Yeni Zelanda’da geçen Cuma günü iki camiyi hedef aldığı terör saldırısıyla 49 kişiyi katleden Brenton Tarrant’ın 2016 yılında Türkiye’ye yaptığı iki seyahat, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından ayrıntılı şekilde araştırılıyor.
Güvenlik güçleri İstanbul’a ilk gelişinde üç gün kalan Avustralyalı saldırganın 20 Mart’ta Türkiye’den ayrıldıktan sonra 13 Eylül’de bir kez daha Türkiye’ye gelerek bu kez 43 gün kaldığını tespit etti.
Türkiye’de toplamda 46 gün kalan Tarrant’ın Yeni Zelanda’daki hattını kullandığını ve yeni bir hat almadığını belirleyen emniyet güçleri, saldırganın nerelere gittiğini ve kimlerle temas ettiğini belirlemeye çalışıyor.
Tarrant’ın Türkiye seyahatlerinde 10’dan fazla ile gittiği ortaya çıktı
Yeni Şafak gazetesi Sertaç Aksan imzalı haberinde Tarrant’ın Türkiye seyahatinde yalnız İstanbul’da kalmadığını yazdı.
Haberde ‘‘Tarrant'ın Türkiye'de geçirdiği 43 günü en ince ayrıntısına kadar inceleyen, kullandığı hattın hangi baz istasyonlarında sinyal verdiği ve o istasyondaki muhtemel hedef isimleri belirleyen MİT, teröristin ülkemizde bulunduğu dönemlerle eşleşen terör olaylarını da yeniden en ince ayrıntısına kadar inceliyor. Bu kapsamda Marmaris ve Tokat'ın üzerinde özellikle durulduğu kaydedildi. Tarrant'ın diğer bulunduğu illerin ise Ağrı, Ankara, Edirne, Sivas, Mersin, Tokat, İstanbul, İzmir, Konya olduğu belirtiliyor’’ dendi.
Brenton Tarrant’ın Türkiye seyahatinde kayıt sistemi olmayan pansiyonlarda kaldığını yazan Sabah gazetesi ise Tarrant’ın Efes’teki Meryem Ana evini gezdiğini, Tokat’ta ise Drakula karakterini yaratan Bram Stoker’a ilham verdiği söylenen Ulah Prensi Vlad’ın –Osmanlı tarihinde Kazıklı Voyvoda- kaldığı Tokat Kalesi’ni ziyaret ettiğini öne sürdü.
Yeni Şafak: ‘‘Tarrant’ın 19 Mart 2016’da İstiklal Caddesi saldırısıyla bağı olup olmadığı araştırılıyor’’
Yeni Şafak’a göre, güvenlik güçleri Avustralyalı saldırganın İstanbul’da olduğu 19 Mart 2016 tarihinde IŞİD’in İstiklal Caddesi’nde düzenlediği ve 6 Ekim 2016’da Yenibosna’da 10 kişinin yaralandığı terör saldırılarıyla bir ilişki olup olmadığı da araştırılıyor.
Haberde, ‘‘Güvenlik kaynakları, Tarrant'ın bu olaylarla bir bağı olup olmadığı, eğer varsa Türkiye'deki o dönemde gerçekleşen terör saldırılarında hangi dış istihbarat örgütlerinin doğrudan müdahalesi olduğunun da ortaya çıkabileceği görüşünde’’ ifadeleri kullanıldı.
Abdullah Ağar: ‘‘ Yeni Zelanda saldırganı Reina saldırısını gerçekleştiren Maşharipov’la benzerlik taşıyor’’
Türk istihbaratı resmi açıklama yapmadan önce Tarrant’ın Türkiye seyahati hakkında komplo teorisi üretmenin doğru olmadığını söyleyen güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, yine de 46 günlük turistik ziyaretin şüphe yarattığının altını çizdi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ağar, ‘‘Tarrant’ın 46 gün Türkiye seyahati akıllara çok sorular getiriyor. Kimileri Rahip Brunson’la bağını sorguluyor. Resmi bir açıklama olmadan bu konuda yorum yapmak yanlış olur. Ancak saldırganın, profesyonelliği, lojistiği, planlaması, teknik ve taktik tercihleri, silah seçimi arkasında onu formatlayan, yönlendiren, yönetenler olduğunu gösteriyor. Reina katliamını yapan Maşharipov’la de benzerlik taşıyor. O da 39 kişiyi öldürmüştü. Ayrıca yalnız silah seçimleri, teknik ve taktik becerileri değil yüz hatları ve bakışları da benziyor. İyi çalışmış ya da iyi çalıştırılmış’, başka türlü 50 kişiyi öldürmesi mümkün değil’ dedi.
IŞİD’in bütün saldırılarının bütün Müslümanlara, Tarrant gibilerinin saldırılarının da bütün Hristiyanlara mal edilemeyeceğini savunan Ağar, terörün insanlara av olarak kullandığını tam da bu nedenle terörün siyasal, kültürel, mezhebi, meşrebi düşmanlıklar yaratma tuzağına düşülmemesi gerektiğini işaret etti.
Tarrant’ın idam edilmesini isteyen Erdoğan: "Biz yanlış yaptık idamı kaldırdık"
Partisinin seçim kampanyası kapsamında Zonguldak Ereğlisi’nde halka hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Yeni Zelanda’daki saldırı ve saldırganla ilgili eleştirel tutumunu sürdürdü.
Cumhurbaşkanı, ‘‘Bu cani 50 tane ibadette olan kardeşimizi kalleşçe öldürdü. Bunun hesabını vereceksin. Bunun hesabını Yeni Zelanda sormazsa evvel Allah biz sormasını biliriz. 50 tane ibadetini yapan Müslümanı katledecek, sizin yasalarınızda böyle bir madde yokmuş. Yahu bu insan hayatı ne kadar ucuz ya. Yasalarında böyle bir şey yoksa yeni yasal düzenleme yap, bu tür katillere de hayat hakkı tanıma. Biz örneğin bir yanlış yaptık, idamı kaldırdık. Bana göre yanlış yaptık. Niye, zira 15 Temmuz gecesi 251 vatandaşımızı şehit edenlerin ağırlaştırılmış da olsa, müebbet de olsa cezaevlerinde onları beslemek bana ağır geliyor. Hep söyledim, eğer bizim parlamentomuz bununla ilgili bir karar verirse ben bunu onaylarım. Yeni Zelanda parlamentosu kalkıp da bu adamla ilgili vermiyorsa ben de Yeni Zelanda yönetimiyle bunu sürekli olarak tartışırım. Zira bu iş bu kadar ucuz değil. Gereğinin yapılması gerek’’ dedi.