Erişilebilirlik

Türkiye’den IKBY’ye Sınır Ötesi Operasyon Mesajı


TBMM, 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu hazırlığındaki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) mesaj niteliğinde olağanüstü çağrıyla toplandı. TBMM Genel Kurulu, toplantısında 1 Ekim’deki resmi açılışı öncesinde özel gündem maddesi olarak Hükümet’e Irak ve Suriye’ye sınır ötesi askeri operasyonlar düzenleme yetkisi veren tezkereyi ele aldı.

TBMM, tezkere yetki süresi aslında 30 Ekim’de sona eriyor olmasına rağmen tezkere süresini 1 yıl daha uzatma talebini Cumartesi günü görüştü ve AKP, CHP ile MHP’nin oylarıyla tezkere süresini uzattı. Böylece Ankara, gayri meşru olarak ilan ettiği bağımsızlık referandumu nedeniyle Mesut Barzani liderliğindeki IKBY’ye mesaj niteliğinde TBMM’den sınır ötesi askeri operasyon yetkisini güncelledi.

TBMM’de sürpriz bir görüşmede gerçekleşti ve Başbakan Binali Yıldırım, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Lideri Devlet Bahçeli üçlü olarak kısa bir görüşmede bulundu.

Tezkerede, “Terörle Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve sahada gayrimeşru oldu bittiler oluşturmaya yönelik, milli güvenliğimize tehlike oluşturabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması milli güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir” denilerek, TBMM’den sınır ötesi harekat yetkisi alınıyor.

Tezkerede sadece Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon gerçekleştirilmesi yetkisi yer almıyor. Bunun yanı sıra “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümet’in belirleyeceği esaslara göre kullanılmasıyla risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması” ifadesiyle Türkiye’de yabancı askerler bulunması konusunda da Hükümet’e yetki veriliyor.

Bu arada TBMM’de bir ilk de yaşandı ve Başkan Kahraman frak giymeksizin toplantıyı yönetti. Böylece TBMM’nin bir geleneği daha yıkılmış oldu. Bunun yanı sıra TBMM Genel Kurulu’nda görevli kavas ise, geleneksel frak tarzı kıyafet yerine yeşil renkli, saten yakalı takım elbiseler giymeye başladı.

CHP’den “savaş” tepkisi, Canikli’den olabileceği işareti

TBMM’deki toplantıda, HDP’nin Kürtlere yönelik savaş mesajı verildiği eleştirileri ardından CHP’den tezkere amacına ilişkin “savaş değil terörle mücadele” tepkisi geldi. Böylece günün en dikkat çekici tartışması, CHP ile Milli Savunma Bakanı Canikli arasında tezkere amacı “savaş” mı yönünde diyaloglar yaşanması oldu.

Partiler adına yapılan konuşmalar ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, parti olarak tezkereye bugüne değin “terörle mücadele” nedeniyle “evet” oyu verdiklerini anımsatarak, kesinlikle savaş amacıyla tezkereyi desteklemediklerini anlattı. Altay, konuşmasında AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın toplantı davetini açıklarken, Barzani’ye karşı bu tezkere gündeme alınıyormuş imajını ön plana alarak, Türkiye’nin savaşa girecek izlenimi yarattığını söyledi.

Altay, özetle, “Bu tezkere, 2007'den beri Türkiye'nin maruz kaldığı terör örgütlerine yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imkan ve kabiliyetlerini artırma amaçlı bir tezkere. Bir haftadır kamuoyu oturdu MGK sonuçlarını bekliyor. Bir hafta milleti oyaladığınız MGK'dan da hiçbir şey çıkmamış. Esip gürlüyorsunuz, gök gürültüsü yapıyorsunuz, bir damla bereketiniz, yağmurunuz yok. Bu meseleyi, terörle mücadele meselesini, Kürt sorununu niye iç politikaya malzeme yapıyorsunuz? Ayıp değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Bu Barzani kadir kıymet bilmiyor’ demiş. Günaydın. Aslında garip. Devlet işi kadir kıymetle mi yürütülür, diplomasiyle mi yürütülür? Bu nasıl bir yaklaşım? Yine ‘Kandırıldık’ diyememiş de eskiden FETÖ tarafından, PKK tarafından, Esad tarafından kandırıldığı gibi, buna da ‘Kadir kıymet bilmiyor.’ diyor. Askeri seçeneği konuşmak şöyle dursun, düşünmeyin bile. Askeri seçenek, savaş çığırtkanlığı doğru işler değil. Ticari, ekonomik yaptırımlar var, siyasi yaptırımlar var. Esip gürlediniz. Buradan iddia ediyorum, ticari ve ekonomik yaptırımlar noktasında Habur'u mu kapatacaksınız yoksa petrol vanalarını mı kapatacaksınız? İkisini de yapamazsınız” dedi.

CHP’li Altay konuştuğu sırada MSB Nurettin Canikli, sıkça “Hayır yaparız” gibi sesli tepkiler gösterdi.

Ardından Canikli, kürsüye gelerek, CHP’nin tezkereyi eğer destekliyorsa ne içerdiğini anlaması gerektiğini söyledi. Canikli, “Biz bu tezkereyle, zaten, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sınır ötesi operasyon yetkisi istiyoruz” sözleriyle Irak’a bir operasyon ihtimali bulunduğunu işaret etti.

Canikli ABD’yi eleştirerek tezkereyi gerekçelendirdi

TBMM Genel Kurulu’nun saat 16.00’da başlayan toplantıda ilk sözü Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli aldı ve tezkereyi 1 yıl süreyle uzatma talebinin gerekçeleri hakkında bilgi verdi.

Bakan Canikli, “PKK'nın Suriye yapılanması olan PYD-YPG terör örgütü bugün Suriye sınırları boyunca siyasi bir oluşum peşindedir. Özellikle müttefikimiz ABD’nin yoğun silah, mühimmat, araç gereç, istihbarat ve her türlü lojistik desteğiyle bu bölgelerden Arap ve Türkmen nüfusu çıkararak, Suriye'nin kuzeyinde, ülkemizin güneyinde etnik yapı üzerine kurulu, terör örgütü tarafından koordine edilecek ve yönetilecek bir siyasi oluşumu gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Maalesef, müttefikimiz Amerika ve diğer ülkeler tarafından terör örgütlerine DEAŞ'la mücadele kılıfı altında, çerçevesinde inanılmaz yardım ve destekler yapılmaktadır, hepsini biliyoruz. Müttefiklerimiz tarafından verilen listelerde belirtilen silah, mühimmat ve teçhizatın çok daha büyük boyutta olanı bu terör örgütüne aktarılmaktadır. Bu silahlar bu yapı içerisinde er veya geç Türkiye'ye yöneltilecektir, bunu biliyoruz, görüyoruz ve bu da muhataplarımıza olabilecek en kararlı şekilde, en üst seviyede her fırsatta ifade edilmektedir. Türkiye aktif olarak arazide bu yanlışları, bu işgalleri ortadan kaldıracak adımları, bu tehditleri ortadan kaldıracak adımları fiilen atmadığı sürece bu tehditlerin bertaraf edilmesi mümkün değildir; bunu da biliyoruz, görüyoruz ve bu çerçevede de gereğini yapıyoruz” dedi.

Fırat Kalkanı Operasyonu’nun da bu tezkere kapsamında yapıldığını anımsatan Canikli, “Eğer bu operasyon yapılmamış olsaydı hem bu topraklar DEAŞ tarafından YPG terör örgütüne teslim edilecekti hem de Türkiye birçok tehdide karşı daha açık ve korunaksız hale gelecekti. Ayrıca, temizlenen bu bölgeye, bugün itibariyle Türkiye’den 55 bin Suriyeli göç etmiş ve yerleşmiştir; Suriye’nin diğer bölgelerinden de yaklaşık 150 bin Suriyeli o topraklara yerleşmişlerdir. Eğer bu imkan sağlanmamış olsaydı bu 150 bin Suriyeli de Türkiye sınırlarına dayanmış olacaktı ve bu anlamda yeni bir mülteci kriziyle Türkiye karşı karşıya kalmış ocaktı. TBMM’nin, hükümetimize verdiği yetkiyle gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türkiye’nin güneyinde oluşturulmak istenen terör örgütü kontrolündeki siyasi yapılaşmanın kalbine çıkarılmayacak bir hançer saplanmıştır” diye konuştu.

IKBY’nin referandum kararıyla yüzyıl öncesindeki defterlerin yeniden açıldığını söyleyen Canikli, “Bölgedeki fay hatlarının yeniden ve güçlü bir şeklide aktive olmasına neden olacaktır. Bu referandum kararı ve uygulaması zincirleme reaksiyonlara yol açabilecek, böyle bir sorumsuz adım bölgede önü alınamaz bir yangına neden olabilecektir. Zaten şu anda Suriye’de küresel güçler arasında zaman zaman çok tehlikeli yakınlaşmaların olduğunu biliyor ve görüyoruz. Böyle bir çalışma, böyle bir referandumdan sonra bu tehlike çok daha görünür ve yakın hale gelebilecektir. Böyle bir referandumdan en büyük zarar ve acıyı da dost ve kardeşimiz Kuzey Irak Kürt halkı çekecektir” ifadelerini kullandı.

CHP’li Yılmaz AKP’nin Barzani’yi güçlendirdiğini anlattı

CHP adına ilk sözü Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz aldı ve tezkereye neden “evet” oyu vereceklerini anlatan bir konuşma yaptı. IKBY’nin referandum kararıyla Irak Anayasası’nı ve uluslararası hukuku çiğnediğini kaydeden Yılmaz, Irak Anayasası’nda tarifi yapılmış bir IKBY bulunduğunu belirterek, “Şimdi, bu referandum, IKBY’nin ötesine de geçiyor. Yani Irak'ın normalde tartışmalı bölgesi olarak kabul edilen Musul, Kerkük ve Diyala’nın ilçelerini, Tuzhurmatu’yu da içerisine alıyor. Irak Anayasa'sının hiçbir maddesinde ‘Yarın Irak'ın beli bükülür, nasıl olsa bir IŞİD belası çıkar ve Irak’ı zayıflatır, dolayısıyla da orada bir referanduma gider’ diye bir madde yazmıyor” ifadelerini kullandı.

Tezkereyi kabul edecek olmalarına karşın bugüne AKP’nin politikalarıyla gelindiğini de söyleyen Yılmaz, mevcut duruma nasıl gelindiğini özetle şöyle anlattı:

“Şimdi, bu noktaya nasıl gelindi? Birincisi, Barzani güçlendi. Neden? Çünkü AKP’nin 2010 yılından 2014 yılına kadar Irak Merkezi Hükümeti’ni öteleyen, onun etrafından dolanan, Irak Anayasası’na saygı duymayan bir anlayışla Irak'a yaklaşması Irak Merkezi Hükümeti’ni zayıflattı ve Barzani’yi güçlendirdi. Bu tespit, bizim tespitimiz değildir sadece; bu, Irak'ın da tespitidir, uluslararası toplumun da tespiti budur. Barzani, kaçak petrolü yani bölgesel Kürt yönetiminde çıkan yaklaşık 200 bin varil kaçak petrolü, Kerkük’te çıkan 300 bin varil KYB’nin elindeki, 300 bin varil günlük KDP’nin elindeki yaklaşık günlük 1 milyon varil petrolü kaçak anlaşmalarla bölgesel Kürt yönetimi Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya sundu ve aldığı parayı cebine indirdi; bunu AKP sağladı. İkincisi, ticaret, Habur’daki ticaret. Günde 7 bin tır geçiyor ve bölgesel Kürt yönetimi o tırları indiriyor. Bölgesel Kürt yönetimi de sanki bir bağımsız devletmiş gibi reeksport yapıyor Irak'a, buradan da neredeyse aylık 1 milyar, 2 milyar dolar oradan para götürüyor. Üçüncüsü, ticaret. Bugün Erbil'de iş yapmak isteyen ne kadar uluslararası firma varsa ya Barzani'’ye belli bir oran vermek zorundadır ya da onun garantisi olmamakta. AKP, Barzani’yi siyasi olarak da güçlendirdi. Bağdat zayıfladı ve Türkiye ve Tahran da zayıfladı çünkü dış politikada bir iflas yaşıyorsunuz, burada Barzani'yi ağırlıyorsunuz, burada yediriyorsunuz, içiriyorsunuz, bayrağını göndere çekiyorsunuz ama ‘Yapma’ dediğiniz zaman dinlemiyorlar. Şimdi, siz orada tatbikat yapıyorsunuz, Habur'dan tırlar vızır vızır geçiyor. Ya bu nasıl bir çelişkidir? Hem Irak'ın toprak bütünlüğünü savunduğunuzu söylüyorsunuz hem de Barzani'nin ofisi duruyor Ankara’da, Barzani'nin ayrı bir ofisi var. Siz bunu gerçekten ciddiye mi alıyorsunuz, yoksa ‘Nasıl olsa bir şekilde oyalarız, gündem yaratırız’ diye mi yapıyorsunuz? Dış politikada yapmayacağınız hiçbir şeyi söylemeyeceksiniz, söylediğiniz her şeyi de yapmak zorundasınız. Türkiye’nin kredibilitesi her şeyin üstündedir ve bu milletin çıkarları, hakkı hukuku Hükümet olarak size emanet edilmiş ama siz bunun gereğini yapmıyorsunuz. Savaşı kim ister? Bizim kurucumuz, bu ülkeyi kuran, bu ülkenin kurtarıcısı ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ demiş, biz savaş istemeyiz, bölgemizde savaş yeterince var, yeterince kan ve gözyaşı var. Ama bölgenin taşeronlaşmasının baş sebebi sizsiniz çünkü Suriye’de Şam rejimini devirmek için uğraştınız, Irak’ta da Maliki’yi devirmek için uğraştınız çünkü siz mezhepçisiniz, gerçekten mezhepçi olmak Türkiye’yi bu noktaya getirdi.”

HDP’nin “hayır” konuşması polemik yarattı

HDP adına Grup Başkanvekili Osman Baydemir, MHP’li Akçay’ın ardından parti olarak tezkereye neden “hayır” oyu vereceklerine ilişkin söz aldı. Ancak Baydemir’in konuşması gruplar adına yapılan konuşmalardan sonra da TBMM Başkanı Kahraman ile HDP’liler arasında polemik yarattı. Kahraman, Baydemir’den konuşmasındaki bazı ifadelerden dolayı özür dilemesini talep ederek, tartışma başlattı. Kahraman’ın çıkışına HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu da tepki gösterdi.

HDP’li Baydemir, konuşmasına öncelikle tutuklu milletvekillerini anımsatarak, “Bu rehin tutma işlemi, bu baskı rejimi gayri meşrudur” diyerek başladı. Baydemir, yürürlükteki tezkere süresinin bitişine 40 gün olmasına karşın bugün neden acilen TBMM’nin toplandığını eleştirerek, “Demokrasiden, haklardan, özgürlüklerden yanayım, OHAL’e karşıyım, KHK’lara karşıyım diyenler buna ‘hayır’ demesi gerekiyor. Neredeyse üç yıldır tüm coğrafyamızda ifade etmeye çalışıyoruz; ırkçılık, aşırı milliyetçilik, savaş ve çatışma bir toplumun ancak ve ancak felaketi olabilir. Bir toplumu felaketten çıkarmanın yegane bir yolu vardır; o da adalete, barışa, özgürlüğe sahip çıkmak, onu korumak ve kollamaktır. Bu tezkere açık ve net şekilde 40 milyon Kürt halkının düşmanlığının ilanının tezkeresi” dedi.

Bir halkın bağımsızlık referandumuna gitmesini meşru bulduklarını vurgulayan Baydemir, “Kürt halkı, tıpkı Türk halkı gibi, Ermeni halkı gibi, Asuri, Süryani halkı gibi, Fars halkı gibi, Arap halkı gibi bu coğrafyanın asli, onurlu halkı ve sahiplerindendir. Bu coğrafyada Kürt halkının haklı özgürlük talebi, haklı barış talebi, haklı bir arada yaşam talebi karşılanmadığı müddetçe Orta Doğu coğrafyasının tamamı emperyal hedeflerin tahtası olmaya devam edecektir. Bugün Orta Doğu coğrafyasında emperyaller cirit atıyorsa; Orta Doğu devletlerinin kendi halklarının seslerine, özlemlerine, taleplerine, adalet talebine yanıt vermemesi sonucudur. Sizler yara oluşturursanız başkaları elbette ki bu yaraları kaşıyacaktır. Bu coğrafya cumhuriyet tarihinde ilk defa bir ezber bozdu; Kürt Sorunu’nun çözümünde barışçıl yöntemlerle çözülsün diye bir müzakere, diyalog masası kuruldu. O müzakere masası, tek başına iktidar olma uğruna devrildi, tecrit kuruldu ve şu ana kadar 3 bini aşkın canımızı, yurttaşımızı, meslek kimliği ne olursa olsun, yitirdik, toprağa verdik. Bunlar yetmiyormuş gibi, bir kez daha yetmiş yıllık bütün politikaların neredeyse katmerlisine geri dönüş oldu” görüşlerini aktardı.

Başbakan Binali Yıldırım’a seslenerek Bağdat Hükümeti’yle Ankara’nın kriz yaşadığı dönemi anımsatan Baydemir, “(O dönemki Irak Başbakanı) İbadi'ye dediniz ki: ‘Kürdistan yönetimi bizim meşru muhatabımızdır ve biz bundan sonra bütün ticari ilişkilerimizi, petrol anlaşmalarımızı, bütün ekonomik ilişkilerimizi o yönetim üzerinden sürdüreceğiz.’ Ne değişti de o günün dostu bugünün düşmanı oldu, ne değişti? Her fırsatta toprak bütünlüğünden bahsediyorsunuz, barıştan ve istikrardan bahsediyorsunuz. Ortadoğu’da istikrar mı var, barış mı var? Bütün insanlık değerleri ağır saldırı altında. Bu insanlık değerlerinin ağır saldırı altında oluşu yetmiyor, ateşe benzin dökmeye kalkıyorsunuz. Bu, çözüm değildir; bu, çözümsüzlüktür” diye konuştu.

IKBY’den “Güney Kürdistan” olarak söz ettiği gözlemlenen Baydemir, “Güney Kürdistan’daki referandumu kendisine tehdit olarak görsün? Çünkü Kürt Sorunu’nun çözümüne, Kürtlerle eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşama istencine dair ve sorunu çözmeye dair bir politikanız kalmadı. Niye? Çünkü yanlış ittifaklar kurdunuz. O yanlış ittifaklarınız sizlere bagajlar yükledi ve her fırsatta çıkıp topluma, halka ‘Bütün dünya bir olmuş, bize karşı cephe olmuş’ diyorsunuz. Siz yanlış ittifak yaptınız, yanlış argümanla sahaya çıktınız. Barış varken savaşı tercih ettiniz. Bu tezkereye ‘Evet’ demek, Kürt ve Türk halkının ve bu coğrafyada yaşayan halkların ve inançların boğazlaşmasına kapı aralamak demektir. Benim evimde yangın çıkarsa, sizin evinize sıçrar” dedi.

Bu sözler üzerine TBMM Başkanı Kahraman, “Beyanlarınızda tarafgir, töhmet altında bırakan beyanlarınız var. Zabıtları inceleyeceğim. Burası TBMM çatısıdır. Burada Türkiye’yi böldürme, bölme istikametinde konuşulamaz. Hürriyet manevi değerleri çiğnemek değildir. Ben zabıtları inceleyeceğim ve ondan sonra sizden özür bekleyeceğim” diyerek Baydemir’e tepki gösterdi.

AKP Grup Başkanvekili Nuri Bostancı da söz alarak, Baydemir’i eleştirdi. HDP’li Filiz Kerestecioğlu ise, ifade özgürlüğü gerekçesiyle Başkan Kahraman’a, Baydemir’den özür talep edemeyeceğini söyledi. Sonrasında AKP adına İzmir Milletvekili Volkan Bozkır’a söz verildi. Ardından Başkan Kahraman, Baydemir’den kürsüye gelerek, özür dilemesini, sözlerinde düzeltme yapmasını istedi.

HDP’li Baydemir ise, MİT Tırları’nın Suriye’de Türkmenlere yardım götürmediğini o dönemki tartışmaları anımsatarak dile getirdi ve AKP’nin şer odaklarıyla işbirliği yaptığını düşündüğünü yineledi. Bu sözlerini kesinlikle geri almayacağını da belirten Baydemir, “İsterseniz Meclis’ten atın isterseniz zindana koyun isterseniz milletvekilliğimi düşürün, bütün sözlerimin arkasındayım. Yaşasın onurlu barış! Yaşasın adalet! Yaşasın özgürlük?” dedi. Baydemir, bu sözlerini Kürtçe tekrar ederek konuşmasını tamamladı.

Kahraman, bunun bir meydan okuma olduğunu söyledi ancak atmosfer gerginleştiği için toplantıya 5 dakika ara verdi ve sonrasında CHP ile Bakan Canikli arasında polemik yaşandı.

MHP: Erbil’e “ateşle oynama yanarsın” mesajı

Bu arada MHP adına söz alan Grup Başkanvekili Erkan Akçay da, tezkereye neden “evet” oyu vereceklerini anlattı. Akçay, “Bugün buradan, ülkemizin bekasını ve bütünlüğünü tehdit eden 25 Eylül 2017 tarihli korsan referandum girişimine karşı güçlü ve kararlı bir ses çıkacaktır. Gayrimeşru ve kabul edilemez bu korsan referandum iş işten geçmeden iptal edilmelidir. TBMM’de bu tezkereyle Ankara’dan Erbil’e ‘Ateşle oynama, yanarsın’ mesajı verilmektedir. Bu tezkere, Türkiye’nin milli gücünü sonuna kadar kullanacağının kararlılık ifadesi. Biz, bu tezkereyle, bir gece ansızın görünebileceğimiz hususunda şaka yapmadığımızı, oyun oynamadığımızı, Türkiye'nin bekası için her şeyi göze alabileceğimizi kesin bir şekilde söylüyoruz. Irak ve Suriye'de yaşayan Türkmen varlığı hiçbir şekilde oldubittiye getirilerek bastırılamaz, horlanamaz, topraklarından ve yurtlarından sökülüp atılamaz” görüşlerini aktardı.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Donald Trump’ın sus payı davasında yeni aşamaya geçildi – 22 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG