya o stratejik önemin daha çok Rusya ve Çin lehine kullanılmaya başladığına yönelik bir ön kabulün olduğuna dair işaret benim görüşümce" dedi.

“Davetlilerin bazılarında demokrasi erozyona uğramış durumda”

Öte yandan demokrasileri erozyona uğramış Hindistan, Filipinler ya da Polonya ve Irak gibi bölgesel aktörlerin, Çin ve İran gibi ABD’nin mücadele ettiği ülkelerin komşuları olması sebebiyle Demokrasi Zirvesi’ne davet edildiği yorumları yapılıyor.

"Bu ülkelerdeki demokrasilerin gelecek hali demek ki onların gözünde Türkiye’de demokrasinin geleceğinden çok daha umutlu bir noktada" diyen Eralp de reelpolitik analizlere katılıyor.

"Filipinler, her ne kadar Rodrigo Duterte otoriter bir lider olsa da Amerika için özellikle Güney Pasifik’te ve Güney Çin Denizi'nde Çin'in yayılmacı siyasetine karşı her zaman güven duyabilecekleri bir ortak olarak ön plana çıkıyor. Türkiye'nin anlaşılan ABD’nin gözünde böyle bir ortak stratejik, ortak olma konumu yok" diyen Eralp, ABD’nin Hindistan’ı her zaman yakın tutmaya çalıştığına da dikkat çekti.

Eralp, "Neresinden bakarsanız bakın Hindistan dünyanın en büyük demokrasisi. Hindistan'da genel seçim olduğu zaman genelde bu 3-4 aya yayılan bir süreç. Aynı zamanda Hindistan'ın kendi içindeki özerk bölgelerin son derece ileri seviyede yönetim, öz yönetim hakları var. Bu nedenle her ne kadar Modi yönetimi milliyetçiliği kaşıyor olsa da, her ne kadar otoriterliğe doğru bir kayış gösteriyor olsa da Hindistan; bir değerler bütünü bağlamında baktığımız zaman Türkiye'ye nazaran demokratik pratiğe Amerika'nın gözünde en azından daha yakın, daha yatkın bir ülke. Ekonomik, politik anlamda baktığımız zamansa gördüğümüz şey, Hindistan'ın Amerika’yla olan siyasi ilişkisi giderek savunma eksenli bir hal almaya başladı. O nedenle Amerikan silah şirketlerinin Hindistan hükümetiyle imzalıyor olduğu ve daha önceden de imzalamış olduğu anlaşmalar söz konusu ve bu anlaşmaların stratejik hedefi Çin'e yönelik" ifadelerini kullandı.

Listedeki tutarsızlıklara ve davetli ülkelerin hangi kriterlere göre seçildiğinin belirsiz olduğunu vurgulayan Laura Thornton ise "Bu mantıkla Çin'in bölgedeki nüfuzunun artmasına karşı bir tür denge ağırlığı olarak Hindistan'ı davet edersiniz. Ancak aynı şekilde, diğer bazı ülkelerin, örneğin Rus etkisi gibi bir tür denge ağırlığına davet edilmesini de beklersiniz ve durum hiç de öyle değilmiş gibi görünüyor" diye konuştu.

Reuters haber ajansına konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi de katılımcı ülkelerin gelecek yıl yapılması planlanan bir sonraki zirveye katılabilmesi için vadettikleri reformları yerine getirmesi gerekeceğini kaydetmişti. Peki Biden yönetiminin Demokrasi Zirvesi ne amaçlıyor, davet edilen ülkelerle olan ikili ilişkilerinde pratikte ne gibi yansımaları olacak?

Zirvenin düzenlenme sürecinin pek şeffaf ilerlemediğini söyleyen Laura Thornton, yine de ortada bir fırsat olduğunu kaydetti. Thornton, "Sanırım bu ilk etkinlikte biraz hayal kırıklığına uğradım. Yine de bunun kaybedilmiş bir dava olduğunu düşünmüyorum ve insanların demokrasiye yeniden katılmaları için hala bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Akılda tutulması gereken önemli bir şey, genel bir kural olarak gerçekten birbirimize bağlı kalmamız gerektiğidir. Şu anda, otoriter rejimler birbirine bağlı kalıyor ve öğrenilen dersleri paylaşıyorlar" dedi.

Biden’ın Demokrasi Zirvesi Ne Anlama Geliyor?
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:09:08 0:00

“Davet edilen ülkelerin çoğunda Çin yatırımı var”

"Oldukça zorlu aktörlerle karşı karşıyayız diyen" Amerikalı uzman, ABD’nin de ciddi demokratik zorluklardan geçtiğini hatırlattı. Thornton, "Biz ve özellikle ABD’nin demokrasi pratiği etrafındaki toplulukta rol oynamaya, paylaşmaya ve öğrenmeye başlaması gerektiğini düşünüyorum. Yine bir dereceye kadar alçakgönüllülükle yaklaşmamız gerekiyor. Demokrasimizde mücadeleler var. Öğreneceklerimiz olabilir. Artık öğretmen değiliz. Biz de herkes gibi öğrenciyiz" diye konuştu.

Eralp’e göre de zirvenin pratikte yansımalarıyla ilgili soruların yanıtları şimdilik belirsiz. Joe Biden’ın başkanlık kampanyası sürecinde ABD’yi yeniden dış siyasette demokrasi ve insan haklarını savunur bir konuma getirme hedefi olduğunu, bu zirvenin de ilk adım olarak değerlendirilebileceğini kaydeden Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi, davet edilen ülkelerin birçoğunda yoğun bir doğrudan Çin yatırımı olduğuna da dikkat çekti.

Eralp, "Çin herhangi bir şart öne sürmüyor. Doğrudan altyapı yatırımlarında bulunuyor. Karşılığında doğal kaynaklara 50, 60 bazı zamanlar da 85 sene kadar uzun ve kesintisiz erişim istiyor özellikle Sahra altı Afrika ülkelerinde. Amerika o anlamda demokrasi ve liberal demokrasi diyelim daha belirgin olsun gibi bir değerler bütününü savunurken bunu bir şekilde maddi olarak desteklemek zorunda. O konuda henüz bir netlik yok. Belki bu zirvede açıklanır. Bilmiyoruz, göreceğiz" ifadelerini kullandı.

Laura Thornton, zirvenin diğer uluslararası anlaşmalarda zaten mevcut olan taahhütlerden ibaret olmaması, gerçekten yeniliğe odaklanması gerektiğini kaydetti. Thornton, zirvede "Demokrasi iklim değişikliğine nasıl tepki veriyor? Demokrasi bir sonraki küresel salgına nasıl hazırlanıyor? Demokrasi insanlara nasıl ilham verebilir ve otokratlara oy vermek istememelerini sağlayabilir?" sorularına çözüm bulunması içinde çalışılması gerektiğini söyledi.

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG