Erişilebilirlik

“Türk Yargısı Acilen Halkbank Dosyasını Açmalı”


Türkiye’de Rıza Sarraf ve ekonomik-siyasi ilişkileriyle ilgili araştırmalar yürüten Emekli Cumhuriyet Savcısı Ali Özgündüz’e göre; Türk yargısı en kısa sürede Halk Bankası ile ilgili iddiaları içeren dosyayı açarsa ABD ile ilişkiler doğru zeminde yürüyebilecek.

Ali Özgündüz, CHP’den 24. Dönem Milletvekili görevindeyken kamuoyunda 17/25 Aralık Soruşturması olarak adlandırılan dosyaları yakından inceleyen, Zafer Çağlayan gibi isimler hakkında mutlaka dava açılması gerektiği söyleyen isimlerden birisiydi. Emekli Cumhuriyet Savcısı Özgündüz, bugün CHP Parti Meclisi üyesi olarak ABD’deki davayı ve ilgili gelişmeleri takip ediyor. Özgündüz, Nisan 2016’da yayımladığı "17/25 Aralık – Reza’nın ‘Rıza’sını Kazananlar" kitabında uluslararası boyutta Türkiye aleyhine gelişmeler olacağını dile getirmişti.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Özgündüz, ABD’deki yargılamada dava dosyasına Zafer Çağlayan gibi yeni isimlerin eklenmesinin sürpriz gelişmeler olmadığı görüşünde.

Sarraf’ın yargılandığı davada, 6 Eylül günü Ekonomi Eski Bakanı Zafer Çağlayan, Halkbank Eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile Halkbank Eski Genel Müdürü Yardımcısı Levent Balkan’ın isimleri de sanık olarak eklendi. Bu isimler için de suçlamalar yapılmasını Özgündüz, Türkiye adına üzücü olarak değerlendirdi. Özgündüz, eğer Türk yargısı bu isimleri kendisi yargılarsa ABD’nin konuya bu şekilde müdahil olması ve iki ülke ilişkilerini bu davayla etkilenmesi önlenebilecek.

TBMM’de 24.Dönem’de konu görüşüldüğünde AKP’li milletvekillerine “Bu dava burada kapanmaz” uyarısı yaptığını kaydeden Özgündüz, neden o zaman bu uyarıyı yaptığını şöyle anlattı:

“AKP’liler kapatmaya kalksa da başkaları açar. İran kendi soruşturmasıyla açar. Rıza Sarraf aleyhine ABD’de dava açılmasıyla birlikte de bu noktaya gelineceğini öngörmüştüm. ABD’de Sarraf’a yöneltilen suçlamalar nedir? Türkiye’de, Dubai’de ve Çin’de kurduğu firmalar ile ABD’nin ve Birleşmiş Milletler’in (BM) yaptırımlarını hileli bankacılık işlemleriyle yoluyla delmek, dolayısıyla ABD finans kuruluşlarını dolandırmak ve kara para aklamak suçlamaları. Bu suçları işlerken Rıza Sarraf’a kimler yardım etti? Türkiye’deki bazı bürokratlar, bankacılık kuruluşları yetkileri ve siyasiler. Bunlardan birisi de Zafer Çağlayan, o dönemki Halkbank Genel Müdürü Mehmet Aslan ve yardımcıları. Dolayısıyla olayın buraya geleceğini zaten öngörüyordum. Bu nedenle de AKP Hükümeti’ne sesleniyordum, bu işi kapatmayın ve Türk yargısına gönderin diye. Böylece başkaları bu işi ülkemiz aleyhine kullanamaz. AKP yönetimi, bu yolsuzluğa adı karışanları siyaseten oyun dışına itti ama yetkili yargı önüne çıkarmadı. Sonuçta bugüne gelindi.”

Erdoğan – Trump görüşmesi

Türkiye adına üzgün olduğunu vurgulayan Özgündüz, ABD ile ilişkilerde bunun siyasi yansımaları olacağı düşüncesinde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York’ta ABD Başkanı Donald Trump ile Sarraf davasını görüşeceğini açıkladığını hatırlatan Özgündüz’e göre; Türkiye’nin acilen bunun ikili ilişkileri etkileyecek siyasi bir konu olmasını engellemesi gerekiyor.

Özgündüz, “Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Trump ile konuşacağını söyledi. Dolayısıyla hukuksal dava olmaktan çıkıyor. ABD–Türkiye ilişkilerini etkileyen bir mesele olarak görünüyor. Bu nedenle Türkiye’de ulusal yargı tarafından soruşturma ve dava açılarak kendi yargılamamızı yapmamız gerekiyor” çağrısını aktardı.

Rıza Sarraf da dahil olmak üzere dava dosyasındaki kişilerin Türk vatandaşı oldukları için ABD yasalarına aykırı suç işlemiş olsalar bile Türkiye’de yargılanabileceklerini kaydeden Özgündüz, ABD ile Türkiye arasında adli yardımlaşma, suçlu iadesi anlaşması bulunduğunu anımsattı. Özgündüz, “Eğer Türk yargısı, bu konuyu yeniden açarsa ve TBMM de bakanları Yüce Divan’a gönderirse; ABD ile yapılan görüşmelerde de Türkiye’nin eli daha güçlü olur. Ama eğer bu konuyu, “Böyle bir olay yoktur, sadece Hükümet’e karşı darbe girişimidir” diye yorumlamakta ısrar ettiğimizde bu olmaz. Buna kimse kanmaz. Ülkemiz de birkaç kişi tarafından işlenen suç ve sağlanan çıkar uğruna sıkıntıya girer. Bunun böyle olmaması gerekir. Türk adli mercilerinin, ABD yargı makamlarıyla işbirliği yapması, hem sanıklar hem de ülkemiz lehine olacaktır” dedi.

ABD’deki dava nasıl gelişir?

ABD’deki yargılamayı ABD devleti yapısından bağımsız düşünmediğini kaydeden Özgündüz, davadaki kilit isim konumundaki Rıza Sarraf’ın ABD ile anlaşma yaptığı görüşünü dile getirdi. Özgündüz, “ABD yargılama sisteminde uzlaşma kurumu söz konusu. Savcılık makamıyla sanıklar arasında uzlaşma olabiliyor. Nedir bu uzlaşma? Eğer ilgili kişi, suçun faillerini, delillerini söylerse dolayısıyla cezasında indirim sağlanıyor, mal varlığına tedbir konulduysa kısmen mal varlığı serbest bırakılabiliyor. Bana göre, Rıza Sarraf ABD adli makamlarıyla anlaşma yoluna gitti ve konuştu. Konuştuğu için davaya başkaları da dahil ediliyor. Bu işi, ABD Hükümeti siyasi manada Türk Hükümeti’ne karşı kullanacak gibi” diye konuştu.

ABD’deki yargılamayı sadece hukuksal dava olarak görmediğini yineleyen Özgündüz’e göre, Türkiye’ye karşı tabiri caizse sopa gibi kullanılması, argüman olarak siyasi görüşmelere taşınması söz konusu. Dolayısıyla dava dosyasına gelecek günlerde Türkiye’den yeni isimler de ekleneceğini düşünüyor.

Türkiye’de üzülerek yeni isimler eklenmesi endişesi taşıdığını söyleyen Özgündüz, “Elbette adı yolsuzluğa, hırsızlığa karışan herkesin hesap vermesi lazım. Ama bu ulusal yargı eliyle yapılmalı. Benim bürokratlarım, siyasilerim hakkındaki yargılamayı da ben yapmalıydım, yabancı bir ülke yargısı değil. Maalesef Türkiye’de iş kapatıldığı için ABD yargısı konuyu sürdürüyor. Keza İran yargısı da Babek Zencani davasındaki ifadelerde bir kısım paranın Türkiye’de olduğu söylenebiliyor. Bu işi Türkiye’de kimler yaptı? Sadece şu anda adı geçen kişiler değil, başkaları da var. Korkarım önümüzdeki süreçte başka bürokratlar, başka siyasiler de işin içine karışabilir, başka finans kuruluşları da bu işe bulaşabilir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Türkiye’nin bazı kuruluşları finansal açıdan uluslararası camiada zor durumda kalabilir diye endişe duymaktayım” diye konuştu.

Özgündüz, ABD’deki yargılama itibariyle Eski Bakan Çağlayan ve Eski Genel Müdür Süleyman Aslan artık Türkiye dışına çıkamaz durumda. Özgündüz’ün hukuki görüşü itibariyle bu isimler açısından ABD’ye gidişi mümkün olmadığı gibi ABD ile suçluların iadesi anlaşmasına sahip ülkelere gittikleri takdirde tutuklanmaları ve ABD’ye gönderilmeleri gündeme gelecek.

İran’daki dava ile ABD’deki dava neden farklı ilerliyor?

Dava konusu temelinde İran’ın petrol paraları bulunduğunu kaydeden Özgündüz, maddi kaybı olduğu için İran’ın konuyu, Türkiye ile başka çözüm yolları arayışında olduğunu söyledi. Özgündüz, İran’daki dava süreci ve Türkiye açısından durumu şöyle aktardı:

“İran’daki davaya baktığımızda, Babek Zencani, İran’ın petrolünü pazarlıyor ve bu paraları toplayarak İran’a getirmeye çalışıyor. İran, şu anda 30 milyar dolarlık petrol geliri kayıp diyor ve bu paradan dolayı Babek Zencani’yi suçluyor. Bu nedenle İran devletini dolandırmaktan, kamu fesadına yol açmaktan dolayı Zencani idama mahkum edildi. Babek Zencani ise, bu paraların bir kısmının Türkiye’de olduğunu ve Rıza Sarraf tarafından İstanbul Kapalı Çarşı’da bir döviz bürosunda işletildiğini o davada söyledi. Zencani’nin, Türkiye’de bir kısım mal varlıkları, şirketleri vardı ve onları da İran Petrol Bakanlığı’na devretti. Bu mal varlıklarıyla ilgili davalar da Türkiye’de devam ediyor. Yani İran Petrol Bakanlığı, Türkiye’deki parasının peşine düşmüş durumda. Bu davaları da takip ediyorum. Ama kamuoyuna yansımayan daha büyük miktarda paranın Türkiye’de olduğu ve bu sorunu İran ile Türkiye’nin devlet yetkilileri görüşmesiyle çözmeye çalıştıkları yönünde bazı bilgiler alıyorum.”

ABD’nin ise Türkiye ile çözüm yoluna gitmediğini belirten Özgündüz, “Elbette ABD bu yola gitmedi çünkü ABD’nin yani ABD Hazinesi ve banka kuruluşları açısından maddi kaybı söz konusu değil. Dolayısıyla İran’daki durum gibi değil. ABD’nin suçlaması, İran’a uygulanan ambargonun delinmesi ve bu yapılırken ABD’deki bir banka şubesinin kullanılması ile o şube aracılığıyla ABD’deki bankacılık sisteminde dolandırıcılık yapılması yönünde. ABD, koyduğu kurallara uyulmamasını cezalandırmayı istiyor” diye konuştu.

Türkiye’nin ise ABD’nin ambargosuyla bağlı olmadığını da anımsatan Özgündüz, “Dolayısıyla rüşvet alan bakanlar, ABD’de rüşvetten dolayı yargılanamaz ama ABD’deki bankacılık sistemini dolandırmak ve para aklamaktan suçlama yapılabilir. ABD’deki dosyada eğer Çağlayan’ın rüşvet aldığı suçlamalar arasındaysa yanlış olur ama iddianamede sadece konu edilmiş de olabilir. Çünkü rüşvetten ABD’de suçlanamaz, Türk yasalarına göre suç işlemiştir ve Türkiye’de yargılanması gerekir” dedi.

Türkiye’deki 17/25 Aralık Soruşturması neydi?

Kamuoyunda 17-25 Aralık Soruşturması olarak bilinen aslında yargı sürecinde üç ayrı soruşturma dosyası bulunduğunu da anlatan Özgündüz, ABD ve İran’ın bugün yargılama yaptığı konuları içeren dosyadaki odak noktasını ise Türkiye Halk Bankası olarak işaret etti. Özgündüz, “Bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler ile Egemen Bağış’ın adının geçtiği dosya. Dosyaya göre; Rıza Sarraf, kurduğu bazı şirketlerle gerçek olmayan Türkiye üzerinden Çin, Dubai ve İran bağlantılı hayali ihracaat işlemleri vasıtasıyla Türkiye Halk Bankası’ndaki İran Petrol Bakanlığı’na ait paraları çekerek altın alarak ve bunu yurtdışına transfer etmesini içeriyor. Sarraf’ın yaptığı bu usulsüz işlemlere göz yumulması için o zamanki Halkbank Genel Müdürü ve Ekonomiden Sorumlu Bakan Zafer Çağlayan’a rüşvet vermesi, çıkar sağlaması söz konusuydu. Egemen Bağış’a ise başka umutlar ile rüşvet vermesi, çıkar sağlaması söz konusu. Bu dosyaya göre, Türkiye’nin İran’dan aldığı petrol ve doğalgaz paraları Halk Bankası’nı yatıyor, bu paralar belirli ticari amaçlarla yapılan işlemlerde kullanılabiliyordu. Nakit olmayan ticari işlemlerde bu paraların kullanılması ve bir takım siyasetçi ile bürokratlara çıkar sağlanması olayı idi” diye açıkladı.

Türkiye’de 2013 yılında kamuoyuna yansıyan 17/25 Aralık Soruşturması’nda siyaseten yargıya müdahale edildiğini söyleyen Özgündüz, “Maalesef Hükümet’in yargıya müdahalesiyle İstanbul Cumhuriyet Savcılığı bu soruşturmayı tamamlayamadı. Keza bakanlar ile ilgili soruşturma dosyası, TBMM’ye geldi ve burada da AKP’li milletvekilleri soruşturma açılması aleyhine ret oyu kullandı. Fakat oylama sırasında 40’ın üzerinde AKP’li vekil de bizimle (CHP) birlikte oy kullanarak, bakanlar hakkında yargılama yapılması istenmişti. Sonraki süreçte AKP, bu bakanları milletvekili adayı göstermedi ve tasfiye etti. Biz (CHP) sadece siyaseten tasfiye yapılmasını değil yargı önüne çıkarılarak hesap vermelerini istemiştik ama bu olmadı. Şimdilik bu dosya kapatılmış görünüyor” açıklaması yaptı.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG