Washington Post, kaygılı ve kutuplaşmış bir Amerika’nın 3 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerine uzanan süreçte bugün Iowa eyaletinde ilk oylamayı gerçekleştireceğini yazıyor. Gazete, Demokrat Partili başkan aday adaylarının bir yıldan uzun süredir devam ettirdiği kampanyalarının bugünkü ilk ön seçimle birlikte ilk sınavını vereceğini kaydediyor. Habere göre dün Iowa’nın farklı seçim bölgelerinde seçmenlerle son kez bir araya gelen Demokrat adaylar, en çok Donald Trump karşısında kimin en seçilebilir olduğu üzerinde zıtlaşma yaşıyor. Öte yandan Demokrat Parti üst düzey yetkilileri, Iowa ön seçiminden çıkacak sonucun Demokrat Parti açısından başkanlık seçimini aşırı sola kaydırabileceği korkusu yaşıyor. Eski Başkan Yardımcısı Joe Biden ve South Bend eski Belediye Başkanı Pete Buttigieg daha merkezci yaklaşımlar sergilerken Vermont Senatörü Bernie Sanders, Demokrat Parti’yi kendi liberal çizgisinde şekillendirme vaadinde bulunuyor. Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren ise kendisini, bu iki kamp arasındaki birleştirici uzlaşı adayı olarak ön plana çıkarmaya çalışıyor. Dün Iowa seçmenine son kez seslenen Biden ve Buttigieg, genel seçimlerde ılımlı Cumhuriyetçi seçmenlerden de oy toplama becerisine sahip olduklarını göstermeye çalışırken Sanders, Demokrat Partililer’in en büyük ortak paydası olan Trump’ı mağlup etme amacına odaklandı. Sanders, “Siyasi çizgimiz ne olursa olsun, sanırım hepimiz Trump gibi birinin Beyaz Saray’da kalmaması gerektiğini anlıyor,” dedi.
New York Times ise Trump Yönetimi’nin altı ülkeye getirdiği yeni seyahat yasağıyla ilgili haber yer veriyor. Gazete, Afrika kıtasının en büyük ekonomisine sahip Nijerya ile Sudan, Tanzanya ve Eritre’ye, Myanmar’a ve Kırgızistan’a yönelik seyahat yasağının 2017’deki kısıtlamaların kapsamının genişletilmesi anlamına geldiğini kaydediyor. Habere göre yeni yasak, bir milyar 200 milyon insanın yaşadığı Afrika kıtasında nüfusun dörtte birini etkileyecek. İktisatçılara göre yasak gerek Afrika ülkelerinin ekonomisine gerekse Amerika’nın Afrika kıtasındaki imajına ağır darbe indirecek. Liberya eski Bayındırlık Bakanı ve araştırmacı Gyude Moore, hükümetlerinin desteğini de arkalarına alan Çin, Türk, Rus ve İngiliz firmalarının küresel ekonominin geleceğini şekillendirecek Afrika’da pozisyon aldıklarının altını çiziyor. Moore, Amerika’nın da bu ülkeleri takip etmesini umduklarını ancak bu umutların suya düştüğünü söylüyor. Beyaz Saray’ın açıkladığı yeni kısıtlamaların gerekçesi, ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Ancak yapılan açıklamaya göre bu ülkeler, kimlik doğrulama ve veri paylaşımı kurallarına uymadıkları için yasak kapsamına alındı. Nijerya’nın ise Amerika’ya girmeye çalışabilecek teröristleri barındırma riski teşkil ettiği bildirildi. Öte yandan birçok Demokrat Partili, karara tepki gösterdi. Kısa süre önce başkanlık yarışından çekilen California Senatörü Kamala Harris, Trump’ın kaygısının hiçbir zaman ulusal güvenlik olmadığını, seyahat yasağının altında göçmen karşıtı ırkçı ideolojinin yattığını söyledi. Joe Biden kararı “utanç verici” olarak nitelerken Elizabeth Warren, “ırkçı, yabancı düşmanı Müslüman yasağı” ifadesini kullandı.
Wall Street Journal ise corona virüsü nedeniyle Çin’in dünyadan giderek daha çok tecrit edildiğini, küresel ekonomininse baskı altına girdiğini yazıyor. Habere göre şimdiye kadar 14 bin 500’den fazla insana bulaşan corona virüsüyle ilgili belirsizlik küresel ticareti sekteye uğratıyor, tedarik zincirlerinde aksamaya yol açıyor, çok uluslu firmaları bazı zor kararlar almak durumunda bırakıyor. Amerika’yla birlikte Avrupa ve Asya ülkeleri hükümetleri de Çin’den gelecek ziyaretçileri engellemek ve Çin’den geri dönen vatandaşlarını taramadan geçirmek için yeni uygulamalara başvururken yabancı firmalar, çalışanlarını Çin’den çıkarıyor. Öte yandan 23 Ocak’tan sonra ilk kez açılan Çin borsaları bugün sert düşüşler yaşadı. Şangay ve Şenjen endeksleri güne yüzde 7’lik düşüşle başlarken Çin’de on bin eleman çalıştıran Apple, 9 Şubat’a kadar Çin’deki tüm mağazalarını kapatacağını açıkladı. Gazeteye göre Çin’deki kamu sağlığı krizi, gerek Çin’in tüketici olarak gücü, gerek Çin’in geri kaldığı bu dönemde Amerika’nın öne çıkma becerisi, gerekse tüm küresel ekonomik sistem açısından ciddi bir sınav niteliğinde.