Erişilebilirlik

Esad Rejimi Açısından Zaman Daralıyor


Esad Rejimi Açısından Zaman Daralıyor
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:07 0:00
Suriye’de şiddet olayları bir buçuk yılı aşkın bir süredir artarak devam ediyor. Ordu ve orduya yakın milislerin neredeyse her hafta sivil bölgelerde düzenlediği katliamlarda yüzlerce kişi ölüyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Suriye’deki olayları durdurma konusunda bir uzlaşma sağlayabilmiş değil. Ama son dönemde silahlı muhalefetin güçlendiği ve rejimin zayıflamaya başladığı yolunda haberler alınıyor. Amerika’nın Sesi’nin kardeş kanalı El Hurra’ya konuşan Amerika Uluslararası Barış Enstitüsü uzmanı Steven Heydemann, Suriye krizine Birleşmiş Milletler dışında çözüm arayışlarının arttığına dikkati çekiyor.

Diktatörlük altında yönetilen çok sayıda Arap ülkesinde olduğu gibi, Suriye’de geçen yıl demokrasi talebiyle başlayan gösteriler Esad rejimi tarafından sert bir şekilde bastırıldı. Diğer ülkelerle aynı dönemde başlamasına rağmen Suriye’deki olaylar daha da kötüleşti. Halkına karşı şiddet kullanan Beşar Esad rejimi, hala birkaç ülkenin desteğine sahip olsa da uluslararası meşruluğunu tamamen yitirdi. Uluslararası desteğe sahip muhalefet, güç kazanmaya başladı. Amerika Uluslararası Barış Enstitüsü’nden Steven Heydemann’a göre Esad rejimi açısından zaman gittikçe daralıyor, ama uzman yakın gelecekte önemli bir gelişme beklemiyor:

“Esad rejimine baskıyı sürdürmenin, şiddet kullanmadan bu krizden çıkma yolunu her geçen gün daha da açtığına inanıyorum. Rejim, Suriye’de artan bir şekilde kontrolünü kaybediyor, hatta kendi ordusu üzerindeki denetimini kaybediyor. Şam’da bile şiddet olayları çıkıyor, protesto ve gösteriler artıyor. Bunlar Mucahirin’de, Devlet Başkanlığı Sarayı ve First Lady’nin bürosu yakınlarında oluyor. Tehdit arttıkça, rejimin alternatif gelecek planlarını gözden geçirmesi, fırsat penceresinin ne kadar açık kalacağını hesaplaması mümkün. Rejim Eğer zamanında davranmazsa, bu durumda silahlı muhalefet artık rejimle pazarlık yapmaktan vazgeçecek ve bu mücadeleyi kesin bir askeri zaferle sonlandırmak isteyecektir.”

Uluslararası toplum, diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi Suriye’deki olayların son bulmasında başarı sağlayamadı. Bunun önemli bir nedeni, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Esad rejimi aleyhine sunulan her tasarıyı veto eden daimi üyeler, Rusya ve Çin oldu. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği’nin Suriye özel temsilcisi Kofi Annan taraflar arasında ateşkes sağlayamadı, hazırladığı barış planı sonuç vermedi. Steven Heydemann’a göre uluslararası çabaların başarısızlığı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeleri alternatif çözüm arama yollarına itiyor:

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin sınırlarını daha da belirgin bir şekilde görüyoruz. Benim kanımca, Esad rejimine karşı olan devletler, Güvenlik Konseyi’nin dışında faaliyet göstermek gibi bir kararlılık oluşturabilir. Ruslar ve Çinliler bunun meşru olmayacağını savunabilir. Ama şu anda Güvenlik Konseyi’ni rehin tutanlar onlar. Diplomasiyi farklı kalıplara ve çerçevelere zorlayanlar onlar. Örneğin ‘Suriye’nin Dostları’ toplantısı bir alternatif olabilir. Arap Birliği içindeki diğer üyeler, hatta NATO bile rol üstlenebilir. Örneğin Türkiye NATO’nun 4. maddesini kullanarak ittifakı toplantıya çağırdı, hatta 5. maddenin devreye girmesi olasılığını bile arttırdı. Sonuçta BM Güvenlik Konseyi’ni devre dışı bırakacak araçlar var. Ruslar ve Çinliler oluşturdukları duvarla uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler dışında bir çözüme itmeme konusunda dikkatli olmalı.”

Uluslararası temsilci Kofi Annan’ın Suriye’de geçici olarak sağladığı ateşkesi denetleme görevi, Birleşmiş Milletler’e bağlı 300 askerden oluşan, silahsız gözlemcilere verildi. Ancak katliamların devam etmesi, bu “silahsız askerlerin” hayatını tehlikeye atacak duruma gelince, ekip görevini askıya aldı. Gözlemci ekibi, bir ayı aşkın bir süredir atıl durumda bekledikten sonra ilk kez geçen haftasonu, yeni bir katliam düzenlenen Tremseh köyüne gitti. Ekibin görevi 20 Temmuz’da sona eriyor. BM Güvenlik Konseyi, gözlemcilerin görevini uzatma konusunda karara varmadı:

“Amerikalılar ve Ruslar Güvenlik Konseyi’nde uzlaşma sağlayamazsa Birleşmiş Milletler gözlemci ekibinin görevinin sona erdirilmesi mümkün olabilir. Sonuçta bu görevin oluşturulması konusunda bir ortak anlayış vardı. Yeniden yapılandırılması konusundaysa görüş ayrılığı var, ancak Güvenlik Konseyi’ndeki hiçbir üye bu ekibin orijinal haliyle görevini sürdürmesini istemiyor. Çünkü bu güç hiçbir işe yaramıyor. Eğer Güvenlik Konseyi’nden, bu gücün yürürlük mekanizması ve uyulmaması durumunda yaptırımlar öngören bir karar çıkmazsa, Amerika’nın bu gücün görev süresini uzatma girişimlerini Konsey’de veto etme olasılığı bir hayli yüksek.”

Son dönemde direnişçilerin beklenmedik saldırıları, Esad rejiminin zayıfladığı iddialarını güçlendiriyor. Orduyu terk edenlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Geçtiğimiz haftalarda Beşar Esad’ın en güvendiği generallerinden biri olan Manaf Tlas, Türkiye üzerinden Fransa’ya kaçtı ve muhalefete katıldı. Ardından da Suriye’nin Bağdat büyükelçisi Nawaf Fares görevini bıraktığını açıkladı:

“Saf değiştirmeler, sembolik gerekçelerden dolayı önemli. Suriye rejimi son 16 ay süresince olağanüstü bir bütünlük sergiledi. Gerek Amerikan gerek uluslararası politikalar, rejimi yaptırımlar ve diğer cezai önlemlerle içeriden yıkacak zemini hazırlama üzerineydi. Bu şekilde sadakat bozulacak, içeridekiler rejimi terk edip karşı tarafa sığınmaya ikna olacaktı. Son olaylar rejimin zayıfladığının göstergesi. İçerideki bu bütünlük bozuluyor. Yönetim merkezine yakın olan kişiler durumlarını bir daha gözden geçiriyor ve bir kaçış yolu düşünmeye başlıyor. Ama bu saf değiştirecek kişilerin muhalefette önemli görevler alması beklenmemeli. Muhalefet onları siyasi malzeme yapacak, sembolik amaçlarla kullanacaktır. Sonuçta Manaf Tlas elleri kirli eski bir general. Geçmişte yönetimin baskı politikasında görev alan biri. Bu tarz saf değiştirmeler istenen bir durum, çünkü rejimin içindeki çatlamalara işaret ediyor. Ama bu kişilerin muhalefetin yeni liderleri, direnişin yeni sembolleri olacaklarına inanmıyorum.”

Suriye’de 17 ayı geride bırakan şiddet olaylarında ölü sayısının 17 bini aştığı düşünülüyor. Gerek Esad rejiminin baskıyı sürdürmede ısrarı, gerekse uluslararası toplumun tek ses olamaması, şiddetin daha uzun süre devam edeceği izlenimi veriyor. Suriyeliler içinse, Arap Baharı olarak başlayan olaylar, bitmek tükenmek bilmeyen bir karakışa dönüşmüş durumda.

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG