Diyarbakır’da bugün, 17 Kürt gazetecinin yargılandığı davanın ilk duruşması görülüyor. VOA Türkçe’ye konuşan avukatlar ve medya analistleri, Türkiye’de uzayan dava süreçlerinin, cezalandırma ve caydırma aracı olarak kullanıldığını söylüyor.
Gazeteciler geçen yıl 8 Haziran’da polisin düzenlediği baskınlarda gözaltına alındı. Ancak davanın iddianamesi bu yılın Mart ayına kadar hazırlanmadı. Yargılanan gazeteciler, Mezopotamya Ajansı, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ve Pel yapım şirketi gibi Kürt medya kuruluşlarında çalışıyorlardı. 14’ü tutuklu olarak yargılanan gazeteciler, PKK terör örgütüne üyelik ile suçlanıyor.
VOA Türkçe’ye konuşan hukukçular ve medya analistleri, Kürt medyası için çalışan gazetecilerin sıklıkla terör bağlantısı iddiasıyla tutuklanma riskiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Uzmanlar ayrıca, Ankara’nın yasal işlemleri ve uzun tutukluluğu gazetecilere karşı bir taciz yöntemi olarak kullandığını ifade ediyor.
‘’Önce tutuklama sonra delil arayışı’’
İstanbul’daki Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Eş Direktörü ve insan hakları avukatı Veysel Ok, “Türk yargısı, özellikle muhalif veya bağımsız olarak tarif edeceğimiz gazetecilere ve aktivistlere karşı yargısal bir taciz yapacaksa, tutuklayacaksa örneğin, elinde delil olmadan böyle bir tutuklamayı yapıyor ve sonrasında delil arayışına giriyor” dedi.
Ok, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, tutuklamaların ancak kuvvetli suç şüphesi bulunduğu durumlarda gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı.
VOA’ya gönderilen bir e-postada bir Adalet Bakanlığı yetkilisi, mahkemelerin bağımsızlığının anayasa tarafından güvence altına alındığını belirtti.
Yetkili, “Öne sürülen hususların yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, yargı yetkisi ve takdir hakkına ilişkin konularda Bakanlıkça hukuki görüş bildirilmesinin mümkün olmadığı, hususlarında bilgi edinilmesini rica ederim” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise geçmişte, medyanın hedef alındığı iddialarını yalanlamıştı.
Ocak ayında 7. Anadolu Medya Ödülleri’nde konuşan Erdoğan, “Terörü övmediği, şiddete teşvik etmediği, dezenformasyon yapmadığı müddetçe herkes istediğini yazmakta, söylemekte, ifade edebilmektedir” demişti.
PKK'nın "basın komitesi yapılanması" iddiası
Gazeteciler, geçen yıl 8 Haziran’da Diyarbakır Emniyeti’nden bir polis yetkilisinin PKK'nın "basın komitesi yapılanmasına" yönelik bir operasyon olarak tanımladığı bir dizi baskında gözaltına alındı.
İlk olarak 19 gazeteci gözaltına alındı. Sekiz gün sonra dört gazeteci, yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Gözaltılardan bugüne kadar geçen 13 ayda savcılık, 16 Haziran 2022’de serbest bırakılan Gülşen Koçuk’un davasında takipsizlik kararı verdi. Tutuklu yargılanan gazetecilerden Safiye Alağaş’ın dosyası ise ana dava dosyasından ayrıldı.
Alağaş, geçen ay davanın ilk duruşmasında tahliye edildi. Bir sonraki duruşması, 9 Kasım’da görülecek.
Haberlere ve kavramlara sorgulama
Tamamı kadınlardan oluşan JIN News’da yazı işleri müdürü olan Alağaş, VOA Türkçe’ye açıklamasında, polisin kendisini haberleri hakkında sorguladığını söyledi.
Alağaş, ifadesi alınırken polisin, JIN News muhabirleri ve bir Kürt kadın konferansı ile PKK üyesi oğlunun kemiklerini kargoyla teslim alan bir anne hakkındaki haberleriyle ilgili sorular sorduğunu anlattı.
“Haberi niçin yaptığımızı sordular. Amacını sordular” diyen Alağaş ayrıca, polisin kendisine PKK’nın JIN News’a, haberler konusunda talimat verip vermediğini sorduğunu da kaydetti.
Alağaş, JIN News’un 1999’dan beri İmralı adasında müebbet hapis cezasını çeken PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan hakkındaki haberleri nasıl verdiğinin de sorgulandığını söyledi.
JIN News, haberlerinde Öcalan’ın durumunu “tecrit” olarak tanımladı. Öcalan en son 2019’da avukatlarıyla görüşmüş, 2021’de ise kardeşiyle telefonda konuşmuştu.
Alağaş, “Tecrit kavramının örgüt kavramı olduğu üzerinden bir soru soruldu. Örgütün kullandığı dil olduğunu söylediler. Bunu örgüt talimatıyla mı kullandığımızı sordular” dedi.
Alağaş ve ana davada yargılanan diğer gazeteciler, kendilerine yöneltilen suçlamaları reddediyor ve gazeteci olarak sadece işlerini yaptıklarını söylüyorlar.
“Kürt meselesi haberleri gazetecileri hedef haline getiriyor”
Davada yargılanan gazetecileri savunan avukatlardan Resul Temur, savcılığın Mart ayında hazırladığı 728 sayfalık iddianamede, gazeteciler ve medya kuruluşlarının ürettiği içeriklerin yanısıra, editoryal tercihlerinin de delil olarak sunulduğunu söyledi.
VOA Türkçe’ye konuşan Temur, “Yaptıkları programlarda belirledikleri konular bile suçlama delili olarak yöneltilmiştir. Haberlerin ve gazetecilik faaliyetinin delil olarak değerlendirilmesi doğrudan mesleki faaliyetlerinin yargılandığını ortaya koymaktadır” dedi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nden Ok, Kürt meselesinin Türkiye'de kırmızı çizgi olduğunu söyledi. Ok, Kürt olsun ya da olmasın, Kürt meselesi hakkında herhangi bir haberin, gazetecileri devletin hedefi haline getirme riski taşıdığını kaydetti.
Ok, 20 Haziran'daki yayınında ‘’Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit hakkındaki sözleri’’ sonrası tutuklanan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın davasını da hatırlattı.
Yayınları nedeniyle sıkça Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile karşı karşıya gelen TELE1, Yanardağ’ın sözleri nedeniyle geçen hafta yedi gün yayın durdurma ve yüzde 5 idari para cezası aldı.
Ok, “İktidar Kürt meselesini öyle kırmızı çizgi haline getirmiş ki, kendi politikasının eleştirilmesine tahammülü yok. Yaptığı hak ihlallerinin haberleşmesine tahammülü yok ve bu sebeple de Kürt meselesi konusunda iktidara yönelik her türlü eleştiriyi terör suçlaması karşılıyor ve maalesef insanlar yıllarca tutuklu kalıyorlar” ifadelerini kullandı.
Türkiye, gazeteci tutuklama konusunda en kötü karneye sahip olan ülkelerden biri.
Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) verilerine göre 2022 Aralık itibariyle Türkiye’de 40 gazeteci haberleri nedeniyle tutuklu. CPJ verilerine göre, 2022’de tutuklu gazetecilerin 15’i devlete karşı suçlardan yargılanıyordu.
Gazetecilerin avukatlarından Temur, tutuklamaların hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını ancak henüz yanıt alamadıklarını söyledi. Davanın avukatları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvurdu.
Editörün Notu: Bu haber, yayınlandıktan sonra Adalet Bakanlığı'ndan 19 Temmuz 2023'te gelen yanıtı içerecek şekilde güncellenmiştir.
Kürt medyasına yönelik davada önemli tarihler
8 Haziran 2022: Diyarbakır’da düzenlenen eş zamanlı bir polis operasyonunda Mezopotamya Ajansı, Jinnews, Xwebun Gazetesi ve Ari, Pel ve Pia prodüksiyon şirketlerinden 19 gazeteci gözaltına alındı.
16 Haziran 2022: Dört gazeteci serbest bırakıldı, geri kalanı tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi. Gazetecilerin hepsi terör suçlamalarıyla karşı karşıya.
16 Ağustos 2022: Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi gazetecilerin tutukluluğuna yönelik itirazı reddetti.
15 Eylül 2022: Gazetecilerin avukatları, tutuklamanın hukuki olmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
21 Mart 2023: Savcılık JİN News’den Safiye Alağaş ve Gülşen Koçuk’un dosyasını ana davadan ayırdı.
24 Mart 2023: Savcılık, ana davadaki 17 gazeteci hakkında terör suçlamasıyla 728 sayfalık bir iddianame hazırladı.
12 Nisan 2023: Diyarbakır’daki mahkeme, iddianameyi kabul etti.
12 Nisan 2023: Savcılık, Koçuk’un dosyasını Alağaş ile olan dosyadan ayırdı.
18 Nisan 2023: Alağaş hakkında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla iddianame hazırlandı.
27 Nisan 2023: Gazetecilerin avukatları, tutuklamaların hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu.
8 Mayıs 2023: Savcılık Koçuk’un dosyasına yönelik takipsizlik kararı verdi.
15 Haziran 2023: Diyarbakır’da Safiye Alağaş’ın ilk duruşması görüldü. Alağaş, adli kontrol şartıyla tahliye edildi, tutuksuz yargılanacak.
11 Temmuz 2023: 14'ü tutuklu yargılanan 17 gazeteci davada ilk duruşma için Diyarbakır'da hakim karşısına çıktı.
9 Kasım 2023: Alağaş’ın ikinci duruşması görülecek. Alağaş, suçlu bulunduğu takdirde 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.
Forum